MALATYA ERMENİ SURP KRİKOR LUSAVORİÇ VANKI “Manastır" Malatyalı Ermeni kökenli Fransa'da yaşayan Hosrof İlözer Vank'taki Çocukluk anıları.
İli: Malatya • İlçesi: Merkez • Bulunduğu Yer: Köy : Çamurlu Mahalle : - Mevkii : - • Kategorisi: Dinsel ve Kültürel Yapılar • Tescil Durumu : 12.03.1977/A-359 • Koruma Derecesi : 1. Grup Yapı • Yaptıran : - • Yapım Tarihi : 17. yy. Sonu (1670)
Kahverengi levhası olmayan VANK / Venk ( Manastır ) manastıra gitmek için. Elazığ yolunda Çöşnük mahallesinden geçip sağ tarafta asılı Venk levhası 3 km yazılı yöne sapınca yokuşa tırmanırsınız sizi doğru Çamurlu Köyü, Venk'e götürür.
Malatya’nın Battalgazi Belediyesi, ulaşım yatırımları kapsamında yeni yapılaşmanın olduğu Çöşnük Mahallesi önünden Çamurlu Mahallesindeki Venk Caddesi’ne açılan 3 km. uzunluğundaki yeni imara göre araba yolu açma çalışmalarına başlamış. Bir tarafta gece kondular, diğer tarafta yeni imara açılmış bölgede 8- 10 katlı binalar , Çöşnük , İnderesi, Kernek parkının üstünden, Banazı ( konak ) ,Tecde, Çırmıktı'ya kadar Beydağı yamaçları Çin seddi heybetiyle şehri çevreliyor... Asbuzu bağ köyleri Banazı, Tecde , Barguzu, Kileyik, Çarmuzu, Orduzu'nun bir kısmı imara açılmış. Yeşil Malatya eski kartpostallarda, kitaplarda kaldı...
"Venk yolu eskiden sayın Hamid Fendoğlu tarafından zorlu bir çalışma sonunda yapılmıştı. Fakat zamanda bozulan yol, Venk'i şehirden uzak düşürmüştür. Son defa 1959 Nisan'ında gene Hamido, iki grader marifetiyle ve kayaları dinamitleri atarak bizzat çalışmak suretiyle Venk yolunu yapmış. Malatya'ya turistik bir yer daha kazandırmak memleket turizmine büyük hizmette bulunmuştur. Kendisini tebrik eder, bu hizmetlerinden ötürü bütün turistler ve Tabiat severler adına kendisine teşekkür ederim.( M.Ziya Ünsal , Yeşil Malatya Gezmek Tozmak Üstüne kitabından alıntı)"
Araba yolu asfalt ama bozuk, kısım kısım stabilize Sırtı çıkınca tepe üzerinde Venk Şapeli görülüyor. Yokuşu çıkıp Venk' e kadar giden yolun altı üstü yamaçlar bozkır . Seyrekte olsa badem ve alıç ağaçları göze çarpıyor. Köye yaklaşınca yolun üstünde taş duvarla çevrili köyün küçük bir mezarlığı var. Hosrof beyin mektubunda anlattığı yılan hikayesi ve yılan motifli mezar, hemen yolun kenarında dut ağaçlarının altında. Bu yılanlı taşı yakın zamanda defineciler söküp götürmüşler.
Köyün içine girer girmez ilk solda 200 metre ilerde tepe üzerinde Venk Şapeline , köyün kapalı ilkokulunun önünden geçilip gidiliyor. Okulun önünden kiliseye kadar gidilen yol üzerinde orada oturan sakinlerce ahbun serilmiş... İki öksüz bina bir birine bakıyor. Kilisenin cemaati , İlkokulunda öğrencisi yok. Okulun gönderinde bayrak dalgalanmıyor artık. İkisinin de kapısına kilit vurulmuş.
Öğrenciler az olduğundan köyün öğrencileri taşımalı eğitimle şehirdeki bir okula götürülüyormuş.
İlkokul ve ,okul lojmanının olduğu yere belediye tarafından değerlendirilerek bir sosyal tesisi yapılamaz mı? Gelen turistle ihtiyaçlarını karşılar. Seyir terasından Malatya'yı kuşbakışı seyreder.
Köyden emekli işçi Bayram beyle tanıştık. Bayram bey Venk köyünden.50 yaşlarında sakalı ağarmış, orta boylu zayıf , esmer bir adamdı .Usulden köyle ilgili ve kilisenin yanındaki ucube sözde Cercis peygambere ait yatırın işini açtım. Şöyle bir düşündü." Anlatayım dedi." Sonra başladı anlatmaya
" Büyüklerimizin anlattıklarına göre 1915 ‘li yıllardan sonra hükumet Çamurlu 'ya bağlı Venk mezrasını menkulleriyle beraber Dersim bölgesinden Mamsur Aşiretine sattığı söylenmektedir. Dersimden gelenler Mamirek, Alikan, Teşikan, Mamsur .Bu köylere yerleşirler. Bunlardan üçü Sünni Kürt , Mamirek Kürt Alevi- Sünni karışıktır." Biraz nefeslendikten sonra yatırın kapısına doğru bakarak " Köyün büyüklerinden kilisenin yanında böyle bir yatırın olmadığını duymuştuk. 2000'li yıllarda Yeşilyurt'tan gelen bir kadın kilisenin duvarını yanında kaya parçasının üzeri saç ile kaplı derme çatma bu yeri ziyaret ettiğini şifa bulduğunu rüyasında burayı gördüğü için yeniden betondan bir dam yaptırıp mezarı andıran taşın üzerine yeşil bir kumaşla örtmüş. Virane haldeki kiliseyi ziyarete gelen Hristiyanlar, yatıra gelen Müslümanlar inançları doğrultusunda dualarını edip dilek tutup gidiyorlar"
dedi
Manastır güneydoğuya doğru Beydağ’ının bağrında yüksek bir tepede kurulmuş. Halk arasında Vank olarak adlandırılır. Eski görkemli günlerinden geriye sadece bir Şapel kalmıştır. Siyah beyaz tarihi fotoğrafta görüldüğü gibi Surp Krikor Lusavoriç Vank yıkılmadan 1915 ‘den önce veremli hastalar için sanatoryum görevi yapmıştır. Zengin bir geçmişin önemli bir anıtı olan görgü şahidi olarak bu manastır pek çok bela geçirmişti. Öksüz sahipsiz korumasız kalan manastır kapı ve pencereleri sökülmüş kala kala bir şapel ayakta dik durabilmiş. . Manastır ahıra kiliseye samanlığa çevrilmiş . Ülkenin içinde olduğu zorlu şartlar, Ermeni kimliği üzerindeki baskılar ve ardından yaşanan zorunlu olarak İstanbul ve yurt dışına göçün etkisiyle belki… Bölgede yaşayan Ermeni Hristiyan nüfusun gitmesiyle yalnızlığı pekişmiş Venk şapelin... Yüzlerce yıl Türklere, Kürtlere, Süryanilere, Ermenilere ev sahipliği yapmış bu coğrafyanın bir tanığı gibi beklediğini söyleyenler haksız mı? ‘Yaşanan bir tarihin Kayısı diyarı Malatya’da geride kalan bir anıtı’ diyenler!
Buraya geldiğinizde , tepeden uzağa , çok uzağa yayılan hayatların hüküm sürdüğü tüm o toprakların uçsuz bucaksız haline şehitlik ediyorsunuz.’ Bir zamanlar ‘ diye başlayan nice hikayeler var ki bu topraklarda, hiçbir kimse tahmin edemez. Ne yaşanan acılar ve hüznün derinliğini kimse anlatamaz.
Venk mahallesi( köyü) eskiden beri bağlar, asmalar, dutluklar, ceviz, kayısı, elma ve badem ağaçları ile donatılmıştır. Kışın karlar eriyip dağı taşı yeşil örtü kapladığında göçmen kuşların neşeli çığırışlarıyla baharın yeniden geldiğini müjdelendiğinde, kardelenlerin, nevruz çiçekleri çıktığında, suyun gözeleri, pınarlar coştuğunda suyu temiz, havası mükemmel, manzarası büyüleyici bir köydür.
Yakın zamana kadar Nevruz’da, Hıdırellez'de, Hristiyanlar dini bayramlarında genellikle Venke giderlermiş. Sabah erkenden kalkılır mahallelerden zengin, fakir Müslüman Türk, Kürt,1915'ten sonra geride kalan buradaki yaşamlarını sürdüren Hristiyan Ermeni, Süryani, aileler vatandaşlar hep birlikte yollara düşerlermiş. Eskiden yayan, at arabaları ile sonraları traktör, kamyona doluşur giderlermiş. Gelenler yüreklerini tabiat anaya açarmış. Doğaya çıkılır, doğaya teşekkür edilir, doğanın kucağında doğayla birlikte eğlenilir. Onlarca kurban kilisenin arka tarafında oyulmuş kayanın önünde kesilir. Niyazlar edilir, lokmalar dağıtılır. Doğanının doğumuna herkes kendi inancında dilinde gülbankler, türküler, dualar okurlarmış. Kurbanlarını keser lokmalarını yerler, piknik yapar eğlenirlermiş. Dağ vadi her yanı mutluluk nidaları çınlatırmış.
Şapelin yaklaşık 1 km. yukarısında köyün ilerisinde dağın yamacında mermer çift oluklu çeşmeden dağlardan gelen kaynak su gürül gürül akmakta. Çeşmenin kürünlerinden geçen su yolun karşısında beyaz dut ağacın altında büyük havuzda toplanıp yaz boyu köyün bağları bahçeleri sulanmaktadır. Şehirden gelenler bu çeşmeden bidonlarına su doldurup götürürler. Ramazanda iftardan önce bu çeşmeden su almak için yüzlerce kişi sırada bekliyormuş.
Malatya ovasının buradan görünümü de son derece etkileyicidir. Malatya – Elazığ yolu, Yıldıztepe ,Pınarbaşı Göleti, Orduzu, Aslantepe höyüğü Eski Malatya, Fırat nehri- Karakaya barajının karşısında Baskil topraklarında Abdulvahap türbesi, Süryanilere ait yaklaşık bin yıllık Mar Ahron Manastır görülmektedir.
Arslantepe ve Eskimalatya başta olmak üzere Malatya genelinde bulunan kültür ve tabiat varlıkları artık Malatya Büyükşehir Belediyesi bünyesinde oluşturulan KUDEB tarafından korunacak.
Malatya’nın Büyükşehir statüsüne kavuşmasıyla birlikte kapanan İl Özel İdaresi bünyesindeki kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili Koruma Uygulama ve Denetim Bürosu (KUDEB), Malatya Büyükşehir Belediyesi bünyesinde tekrar kuruldu.Okulun arkasındaki Venk şapelin Restorasyon çalışmaları o dönem KUDEB tarafından yapılmıştır.
Malatya’nın Büyükşehir statüsüne kavuşmasıyla birlikte kapanan İl Özel İdaresi bünyesindeki kültür ve tabiat varlıkları ile ilgili Koruma Uygulama ve Denetim Bürosu (KUDEB), Malatya Büyükşehir Belediyesi bünyesinde tekrar kuruldu.Okulun arkasındaki Venk şapelin Restorasyon çalışmaları o dönem KUDEB tarafından yapılmıştır.
Kültür Bakanlığı ve KUDEB Venk-Surp Kirkor Lusavoriç Vankı Şapelinde yapılan çalışmalar bütçe yetersizliği nedeniyle ağır aksak ilerliyor.
Yeni yapılan Şapelin " tretuvar" binanın eteğini dolaşan dar kaldırım da kardan buzdan etkilenmiş parçalanmış… Çatı kısmı da ucuz mermerlerden örtülmüş . Akan kar suları duvara sızmakta. Demir kapı ile kapatılmış. Kilisenin anahtarı nerede ? diye sorunca bizimle sohbet eden Bayram bey,“ Muhtar Kilisenin anahtarının İl Kültür Müdürlüğünde olduğunu söyledi” Köylüler Restorasyonu yapan şirketin işi yarıda bırakıp kaçtığını söylüyorlar. Kilise kapsının da mimarisine uygun estetik bir kapının yeniden yapılması. Şapelin etrafı taş istinat duvarları ile çevrildikten sonra aydınlatılması ve güvenlik açısında kamerayla kontrol edilmesi . Çevre düzenlenmesinde çardaklı oturma alanları, ağaçlandırılma , su ve temizlik tuvalet ihtiyaçlarının karşılanması için kapalı bir mekanında yapılması gerekmektedir.
Şapelin kapısının yanına yakın tarihte Cercis Peygamber adına ucube bir 'yatır odası' yapılmış .Burasının aşamasında oradan kaldırılacağı, resmi açıklamalarda bildirilmesine rağmen kaldırılmamıştı. Bu iğreti yapının, şapelin ana kapısının onarımına engel olduğu fotoğrafta görülüyor.. Bu yer izbe bir şekilde, duvarda gelişi güzel ziyaretçiler tarafından yazılmış yazılar dikkat çekmektedir.
1. Dünya emperyalist devletlerin paylaşım savaşında 105 yıl önce acı çeken, savaş yüzünden yerinden edilenlere karşı birbirimize sorumluluğumuz var. Bunun acısını en derinden birlikte yaşıyoruz. Acılar herkesin içinde yaşanıyor… Ermenilerle, Süryanilerle Türkler arasındaki bağların kopmasının kader olmadığını, yüzlerce yıl bir arada yaşamış olan bu iki kadim halkın, tarihten ders alarak Türkiye Cumhuriyeti devletimiz tarafından yapılan bu tarihi eserlerin restorasyonları barışçı bir gelecek inşa edebilmelerinin yolunu açacaktır.
Venk Şapelinin restorasyonu tamamen bittiğinde şehrimizin kültürel değerlerine önemli bir katkı sağlayacaktır. Kent belleğinin yeniden canlanmasına katkı sağlayacak en anlamlı projelerden biridir. Venk Şapeli de bağrında birçok acıyı , sevinci taşıyor. Birazda bu yüzden, daha fazla sahiplenmeyi restorasyonla Venk Şapelinin taşları yıllardır uyuduğu yerden kalkmış. İnanç turizmine açılmasını cemaatinin gelmesini hak etmiyor mu?
Güneşin son ışığı Kilisenin, kapatılan ilkokulun penceresinden içeri süzülürken Venkt'en ayrıldık. Camiden okunan akşam ezanı yirmi haneli köyün semalarında yankılanıyordu...
*****
Malatyalı Ermeni kökenli Fransa'da yaşayan Hosrof İlözer Vank'taki Çocukluk anılarını el yazısı ile yazıp bana iletti. mektubunu bilgisayarda yazarak paylaşıyorum.
Fransa'dan selamlar, sana yazdığım Malatya ve Venk hatıramdan bir parça gönderiyorum. İki de resim Venk'te çekilmiş rahmetli muhtar ile resmi yazmış olduğumuz Carnet de Voyage adli 116 sayfalık kitaptan aldım benimle yolculuk yapan dedesi Malatyalı olan kendisi bir kelime Türkçe bilmeyen arkadaşla yazık resimli olarak.
Bizler senede iki sefer Venk gününde tüm Malatya Ermenileri olarak evde iki üç gün önceden annemler yemek hazırlığına başlarlardı. Venk gününden bir gün önce yürüyebilenler yaya olarak yola koyulurlardı. Yürüyemeyenler ve çocuklar at arabalarına biner venk yolunu tutardık.
Erken gelen iki üç aile Venkin üst tarfında bulunan ceviz ağacının altında yer kaparlardı.. Babam getirdiği malzemelerle çadır kurardı.. Cumartesi öğleden sonra ve pazar gününü orada geçirir. Pazar akşamı geriye dönerdik... Hastası olanlar hastalarını getirip Şapelin içinde yatırırlardı.
Bir sene hatırladığıma göre 60'lı yıllarda 15 Ağustos günüydü. Malatya'da zelzele oldu. Toz bulutlarını ta Venkte gördük. O zamanlar Çekemlerin iki kamyonu Harut Kurumlu dayımın Malatya ya ilk defa getirdiği portalini kendisi getirmişti. Venk'ten dayımın kamyonete doldurup götürürlerdi.
Dayımın kapalı hal binasında Emek iş adında inşaat malzemesi ve cıvata satan dükkanı vardı. Malatya Hayder'in Kurucu Başkanıydı.
Kilisenin kapısının yan tarafına yapılan küçük ucube çakma Cercis Peygamber Türbesi
önceden yoktu. aslında şimdiki şapel de son kalan bina çünkü Venk çok büyük yapıya sahipmiş. Ben görmedim eski resimler varmış. Venk adı da oradan geliyor. Venk Ermenicede " Vank " denir ki, Vank papaz yetiştirilen manastır demektir. Vank'ta şimdi ki suyun biraz alt tarafında büyük bir kaya vardı.Kayanın altında bir boşluk vardı Çocuğu olmayan kadınlar bu boşluktan geçerlerdi. boşluktan geçenlerin çocuğu olacağına inanırlardı.
Sonradan Şapele saman doldurup hayvan bağlarlardı. o zaman muhtarın anlattıklarına göre muhtarın rüyasına girmiş. Buraya hayvan bağlamayın, temiz tutun diye... Muhtarda hiç aldırış etmemiş. Duyduğuma göre gece bir yılan gelip muhtarı sokmuş.. ve onun mezarı köye gelmeden yol kenarında tepenin yamacında. mezarlıkta. Mezar taşının üzerine yılan motifi oyularak yapılmıştı. yoldan geçerken görürdük. Biz köye gidince oradan yağ, yoğurt, yuha ( yufka) , yumurta satın alırdık.
Fotoğraf : F. Demirtaş
Malatya son geldiğimde Ermeni mezarlığının son dua yerinin açılışına katılmıştık. Pazartesi devri ki gün Venk muhtarı bizi kahvaltıya köye davet etmişti. Sonradan öğrendim. Muhtarda bizden 5 - 6 ay sonra Allah'ın rahmetine kavuşmuştu.. Allah rahmet eylesin. Toprağı bol olsun. Çok iyi bir adamdı. Anası babası da sağdı.. Beraber fotoğraf çektirdik. Buradan geldiğimde üç Ermeni Malatyalı aileyi beraberimde getirdim. Çünkü onların en büyüğü 78 yaşındaydı. ve bana birçok sefer sen Malatya'ya gidersen beni de beraber götür ölmeden önce baba evini görmek istiyorum demişti. Geldi ama baba evi çoktan yıkılmıştı. Yerine bir apartman dikilmişti. Binanın önünde resim çektirdi. Fransa'ya döndükten iki sene sonra vefat etti. Öbür iki aile devamlı bana soruyorlar. Malatya'ya ne zaman gidersen biz gene gitmek istiyoruz diye...
"Malatya'da hiç bir kilisemiz olmadığı için tek kalıntı olan bu küçük Şapel 'de vaftiz olanlarımız çok oldu. Birçok arkadaşımızın vaftizi burada oldu. Burası bizim için özel yerlerden birisi. Hem mesire yeriydi. Hafta sonları buraya gelirdik. Burası bizim küçük bir kilise olarak sandığımız kocaman bir manastırın küçücük bir Şapeli. Türk Devleti Kültür Bakanlığımız , Büyükşehir Belediyesi KUDEP sahip çıkarak, restorasyonuna başladı.Venk her zaman özlemimizi giderebileceğimiz önemli bir köy olarak hayatımızda devam edecek. "diye sevinci belirtmiştir.
Malatya’da, ayakta kalan Ermeni kiliselerinden biri olan Venk Kilisesi’nin restorasyon çalışmaları yapılmış. Ama benim gözlemlerime göre restorasyon aslına uygun yapılmamış. Kilisenin zeminini çevreleyen eni bir metrelik bordür mermere yapılmış. Üzerinde bir kaç kış gelince dağılmış. Üst örtü kısmında mermer kullanılmış onlarda dökülmüş. Şapelin sit alanı koruma altına alınması için taş duvar çekilmemiş. Hatta yanından yöresinden köylüler bahçelerine katmışlar. Doğu tarafına iki katlı yeni bir bina yapılmış.
Venk Kilisesi’nin yanında 2000' li yıllarda betondan yapılan ve türbe olarak gösterilen yapının restorasyon çalışmaları esnasında kaldırılacağı ifade edilmiş. Venk kilisesi ile ilgili eski fotoğraflarda, böyle bir türbeyi vurgulayacak bir yapının olmadığı bölgedeki yaşlı insanlarda anlatmaktadır .
Halk arasında buranın Cercis Peygamberin türbesi olduğu şeklindeki algının ise tarihsel bilgi açısından yanlış olduğu bellidir. Türbenin içi pislik içinde duvarlara yazılar yazılmış. Halı serilmiş, seccade konmuş. Kuranı Kerim , dini yazılar yerlerde . Türbe restorasyonda yıkılması gerekirken yıkılmamış. Malatya İl Kültür Müdürlüğü, Şapelin kapısının önüne yakın zamanda yapılan bu türbenin neden yıkılmadığını açıklaması gerekir...
Venk kilisesinden sonra köyün dar araba yolundan yukarı doğru giderken yolun sağında köyün camisinin önünde geçip bir Virajları döne döne köyün üst başında tepenin yamacında mermer çeşmeye vardık.
Venk çeşmesinin önünde su başında oturup bir taraftan elinizi, yüzünüzü yıkayıp. Kana kana bir su içip seninlerken bir manzaraya dalarsınız. Haziran ayı 2020 dışarı sıcaklığı 25 dereceyken, suyun sıcaklığı 12 derece olarak ölçmüşler. Ph' yüksek su.
Çıplak Beydağ'ının sırtlarında ağaçlı, sulu ve yeşil koruluğuna Venk diyorlar. Bahar günlerinde şehri çevreleyen tepelerde gezintilere çıkanlar Venk'in tatlı yeşiline, havasına, manzarasına , kutsanmış buz gibi suyuna giderler. Orası, akşam edilecek mesire yeri . Çıplak tepelerin süsü mola yeri olur. Bir lahza da olsa gözü dinlendirir, gönlü okşar.
Malatya halkının bildiği üzere o yolun devamında dağdan gelen kaynak suyu çeşme haline getirilmiş ve bütün Malatya halkı bu içme suyundan istifade etmektedirler. Baharın çeşmenin suyu iki oluğa sığmamakta. Mermerden yeni yapılan bu çeşmede yeniden doğal çevreye uyumlu kesme taştan , yalaklı estetik bir mimarı bir eser yapılsa daha güzel olmaz mı?
Venk çeşmesinden sonra köylüler tarafından Çamurluya giden yol demir kapılı bariyerle kapatılmış. Kapısına kilit vurulmuş. Muhtarın bilgisi dahilinde açılıyormuş. Sebebi ise şehirden gelen bazı kişiler arabalarla gelip tepelerde içki içiyorlar, yüksek sesle müzik açarak çevreye zarar verdiklerinden kapatıklarını öğrendim.
Venk'te arkanızda Venk tepeleri yükselirken, önünüzde venk sırtları alçalır. Elazığ yolu , yolun karşısında Malatya Anadolu Lisesi, Yıldız tepe ,Orduzu Pınarbaşı. Uzaklarda Malatya Ovası ta... Fırat'a Karakaya barajına / denizine kadar uzanır, uzaktan biter.Beydağı yamaçlarında Asbuzu bağları uzanıyordu!!!Şimdi Asbuzu bağlarının bir kısmı Tecde, Barguzu, Kileyik, Çarmuzu, Orduzu rant uğruna imara açıldı. Beton kafesler sardı her yanı. Yeşil Malatya, Gri Malatya oldu. Yeşillik eski fotoğraflarda, türkülerde, şarkılarda kaldı. Arslantepe, Eskimalatya , Baskil Dağları, Muşar Dağı / Abdulvahap üzerinde zirvede 1200 yıllık Kadim Süryani Mor Ahron manastırı işaret feneri gibi görülüyor. Daha solda Hekimhan dağları uzak. Düzlükte Arguvan, Arapgir yolu, Yazıhan ovasının ufuklarıdır. Göz alabildiğine yeşil deniz insan eliyle dikilmiş ağırlıkta Dünyaca ünlü Malatya kayısı ağaçları, yanı sıra narenciye hariç aklınıza gelen her türlü meyve ağaçları. Ovada boş toprak göremezsiniz. Sebzeler, pancarlar , Karpuz, kavun çevre illerinde sebze ihtiyacını karşılar Malatya.
Venk yolu düzeltilirse, Venk'te Mermer çeşmenin yamaçları yol kenarları ağaçlandırılırsa, yolun altında köylülerin sulama için kullandıkları havuz, asırlık dur ağacının çevresi düzenlense , havuzun başına bir dağ evi tesisi konsa ne güzel olurdu . Venk de eski rağbetine kavuşur, sadece yörede oturanlar yada burayı bilenlerin gittiği yer değil. Turizme açılması gerekir.
Böyle panoraması geniş olan bir yer az bulunur.
Fotoğraf : F. demirtaş
Daha önce kişisel blogda ve, Facebook, Malatya yerel Sonsöz gazetesinden, Malatyagazetecilercemiyeti.orgda köşe yazısı olarak fotoğraflarla birlikte yayımlanan " Ağlıyordu Ermeni Konakları" yazısında anlattığım gibi. Bu konakların birin sahibi Fransa'da yaşayan Hosrof İlözer'di... Bu yazıdan aylar sonra bu konaklarda depremde ağır hasarlı olduğundan yıkıldı.
*****
MALATYA, SURP KRİKOR LUSAVORİÇ VANKI (Aziz Krikor Lusavoriç (Aydınlatıcı) Manastırı – “Venk” Manastır ve Kilisesi) Tarihçesi
"Malatya’daki Ermeni manastırlarının en eskisi olarak kabul edilen ve yerel dini liderin yazın yaşadığı bu manastırın, Beydağ’ının doğusunda, “Guluçkar” diye adlandırılan kayalıklar üzerine ve 4. Yüzyılda inşa edilmiş olduğundan bahsedilmektedir. Söylendiğine göre Aziz Krikor Lusavoriç, Roma’dan dönerken Malatya’ya uğrar ve “Kozluk”un üstlerinde otağını kurmuş olan şehrin prensini ziyaret etmek ister. Prensin ruhani konuğunu kabulü esnasında Aziz Krikor burayı göstererek, “Burası kilise yapmaya çok uygun bir yerdir” der. Prens bu sözü aklında tutar, konuğu gittikten bir zaman sonra öldüğünü duyduğunda ise, onun adını verdiği bu Krikor Lusavoriç Manastırını yaptırtır. Tam olarak tespit edilemeyen bir tarihten 13. Yüz yılın sonuna dek Süryanilerin elinde kaldığı kabul edilen manastır, 13. Yüz yılın başında Ermenilerce yeniden inşa edilmiştir. Günümüze ulaşan kilise de bu dönemden kalmadır. 20. Yüz yılın başında da işlevini sürdüren Surp Kirkor Lusavoriç Manastırı günümüzde tamamen yıkılmış olup, ancak kilisesi yılın belli günlerinde, genelde Malatyalı Ermeniler ve Süryaniler tarafından ama toplumun tüm kesimlerince ziyaret edilmektedir.
29 Ağustos 2021
Kilisenin kapısının üzerindeki kitabeden, 15. yüzyılda, şehrin o zamanki ruhani önderi Piskopos Simeon tarafından bir onarımdan geçirildiğini (1439) anlayabiliyoruz. Kitabede şunlar yazılıdır:
“Surp Krikor ‘un kapısı, Episkopos Simeon tarafından, 1439 Mart’ının 20’sinde, Ailesinin anısına yapıldı.”
Küçük bir tepenin üstüne inşa edilen manastırdan, günümüze yalnızca kilisesi ulaşmıştır, tepenin eteklerinde de çeşitli yapılarının temelleri görülür. Bodrum ve üst katın her birinde 8-10 kagir odası vardır. Manastıra ek olarak Patrik Mağakya Ormanyan (1896-1908) zamanında bir de yetimhane eklenmiştir. Şapeli (şimdiki kilise), manastır dış duvarlarının merkezinde, kemerli ve sade bir yapı olarak inşa edilmiştir. Kilise; dikdörtgen, bazilika planlı bir yapıdır Kesme ve moloz taştan yapılmıştır Kilisenin taşıyıcı unsurları taştan olup, üzeri çift meyilli bir çatı ile örtülmüştür 10.30 x 6.60 metre büyüklüğünde bir alanı kaplamaktadır. Tonoz kubbelidir. Kilisenin kapısının önünde, manastır ruhanilerinden birkaçının mezarları sıralanmıştır.
Manastır hakkında eldeki bazı bilgiler; yüksek konumlu, göz alıcı ve büyüleyici bir manzarası ile temiz ve sağaltıcı bir havası; iç avlusunda, suyu berrak, soğuk ve tatlı olan çok güzel bir çeşmesi vardır. Kozluk denilen yerden doğup çağlayarak akan berrak ve soğuk su, künklerle manastırın içine getirilmiştir. Bu çeşmeyi, eski Kudüs ruhanilerinden, daha sonra Malatya ruhani önderi olan Piskopos İsahag Sahakyan bu manastırdaki önderliği döneminde (1889-1991) ailesinin anısına yaptırmıştır. Manastırın ana kilisesi küçük ve sade bir yapıdır. Oldukça güzel döşenmiş bir önderlik konutu, manastır mensupları ve ziyaretçilerin kaldığı otuza yakın basit yapılı odası vardır. Piskopos İsahag Sahakyan ayrıca ulaşım kolaylığı sağlamak için eski yolu bırakıp, yeni bir araba yolu yaptırdı. Bu yol sayesinde de gerek hayvan sırtında, gerek arabayla rahat ulaşım imkanı sağlanmış oldu. Peder Kevork Arslanyan da, kendi önderlik döneminde üst katta yeni birkaç oda ve balkonlu görkemli önderlik konutunu inşa ettirmiştir.
Kayalıkların üzerinde olanca güzelliğiyle yer alan manastır; yöreden ya da gurbetten gelmiş niyetlilerin Tanrı’dan niyaz etmek, ibadet, hava değişimi ve eğlenmek için haftalarca kaldıkları bir yerdir. Manastırın işleri ve yönetimi, ruhani önderliğin denetlediği özel bir manastır bekçisi tarafından yerine getirilir. Manastır, yürüyerek iki saatte kat edilebilecek bir sınır çizgisi içinde yer alan; 400-500 dönümü verimli tarım alanı, gerisi genişçe bir ormanlık ve üzüm bağları olmaya müsait bor alanlardan oluşan, büyük bir toprağa sahiptir. Bunlar, üzerinde tarım yapılmak üzere şahıslara kiraya verilirler. Manastırın dışındaki Kozluk denilen küçük derenin kıyıları, söğüt ağaçlarıyla kuşatılmış ve çevresinde ceviz ağaçlarıyla dolu bir de koruluğu olan, çok güzel bir sayfiye yeridir. Malatya’dan manastıra giden yolun üzerindeki “İn Deresi Vadisi”nde, içinde pınarı olan bir mağara bulunur. Yerli halk, mağaranın üzerindeki köprüyü Maze Gamurç (Saç Köprü ya da Maze Köprüsü) olarak adlandırır. Daha aşağıda, yöre halkınca, bir duvarında Aziz Krikor Lusavoriç’in dinsel ritüel kıyafetlerini giymiş şekilde, oyma bir resminin de bulunduğu ve burada saklandığı rivayet olunan bir mağara daha vardır. Aslen Malatyalı olup, burada öğretmenlik ve daha sonra da bir inceleme gezisi yapmış olan Prof. Mıgırdiç Vorperyan, Malatya Ermeni manastırlarını anlattığı satırlarında bu oyma resmin var olduğu saptamasını yapar, ancak elde inandırıcı bir belge olmadığından, bunun Lusavoriç’e ait bir resim olduğu konusunda kesin bir dil kullanmamıştır.
Başpiskopos Kevork Aslanyan (Kevork Melidinetsi = Malatyalı Kevork), manastırın ayrıntılı tasvirlerini verdiği satırlarında şöyle der: “Halk buraya VANK (Manastır, sonraları “Venk” olarak adlandırılmış) derdi. İn Deresi’nin doğusunda uzanan sıradağın alçak bir tepesi üzerinde kurulmuştur. Eski şaşalı döneminin nişanesi olarak şapeli ve yanında da halk tarafından kabul salonu olarak inşa edilmiş olan iki katlı bir bina ayakta kalmıştır.”
Ancak manastır hakkında yazanlardan hiçbiri, manastırın çevresinde bulunan ve bazı hastalıkları tedavi edici etkileri olan pınarlardan pek bahsetmemişlerdir. Bu konuda Başpiskopos Aslanyan; “Manastırımız” başlıklı makalesinde, manastırın hemen dışında, iri yapraklı bitkilerle kısmen gizlenmiş, büyük bir taşın altından çıkan berrak ve soğuk suyu olan bir pınar hakkında şöyle yazar: “LUSAVORÇATS ÇUR” (Lusavoriçlerin Suyu) olarak adlandırılan bu suyun içinde, sonucunda çoğu şifa bulup rahatlayan dalak ve titreme (muhtemelen sara) hastalarına banyo yaptırılırdı. Bunun biraz üzerinde, bahçenin sağ tarafındaysa, şemsiye vazifesi gören büyük söğütlerin altında parıldayan “VARİ GOLI” (Aşağı Göl) bulunurdu... “VARİ GOL”ün biraz yukarı çaprazında da, yine yeşillikler arasında ve söğütlerin gölgesinde her zaman serin bir ortamı olan “KELEG PUNARI” (Kelek Pınarı) yer alırdı. Biraz daha yukarıda manastırın güneyinde ise “VERİ GOL” (Yukarı Göl) vardı…
Buranın Hıristiyanlar nezdindeki ilgi ve itibarı, halen kilise kısmı ayakta olan külliyenin, Ermeni milletine Hıristiyanlığı kabul ettiren Kirkor Lusavoriç’e izafe edilmesindendir. *
CERCİS PEYGAMBER TÜRBESİ MASALI
"Kilisenin Süryaniler tarafından 13. yüzyılda Aziz Sarkis (Saint Georges) anısına yapılmış olduğu inanışı ve yoğun ziyaret edilmesi, bazı din istismarcıları tarafından kullanılmış ve Müslümanlarca ve Hristiyanlarca peygamber olarak kabul edilen Aziz Sarkis (Saint Georges) için Venk kilisesinin dış duvarına bitişik olarak bir mezar kondurulmuştur.
Kilisenin önünde Cercis Peygamber'in mezarının bulunduğuna inanıldığı için, kilisenin giriş kapısının yan tarafındaki mezar taşının çevresi 2001 yılında önce taşlarla örülmüş, üstü de sacdan bir kubbeyle kapatılarak türbeye dönüştürülmüş. 2005-2006 tarihlerinde bunun yerine betondan 2 metre yüksekliğinde kâgir, kapısız, türbe gibi küçük bir bina yapılmış, içine de yeşil bir kumaşla örtülmüş bir mezar taşı konmuş ve burası bir türbeye dönüştürülmüş, (bu mezar taşının eskiden duvara dayalı olarak durduğu da söyleniyor) Sac kubbe ise tepeden aşağılara yuvarlanmış.
Ortada Aziz Krikor Lusavoriç ile Aziz Sarkis veya Cercis Peygamber arasında bir karışıklık olduğu kesindir. Ermeni kayıtları; Aziz Krikor Lusavoriç’in bugünkü Erzincan Esense (Keşiş veya Sebuh) dağında bir mağarada inzivaya çekildiği, burada yalnız vefat ettiği ve çobanlar tarafından bulunduktan sonra tam belli olmayan bir yere defnedildiğinden bahseder.
Ayrıca araştırmacı İbrahim Olcaytu 2000 yılında yayınladığı Folklor Araştırmaları kitabında “Malatya, Diyarbakır’a komşu bir ildir. Bu bölge de Hz. Cercis’den etkilenmiştir. Malatya’ya 5 km. Beydağ’ının göğsündeki bir kilise bu gün Müslümanlarca da çokça ziyaret edilmektedir. Burada Cercis peygamberin kabri olduğu söylenirse de gözükür de böyle bir şey yoktur. Halk kurbanlar keser, çocuklarına Cercis ismi koyar” yazmaktadır. "
VENK KİLİSESİ RESTORASYONU:
Malatya İl merkezinden 5 km doğudaki Çamurlu Köyü 258 parsel üzerindeki “Venk Kilisesi” yapısı ve arsası hazineye ait olup, arsa büyüklüğü 1540 m2.dir. Manastırın içi ve çevresi yıllar boyu definecilerce kazılarak delik deşik edilmiş ve bugüne bir kilise harabesi ve manastıra ait küçük bir bina kalıntısı kalmıştı. İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından son yıllarda yapılan Venk Kilisesi restorasyonu küçük birkaç dokunuş dışında hemen hemen tamamlanmıştır.
Venk Kilisesi duvarına bitişik yapılan bu iğreti yapı gerçekte bir peygamberin veya bir başka ruhaninin mezar yeri değildir. Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkililerinin yapacağı bir çalışma akabinde bu gerçekliği olmayan şekilde Bu türbemsi yapı mutlaka ortadan kaldırılmalı ve Venk Kilisesi özgün konumuna kavuşturulmalıdır.
Venk Kilisesi Malatya’nın dış eteğinde olup insan olarak yoğun olmayan bir yerde bulunduğu için bir anıt yapı olarak restorasyonu yapıldıktan sonra Van Akdamar Kilisesi için uygulandığı üzere turizm amaçlı kullanılmalı ve yılın belli günlerinde ibadete açılmalıdır. "
Malatya Surp Krikor Lusavariç - Venk -
Ermeni Kilisesi Kitabesi
Şinvetsav Turıs Surp Krikori
Tseramp Simeovn Yebisgobosi:
İ Tvin hy: BTSI ( 888 = 1439 )Mardi
Hişadagin Tsev Dznoği
yazmaktadır.
Kaynak:
1-*Malatya Ermenileri Kitabı / Arşag Alboyacıyan
2-**MalatyaHAYDer Hosrof Köletavitoğlu'nun Venk kilisesi ile fotoğraf ve göndermiş olduğu bilgilerden alıntı yaptım..
fotoğraf- Yazı : Fikri Demirtaş
Yorumlar
Yorum Gönder