MALATYA'NIN İLK ANALOG (Mekanik)FOTOĞRAF MAKİNELERİ TAMİRCİSİ GAZATECİ CELAL YALVAÇ

                                                
                                                     Gazeteci Celal Yalvaç , 22 Aralık 2022

        Çevremizde görüp hikayelerini bilmediğimiz insanların hikayelerinin peşinde koşuyorum. Malatya ve çevresi ile ilgili, diğer illerde olduğu gibi sosyal bilimler alanında yakın zamana kadar yapılan araştırmalar genellikle yerel araştırmacıların kişisel çaba ve olanakları ile yürütülmüştür.

      Malatya'da yaşayan, en eski analog fotoğraf makinesi tamircisi (Analog fotoğraf; 35mm filmli (Pozlu) makineler kullanarak çekilmiş fotoğraflardır),Belgesel fotoğrafçı ,Gazeteci araştırmacı -yazar 87 yaşında koça çınar Celal Yalvaç'ı, ziyaret etmek için Hükümet binasının  arkasına düşen  İzzetiye Mah. Atmalı Sokak bir Apt. 3. Kat yazıhane ve kütüphane  olarak kullandığı daireye  4-5 yıl önce gitmiştim. O gün  beni kapıda karşılayıp, giderken de dış kapıya kadar gönderme zarafeti göstermişti.

     Celal amca çalışma masasın üzerinde yığılan kitapların arkasında tüm heybetiyle ve gazeteci yeleği ile oturuyordu. Sağ tarafında bilgisayar ekranı açıktı. Bir kaç yıl önce  işitme sorunu başlamış. Kulaklık kullanmasına rağmen işitmede sorun yaşıyordu. Artık alt yazılı filmleri, belgeseller izliyordu. Çok yüksek sesle konuşulursa yanıt veriyordu. Bir şey sorurlarsa ya yüksek sesle ya da  yazarak sağlanıyordu.   TV. sürekli açık haberleri alt yazıyı okuyarak takip ediyor, Alt yazılı filimler, belgeseller bilgisayardan izliyordu.


              
Celal Yalvaç Öz Geçmişi
  
       3 Mart 1936 tarihinde Malatya merkez Ferhadiye Mahallesi’nde doğmuştur. Ailesi aslen Akçadağ ilçesine bağlı Resuluşağı köyünden olup, 1900’lü yılların başında Malatya’ya yerleşmişlerdir. 1954 yılında Malatya Ticaret Lisesi'nden mezun olan Yalvaç, askerlik görevini de yedek subay olarak 1957 yılında Erzurum Kandillide tamamlamıştır. Amcasının kızı olan, eşi Nazmiye Hanımla 1957 yılında evlenmiş, bu evlilikten dört kız, iki de erkek çocuğu olmuştur.  2015 Ağustosun da yol arkadaşı karısını kaybeder. Yaşam yolculuğuna kendi evinde çocukları torunlarıyla devam eder. 

                  

                                           Celal Yalvaç,   Foto Yusuf Uğrar,   Fikri Demirtaş 

          Gazeteciliğe 1958'de Ufuk gazetesi ilk yazı işleri müdürü olarak başlamış. Kısa süre sonra ayrılarak Malatya tarihi üzerine araştırmalara başlar.1960 yılında yeniden Ufuk gazetesinin            ikinci Müdürlüğünü yapmış. 1977 yılında Görüş gazetesinin  ikinci müdürlüğünü yapmış. 1985           yılında emekli olmuş...Celal Yalvaç ilerlemiş yaşına yaşına rağmen her gün yazıhane ve            kütüphane  olarak kullandığı dairesine gitmektedir. Kitaplarla dolu bir dairede  tüm odalarda kitaplıkların rafları dolu, hatta yerlerde, camlı  balkonlarda kitap kolileri, binlerce dergi, kitap denizi arasında bulursunuz kendinizi. “Celâl Yalvaç Kütüphanesi” de 15.000 kitap bulunmaktadır. Dairenin bir odası da "Malatya haber ofisi "olarak oğlu İsmet Yalvaç kullanmaktadır.

        Malatya'da her kim ki Malatya tarihi , tarihi eserleri, kültürü, hakkında araştırma yapsa    akademisyenlerin,  gazetecilerin, yazarların, araştırmacıların, sinemacıların muhtemeldir ki ilk bilgi edineceği öğreneceği isimlerin başında bir dönemin tanığı Gazeteci Celal Yalvaç Usta gelir. 1958 yılında başladığı gazetecilik mesleğinde tarafsızlığını asla kaybetmeden objektif gazeteciliğin Malatya’daki öncü isimlerinden olmuştur. Ulusal yerel gazetelerde, dergilerde , kitaplarda yazıları çıkmış. Celal Yalvaç'ın araştırmalarında Osmanlıca el yazısı, matbu eserlerin, kitabelerin okumasını genellikle öğretmen  yazar Hüseyin Çolak yapmıştır.
        

            Celal Amca "araştırmacı, gazeteci" Malatya'nın iyisi ve kötüsüyle yitip giden değerlerine yaşadığı dönemin arşivi ile kültürel belleği ile ışık tutan akil insanı.   Celal Yalvaç'ı, daha çok geçmiş dönem Malatya'nın tarihi mekânları ile insanlarını belgelemesiyle, gazeteciliği ile biliriz ve bunlara ilişkin fotoğraflarından tanırız. Malatya kent merkezi ile ilçelerinde bulunan tarihi eserlerin cami, türbe, kervansaray, kilise, çeşme, mezarlık, ören yeri, kitabe ve yapıları yerinde inceleyerek fotoğraflamış, birçoğu bu yapılar ile ilgili eşsiz bir arşiv oluşturmuştur. 

                    

                     Hüseyin Çolak, Celal Yalvaç, Hüseyin Nedim Şahhüseyinoğlu, Süleyman Özerol 

       1958 yılından itibaren Malatya tarihi ve kültürü ile bugüne kadar Celal Yalvaç'ın yazıhanesinden yolu geçen Malatya'nın kültür emekçileri ; akademisyenleri , yazarları, araştırmacıları , gazetecileri konuk etmiş.  Üniversitelerde, Türk Tarih Kurumunda, Eski eserler ve Müzeler Müdürlüğünde ,Gazeteciler camiasında güzel dostluklar edinmiş sohbetler edinilmiş..  Günümüzde hala bu güzel sohbetler her yaşta her meslekte yazıhaneye gelenlerle devam etmektedir.                     

     1958 yılında başladığı gazetecilik mesleğinde tarafsızlığını asla kaybetmeden objektif gazeteciliğin Malatya’daki öncü isimlerinden olmuştur. Yetiştirdiği gazetecileri de meslek hayatları boyunca doğru ve tarafsız haber yapmaya yönlendirerek kendisinden sonra gelen gazetecilere örnek teşkil etmiştir. Oğulları İsmet Yalvaç ve Bülent Yalvaç gazeteci olarak mesleklerini sürdürmektedirler. Yalvaç’ın bir başka özelliği şairliğidir. Malatya’nın 1950 sonrasını doğallık içinde anlattığı 125 kıtalık “Malatya Manzumesi” şiirinde de belirgin olarak görülebilmektedir.

                  Hekimhan Taş Han, üç dilli kitabenin   fotoğrafı , okunması 

 "Hekimhan ilçesinde  miladi 1218 yılında( 804 yıllık) Selçuklu dönemi İzzettin Keykavus zamanında inşa edilen Taşhan'ın kapısı üzerinde bulunan üç dilli Arapça, Süryanice ve Ermenice kitabe    Türk tarihinin en önemli parçalarından biridir.

 

                            

fotoğraf: Celal Yalvaç
1962


                                                         Fotoğraf: Fikri Demirtaş


        " Hekimhan'a diğer köylere , ilçelere gittiğim gibi motosikletimle gittim. Çarşı içinde ki Taşhan'ın kapısının üzerinde tek taş üzerine oyma yazılmış kitabe üzerinde ki yazıların fotoğrafını 1961-62 yıllarında çekmiştim. Yeri karanlıktı flaş kullanmakta mümkün değildi. Merdivenle çıkıp kitabe üzerindeki yazıları ayrı ayrı çektim. Ermenice ve Süryanice metin oymalı, Selçukluca( Arapça) metin kabartmalıydı. Arapça metnin üzerini tebeşir boyadım, diğerlerini beyaz yağlıboyayla boyadım fotoğrafıı çektim. Kitabenin Süryanice tercümesini yapmak için Mardin , Süryani Kadim Metropolit Hanna Dolapönü 1962 yılında mektupla gönderdim. Tercümesini kendisi okuyup gönderdi...

Celal Yalvaç arşivi
Fotoğraf: Nezir Kızılkaya

Dolapönü'yü şahsen tanımıyorum. Mektup arkadaşlığı yaptık. Mektupları hala dosyamda saklıdır. Ne zaman bir kitabe fotoğrafı yollasam okuyup, yazıp mektupla geri gönderiyordu.
Rahmetli olan arkadaşlara ve Hannan Dolapoğlu'na da her gece Fatiha okuyorum." Süryani Kadim Metropolit Hanna Dolapönü Türkiyede Harf devrimi yapılıp  Latin alfabesine geçince Atatürk'e Türkçe Latin alfabesi ile ilk telgraf çeken kişi olduğunu, dostum  Adıyaman ve çevre illeri Metropoliti Melki Ürek bey söylemişti.

" Ermenicesini, Türk Tarih kurumunda dostlarım vardı. 1917 doğumlu Karslı Tarihçi ve Dil Bilimci Prof. Dr. Fahrettin Kırzıoğlu'na göndermiştim.  Ermenice bilen Prof. arkadaşlarına okutmuş.  Arapçasını da Malatya İl müftüsü Hacı Halil Efendi okumuştu."

          (AHISKA ARAŞTIRMALARI Yunus Zeyrek 2007)Kitabında, ünlü Türkolog Prof. Dr. Kırzıoğlu M. Fahrettin’in biyografisinde. "Mahallî basın üzerinde yapılacak araştırmalar, Hocanın bu faaliyetini açıkça ortaya koyar. Buralardan yetişen genç tarihçiler, onun açtığı yolda ilerlemişlerdir. Hocanın arşivinde, bunlarla ilgili birçok mektuba rastladık. Kendisine 30 Kasım 1965 tarihinde Malatya’dan bir mektup yazan Celâl Yalvaç, Kars Tarihi’nin kendisi için iyi örnek olduğunu belirtmiş ve okuyamadığı kitabelerin fotoğraflarını Hocaya göndererek yardım istemiştir. Hoca, Yalvaç’ın bu mektubuna 2 Aralıkta cevap yazmış ve Malatya tarihiyle ilgili geniş bir bibliyografyayla birlikte göndermiştir. Bu mektuptaki şu ifadeler, onun bölge tarihçiliği hakkındaki görüşlerini yansıtması bakımından önemlidir: “Mektubunuz, bir Anadolu bölge tarihçisiyle beni tanıştırdığı için, dün akşamdan beri çok mutluyum. Malûm, bizde şehir ve iller tarihi incelenip yazılamadan, geniş bir yurt ve millet tarihi yazılamaz. Bu bakımdan Doğu Anadolu’muzdan Urfa, Diyarbekir, Siirt, Harput, Erzincan, Erzurum, Kars ili tarihlerinden sonra Malatya tarihinin de sizin kaleminizden çıkmış olarak Millî Kütüphanemize mal edilmesi, büyük bir saadet ve kazanç olacaktır. Çözemediğiniz kitabelerin fotoğrafını lütfederseniz, burada halleder size takdim edebilirim." diye yazılmıştır.

                                    


                                             
                           Malatya Vesikası’ olarak Valilik ve Kaymakamlık binasında sergilenmektedir.

         Arapça harfli ( Selçukluca) Malatya Vesikası olarak yerini alan kitabenin üzerindeki Arapça yazıların Türkçe tercümesi şöyle:

Şu günlerde bu büyük devlet, büyük merhamet sahibi, muzaffer, kalabalık orduların en büyük Mâliki, sultanların saltanatına gidiş yollarının sahibi Âlim Surur’a aittir. O aziz, vali, dünya ve dinin şerefi ve İslam diniyle Müslümanların kurtarıcısıdır. Krallarla büyük Selçuklu Sultanlarının tacı Musa’nın oğlu Nikal’in oğlu, Kılıçarslan’ın Oğlu, Keyhüsrev’in oğlu Allah’ın Aziz Edesi Ebu’l-Fetih Berkaver Buhayır İmaretinin sahibidir. O, ayıplarından kurtulsun diye Allah Teâlâ’nın Rahmetine muhtaç İlhan El-Mübarek Ebu’l-Hasan’ın oğludur. Karalar beşikler olarak devam ettiği müddetçe denizlerin sahip olduklarının emiridir”

Kitabede Süryanice olarak ise şu ifadeler yer alıyor:

“Bu han, 1651 yılının Ekim ayında, Malatyalı Tabip ve Arhıdyakon Abuselam eliyle tamamlanmıştır. Abuselam, Tabih ve Arhıdyakon Abdulhasan’ın oğludur. Mübarek olan oğlu Abulhasan’ın korunması için inşa etmiştir. Ölülerin keffareti adına, bunları okuyan onlar için namaz kılsın”

Kitabenin üzerinde üçüncü dil olarak bulunan Ermenice yazının ise tercümesi şu şekilde:

“Krisdos adına takdis edilen evlat anısı için ve onun istirahate girmesi için Ermeni Takvimine göre 1198 yılının üçüncü ebedi evi inşa edildi. Yerin ve göğün Tanrısı, başhekim Buselem’in büyük oğlu Melden’li Süryani Hekim Bulhan’a yardımcı olsun"

      2017 yılında dönemin Malatya Valisi Ali Kaban’ın Hekimhan ziyareti sırasında sanat tarihçisi olan dönemin İl Kültür Ve Turizm Müdürü Levent İskenderoğlu  kitabenin kalıbını alarak iki adet kopyasını yapmış , kitabe üzerinde ki yazıların tercümesi yapılmış. İmitasyonu  ‘Malatya Vesikası’ olarak Valilik ve Kaymakamlık binasında sergilenmektedir.

       Film kullanılarak (analog) foto-grafik görüntü elde edilen dönemin olanaklarıyla oluşturduğu arşiv hem belge, hem de koleksiyon değeri bakımından Malatya'nın sayılı arşivlerinden biridir muhakkak. Vaktiyle bir kısmı gazete ve dergilerde neşredilen yahut sergileri ve/ya saydam gösterileri hazırlanıp çeşitli sosyal gruplarla paylaşılan bu zengin arşivdeki görsel materyal kendi zamanından çok öte bir anlam içermektedir artık.

      Celal Yalvaç yıllarca araştırmalar yapmış, hiçbir yerden maddi ve manevi kurumsal destek almadan tamamen kendi olanakları ile yaptığı araştırmalar sonucunda Malatya ile ilgili birçok bilgi ve belgeyi söz konusu arşivleri araştırarak, gezerek, fotoğraflayarak Malatya kültürünün hizmetine taşımıştır.
Kanaatimizce, Malatya'da başta Celal Yalvaç'ın arşivi olmak üzere , diğer ustaların, araştırmacıların da sahip olduğu zengin görsel hazinenin esasen memleketin zenginliğidir, yani bütün kitap, gazete, fotoğraf, arşivlerinin, resmi ve/ya özel kurum ve kuruluşlar tarafından muhafaza edilip basılı materyale dönüştürülmesi gereğidir.   Üniversite akademik çevreler, iş dünyası, çeşitli kamu kuruluşları İl Kültür Turizm müdürlüğü , yerel yönetimler, medya kuruluşları, sivil toplum kuruluşlarının değerlendirmesi gerekir. Bu tür çalışmalar  Malatya ölçeğinde tarihi ve kültürel mirasımızı tanıtarak yerel ve evrensel kültüre katkı sunacaktır.

 
ANALOG FOTOĞRAF MAKİNELERİ TAMİR USTASI CELAL YALVAÇ


       Günümüzde meraklılarının dışında kolay kolay kimsede göremeyeceğimiz, ancak Fotoğraf makinesi müzelerinde göreceğimiz ,Analog fotoğraf makinelerinin tamiri yapan yaşayan Gazeteci Celal Yalvaç , efsane usta ile yazıhanesinde 20 ocak 2021 tarihinde söyleşi yaptım. 

       Celal amcanın yıllar sonra kulak rahatsızlığından dolayı işitme engelidir. Yapılan tedavi kulaklık işitmesine yarar sağlamamış. Yanında yüksek sesle konuşulunca duymaktadır. Ben Yalvaç'la yaptığım söyleşide sorularımı bir kağıda vererek iletişim sağladım. Konuşmaları bazen not tuttum, bazen videoya aldım.  " Fotoğraflar günlük hayatımızın vazgeçilmezi haline geldi. Geleceğe hatıra kalsın, geçmişten bir iz taşısın maksadıyla gittiğimiz her yerde, gün içerisinde ve anı değeri taşıyabileceğini düşündüğümüz her yerde mutlaka bir fotoğraf çekiyoruz. Teknoloji bu kadar yaygınlaşmadan önce manuel diye tabir edilen analog fotoğraf makineleri vardı. Bu fotoğraf makineler içerisine takılan 24’lük ve 36’lık 35 mm’lik pozlarla çalışıyordu. Zamanla teknolojinin yaygınlaşması, cep telefonlarının da en az fotoğraf makineleri kadar iyi objektiflere sahip olması ve kaliteli fotoğraf çekmeye başlamasıyla birlikte eski fotoğraf makinelerine olan ilgi gün geçtikçe azaldı. "

          Fotoğraf Makinesi tamirine  başlama serüveni 

         Malatya'da mekanik fotoğraf makinası tamircisi denince akla Celal Yalvaç gelmiştir. Son 30-40 yılda gazetecilik yapanlar, Analog fotoğraf makinası kullananlar makine tamirlerini hep Celal Yalvaç'a yaptırmıştır.

      Malatya'nın kültürel hafızası olan yarım asır civarında basın mesleğine emekleri geçen Celal Yalvaç duayenimiz meslekteki süreci anlatırken oldukça duygulandı ve yıllar öncesine gitti.  "İlk fotoğraf makinemi 1957  yılında aldım. O yıldan beri Fotoğraf çekmeye başladım.  Ustam yoktur.59- 60 yıllarında Foto Spor Yusuf Uğrar'a çektiğim fotoğrafların banyosunu , tabını yaptırdım.

       1962 yılında analog fotoğraf makinem  görüntü metre ayarı bozulmuştu. Makinelerin tamiri için o zaman İstanbul'a gönderiliyordu. Haftalar sonra geliyordu. Ben makinemi İstanbul'a göndermedim. Bu konuda  araştırma yaptım, mektup yazdım İstanbul'daki tamircilerden  teorik bilgi edinmiştim.  Kendi fotoğraf makinemi söktüm  metre ayarını yaptım.  Çok sevindim... İkinci Stüdyo Fotoğraf makinesi Foto Spor Yusuf Ustanındı. Onunda tamirini yaptım. Kimseden tamir parası almıyordum. Sonradan bir kadın müşterinin fotoğraf makinesini yaptım . Para istemeyince kadın bozuldu . Lütfen emeğinin karşılığı neyse alacaksın" dedi. Bana öyle bir ders verdi ki tamir parasını almak zorunda  kaldım. Böylelikle tamirden para almaya başladım. 

      "Tamirciliğe artık fotoğraf stüdyolarının, şahısların, gazetecilerin bozulan analog makinelerini tamir etmeye başladım. Zamanla  yurt dışında çalışmaya giden Almancılar da bozulan fotoğraf makinelerini  bana getirdiler. Yalvaç, ''Analog makineleri tamir ediyordum, ama parçalarını bulmak da zordu. Çok parçasını ben yapıyordum. Kırık, bozuk parçaları tornaya veriyordum. Şu an benden eski analog fotoğraf tamircisi yok. Analog makine tamiri zordur. Basit bir makinenin üzerinde bile bir sürü malzeme var. Tamir edecek olsanız bile parçasını bulmak mesele'' diye konuştu. Bazen elden çıkmış tamiri mümkün  olmayan 2 makineden 1 makine ya da 3 makinadan bir makine yapıyordum ”. Yedek parça bulunmadığı için diğer makinelerden yararlanarak yapıyorum. Makinelerin çoğu aşınmadan dolayı arıza yapar” Fotoğraf makinesi tamirci ustası Yalvaç, kendisine gelen fotoğraf makinelerinin en çok objektifi, kurma kolu, perdesi, dişlilerinin arızalı olduğunu, yaylarının aşınmış ve kompaktlarının bozulmuş olduğunu kaydederek, makinelerin çoğunun aşınmadan dolayı arıza yaptığını söyledi.

Prof.Dr. Aytaç Açıkalın'ın Celal Yalvaçla  Fotoğraf Makinesi anısı


Prof.Dr.Aytaç Açıkalın, Celal  Yalvaç

Celal Yalvaç amca ile ortak arkadaşımız  Prof.Dr. Aytaç Açıkalan hocam yıllar önce  Celal amca ile tanınışmasını ve fotoğraf makinesi anısını yazarak watsaptan bana gönderdi. 


"Evvela mahsus selam ederim Celal Dergahının cümle müdavimlerine, şakirtlerine.


Bana Celal Yalvaç’tan sual edersiniz ki nasıl oldu ne zaman bu dergahın müridi oldun diye. Öyle hemhal olmuşuzdur ki her şey sanki bana dün gibi gelir biryandan, sanki yüzyıllar öncesi gibidir hayal meyal. Ben o zaman neyim ki, şimdiki gibi yeni mezun, heyecanlı, genç, meraklı Akçadağ İlköğretmen okulunda bir resim iş öğretmeni. Elinde 6x6 bir fotoğraf makinesi, ancak hafta sonları gelir Malatya ya, faytonları seyreder, eğer parası varsa biner istasyona kadar gider gelir boşu boşuna inadına; çünkü yıllar önce Diyarbakır Öğretmen okuluna giderken parası olmadığı için binemezdi faytona ağır bavulu elinde  ya da sırtında o yolu hep yürüyerek gitmişti.

Celal Beyle  ilişkimiz öncelikle fotoğraf makinesi ile değİl, fotoğraflarla gelişti. Bir ara “ Eski Malatya,ya merak sarmıştım; o zaman tam anlamı ile harabe olan camiden değişik yönlü, siyah beyaz fotoğrafla ve renkli saydamlar (slaytlar) çekmiştim. Celal Beyle paylaşırdım hemen hepsini. Çoğu kez fotoğrafın estetik, sanat boyutu İle değil içindeki öğelerle ilgilenir, açıklamalar yapar, kültürel içeriğini açıklar varsa özellikle “tarihi” yönüyle didikler, kendisindeki yazılı veya görsel belgeleri bulur karşılaştırıyor  “muş” gibi bize, gösterir, öğretir, bizi tamamlardı. İnsanı geliştirmek enim yönünden iyiydi, her seferinde daha bir şey öğrenmek için giderdim Celal Beye. 

Karmaşık dosyalama sistemi içinden bulup çıkardığı ve bizimle paylaştığı belgelerden anladığım kadarı İle “Malatya Tarihi” üzerinde çalışıyordu. Doğrusu benim ilgi alanım değildi Malatya Tarihi; “Kırkgöz Köprüsünün” tarihi geçmişinden çok, ben o uzun dilimli formun, çıplak, geniş boşlukta nasıl ışık gölge dengesinde filme alınacağına kafa yorardım. Kaç defa gitmişimdir oraya, çeşitli vasıtalarla değişik mevsimlerde ve nihayet bir keresinde ön planda otlayan bir eşşeğin kitlesel görünümünden yararlanarak aldığım görüntü her şeye değmişti. Bu satırı yandıktan sonra derin bir sızı hissettim içimde. Yaklaşık 1955 Yılından bu yana çektiğim fotoğrafların negatiflerini, kendim tabettiğim siyah beyaz fotoğraflarımı, yüzlerce renkli saydam destesini aralıklı gelen iki felaket ortamında yitirdim. Olsun şimdi yenilerini çekiyorum çok şükür.

Celal Beyle çok sık görüşemiyordum; okuldaki derslerim, yöneticilik görevim, Malatya’ya ancak hafta sonları gelebilme imkanı vb. Ancak giderek Celal Beyin fotoğraf makinaları konusundaki kapsamlı bilgisi ve makinaları onarma becerisi Onun tarihi ilgisinden daha çok ilgimi çekmeye  başladı. Ben makinalarımın arızaları nedeni ile zaman zaman İstanbul ile temasım oluyordu, ancak oralarda halledemediğim sorunları Celal Beyin küçük masasında halloluyordu. Özellikle mekanik arızalar konusunda Celal Bey o 1950 sonlarının buhranlı döneminin sanayi gibi adeta yoktan varederek, parçalar, yaylar, dişliler yapıyordu yani imal ediyordu. Bu alanda kendisine büyük hayranlığım vardır. O zaman neden belli başlı markaların “servis” yetkisini neden almadığını da anlamamışımdır. Bu konuda Celal Beyin haklı olduğunu yıllar sonra fotoğraf makinelerinin bilgisayar tabanlI, elektronik yapılaşmaya doğru gittiğinde daha iyi anladım. Ne var ki şimdi de fotoğraf makinelerinin, objektiflerin mekanik boyutlarda tanımı bir çalışma alanı olarak devam ediyor. 

Celal Bey ile olan yüz yüze ilişkimiz benim il dışındaki görevlerim, akademik çalışmalarım, ailevi yaşantılarım nedeni ile seyrekleşti. En son gelişlerimden birinde özel olarak Malatya’nın ünlü peynirli ekmeğini yaptırmıştı, yazıhanede bir grupla “dost sohbeti” eşliğinde yemiştik. Bu peynirli, üzerine toz şeker dökülmüş ve fırında eritilmiş ekmeği neden “Malatya’nın Özeli” olarak belgelendirmediler bilemiyorum. Ayrıca ben bu  aşamada bir teklif getiriyorum: yılın uygun, belli gününde “Celal abi Gününde” Celal dostları Malatya’da bugünkü ofiste biraraya gelelim; peynirli ekmek yiyelim. Ne dersiniz ?

Bu mektubu bilgisayarıma “ Akçadağ Mektupları 1” diye girdim.

 Bir dahaki mektubuma kadar dergahın cümle müdavimlerine sevgilerimi gönderiyorum. Celal Abi’nin ellerinden öperim. Baktım benden bir kaç ay büyük, ama o aslında esasında, ruhunda, zihnide büyüktür. Ondan çok şey öğrendim hakkını ancak ellerinden öperek ödeyebilirim. Ne mi öğrendim? Bilge kişi olmanın ilkelerini somut örnekleri ile gösterdi. Selam olsun O na.

Prof.Dr. Aytaç Açıkalan,  F.Demirtaş 


Fikri Demirtaş Kardeşim Celal Beyle nasıl tanıştım dıye düşünürken aklıma geldi. Ona rastladığım bazı kitabelerin fotoğrafını çeker merak sanki ile okumadı için Celal Beye getirirdim. İşte bir tane daha Çemişgezek Aşağısoku Hamam kitabesi doğrusu merak ettim. Zahmet olmazsa. Lütfen" diye yazmıştı. Ben kitabi Osmanlıcayı okuyordum ama kitabeleri iyi okuyamadığımdan, bu fotoğrafı Antalyada yaşayan 'Arapgir'de bulunmuş dostum Mustafa Cansız' a gönderdim o okudu.


Kad benâ hâzihi'l-hamâm el-mübâreket sâhibü'l-hayrât el-Hâc Hüseyin ibn Bayram tekabbülallâhü hayrâtahu sene 1113 [1701-1702]

Bu kutlu hamamı, 1113 yılında, hayırlar işleyen Bayram oğlu Hacı Hüseyin yaptırdı. Hayırlarını Tanrı kabul etsin.



Fotoğraf Galerisi


Nezir Kızılkaya,  Aytaç Açıkalın, Celal Yalvaç,  Fikri Demirtaş 


                        Celal amcanın  Kedisi. Sibirya ırkından Norveç orman kedisi . Asıl adı Tüylü. Kod adı; Belalı, Meraklı. 


                            



                                          


                                

Celal Yalvaç,  İstanbul'da Genç Yönetmen  oğlum Oğuzhan Demirtaş 

                                              Mustafa Kuşçıoğlu, Celal  Yalvaç, Adnan Işık


                            

Celal Yalvaç çalışmalarını bir klasör içinde dosyalamıştır. 












Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hekimhan - Basak Köyünde Kış Yarısı Geleneği Kuşaklar Boyu Yaşatılıyor.

Malatya'nın Ermeni Terzilerin Unutulmaz Anıları

HEKİMHAN- ULUGÜNEY İSTASYONU VAGON OKUL