MALATYA'NIN İLK ANALOG (Mekanik)FOTOĞRAF MAKİNELERİ TAMİRCİSİ GAZATECİ CELAL YALVAÇ
Celal amca çalışma masasın üzerinde yığılan kitapların arkasında tüm heybetiyle ve gazeteci yeleği ile oturuyordu. Sağ tarafında bilgisayar ekranı açıktı. Bir kaç yıl önce işitme sorunu başlamış. Kulaklık kullanmasına rağmen işitmede sorun yaşıyordu. Artık alt yazılı filmleri, belgeseller izliyordu. Çok yüksek sesle konuşulursa yanıt veriyordu. Bir şey sorurlarsa ya yüksek sesle ya da yazarak sağlanıyordu. TV. sürekli açık haberleri alt yazıyı okuyarak takip ediyor, Alt yazılı filimler, belgeseller bilgisayardan izliyordu.
Celal Yalvaç Öz Geçmişi
Celal Yalvaç, Foto Yusuf Uğrar, Fikri Demirtaş
Gazeteciliğe 1958'de Ufuk gazetesi ilk yazı işleri müdürü olarak başlamış. Kısa süre sonra ayrılarak Malatya tarihi üzerine araştırmalara başlar.1960 yılında yeniden Ufuk gazetesinin ikinci Müdürlüğünü yapmış. 1977 yılında Görüş gazetesinin ikinci müdürlüğünü yapmış. 1985 yılında emekli olmuş...Celal Yalvaç ilerlemiş yaşına yaşına rağmen her gün yazıhane ve kütüphane olarak kullandığı dairesine gitmektedir. Kitaplarla dolu bir dairede tüm odalarda kitaplıkların rafları dolu, hatta yerlerde, camlı balkonlarda kitap kolileri, binlerce dergi, kitap denizi arasında bulursunuz kendinizi. “Celâl Yalvaç Kütüphanesi” de 15.000 kitap bulunmaktadır. Dairenin bir odası da "Malatya haber ofisi "olarak oğlu İsmet Yalvaç kullanmaktadır.
Celal Amca "araştırmacı, gazeteci" Malatya'nın iyisi ve kötüsüyle yitip giden değerlerine yaşadığı dönemin arşivi ile kültürel belleği ile ışık tutan akil insanı. Celal Yalvaç'ı, daha çok geçmiş dönem Malatya'nın tarihi mekânları ile insanlarını belgelemesiyle, gazeteciliği ile biliriz ve bunlara ilişkin fotoğraflarından tanırız. Malatya kent merkezi ile ilçelerinde bulunan tarihi eserlerin cami, türbe, kervansaray, kilise, çeşme, mezarlık, ören yeri, kitabe ve yapıları yerinde inceleyerek fotoğraflamış, birçoğu bu yapılar ile ilgili eşsiz bir arşiv oluşturmuştur.
Hüseyin Çolak, Celal Yalvaç, Hüseyin Nedim Şahhüseyinoğlu, Süleyman Özerol
1958 yılından itibaren Malatya tarihi ve kültürü ile bugüne kadar Celal Yalvaç'ın yazıhanesinden yolu geçen Malatya'nın kültür emekçileri ; akademisyenleri , yazarları, araştırmacıları , gazetecileri konuk etmiş. Üniversitelerde, Türk Tarih Kurumunda, Eski eserler ve Müzeler Müdürlüğünde ,Gazeteciler camiasında güzel dostluklar edinmiş sohbetler edinilmiş.. Günümüzde hala bu güzel sohbetler her yaşta her meslekte yazıhaneye gelenlerle devam etmektedir.
Hekimhan Taş Han, üç dilli kitabenin fotoğrafı , okunması
"Hekimhan ilçesinde miladi 1218 yılında( 804 yıllık) Selçuklu dönemi İzzettin Keykavus zamanında inşa edilen Taşhan'ın kapısı üzerinde bulunan üç dilli Arapça, Süryanice ve Ermenice kitabe Türk tarihinin en önemli parçalarından biridir.
fotoğraf: Celal Yalvaç1962
" Hekimhan'a diğer köylere , ilçelere gittiğim gibi motosikletimle gittim. Çarşı içinde ki Taşhan'ın kapısının üzerinde tek taş üzerine oyma yazılmış kitabe üzerinde ki yazıların fotoğrafını 1961-62 yıllarında çekmiştim. Yeri karanlıktı flaş kullanmakta mümkün değildi. Merdivenle çıkıp kitabe üzerindeki yazıları ayrı ayrı çektim. Ermenice ve Süryanice metin oymalı, Selçukluca( Arapça) metin kabartmalıydı. Arapça metnin üzerini tebeşir boyadım, diğerlerini beyaz yağlıboyayla boyadım fotoğrafıı çektim. Kitabenin Süryanice tercümesini yapmak için Mardin , Süryani Kadim Metropolit Hanna Dolapönü 1962 yılında mektupla gönderdim. Tercümesini kendisi okuyup gönderdi...
Dolapönü'yü şahsen tanımıyorum. Mektup arkadaşlığı yaptık. Mektupları hala dosyamda saklıdır. Ne zaman bir kitabe fotoğrafı yollasam okuyup, yazıp mektupla geri gönderiyordu.
(AHISKA ARAŞTIRMALARI Yunus Zeyrek 2007)Kitabında, ünlü Türkolog Prof. Dr. Kırzıoğlu M. Fahrettin’in biyografisinde. "Mahallî basın üzerinde yapılacak araştırmalar, Hocanın bu faaliyetini açıkça ortaya koyar. Buralardan yetişen genç tarihçiler, onun açtığı yolda ilerlemişlerdir. Hocanın arşivinde, bunlarla ilgili birçok mektuba rastladık. Kendisine 30 Kasım 1965 tarihinde Malatya’dan bir mektup yazan Celâl Yalvaç, Kars Tarihi’nin kendisi için iyi örnek olduğunu belirtmiş ve okuyamadığı kitabelerin fotoğraflarını Hocaya göndererek yardım istemiştir. Hoca, Yalvaç’ın bu mektubuna 2 Aralıkta cevap yazmış ve Malatya tarihiyle ilgili geniş bir bibliyografyayla birlikte göndermiştir. Bu mektuptaki şu ifadeler, onun bölge tarihçiliği hakkındaki görüşlerini yansıtması bakımından önemlidir: “Mektubunuz, bir Anadolu bölge tarihçisiyle beni tanıştırdığı için, dün akşamdan beri çok mutluyum. Malûm, bizde şehir ve iller tarihi incelenip yazılamadan, geniş bir yurt ve millet tarihi yazılamaz. Bu bakımdan Doğu Anadolu’muzdan Urfa, Diyarbekir, Siirt, Harput, Erzincan, Erzurum, Kars ili tarihlerinden sonra Malatya tarihinin de sizin kaleminizden çıkmış olarak Millî Kütüphanemize mal edilmesi, büyük bir saadet ve kazanç olacaktır. Çözemediğiniz kitabelerin fotoğrafını lütfederseniz, burada halleder size takdim edebilirim." diye yazılmıştır.
Malatya Vesikası’ olarak Valilik ve Kaymakamlık binasında sergilenmektedir.
Arapça harfli ( Selçukluca) Malatya Vesikası olarak yerini alan kitabenin üzerindeki Arapça yazıların Türkçe tercümesi şöyle:
“Şu günlerde bu büyük devlet, büyük merhamet sahibi, muzaffer, kalabalık orduların en büyük Mâliki, sultanların saltanatına gidiş yollarının sahibi Âlim Surur’a aittir. O aziz, vali, dünya ve dinin şerefi ve İslam diniyle Müslümanların kurtarıcısıdır. Krallarla büyük Selçuklu Sultanlarının tacı Musa’nın oğlu Nikal’in oğlu, Kılıçarslan’ın Oğlu, Keyhüsrev’in oğlu Allah’ın Aziz Edesi Ebu’l-Fetih Berkaver Buhayır İmaretinin sahibidir. O, ayıplarından kurtulsun diye Allah Teâlâ’nın Rahmetine muhtaç İlhan El-Mübarek Ebu’l-Hasan’ın oğludur. Karalar beşikler olarak devam ettiği müddetçe denizlerin sahip olduklarının emiridir”Kitabede Süryanice olarak ise şu ifadeler yer alıyor:
“Bu han, 1651 yılının Ekim ayında, Malatyalı Tabip ve Arhıdyakon Abuselam eliyle tamamlanmıştır. Abuselam, Tabih ve Arhıdyakon Abdulhasan’ın oğludur. Mübarek olan oğlu Abulhasan’ın korunması için inşa etmiştir. Ölülerin keffareti adına, bunları okuyan onlar için namaz kılsın”
Kitabenin üzerinde üçüncü dil olarak bulunan Ermenice yazının ise tercümesi şu şekilde:
“Krisdos adına takdis edilen evlat anısı için ve onun istirahate girmesi için Ermeni Takvimine göre 1198 yılının üçüncü ebedi evi inşa edildi. Yerin ve göğün Tanrısı, başhekim Buselem’in büyük oğlu Melden’li Süryani Hekim Bulhan’a yardımcı olsun"
2017 yılında dönemin Malatya Valisi Ali Kaban’ın Hekimhan ziyareti sırasında sanat tarihçisi olan dönemin İl Kültür Ve Turizm Müdürü Levent İskenderoğlu kitabenin kalıbını alarak iki adet kopyasını yapmış , kitabe üzerinde ki yazıların tercümesi yapılmış. İmitasyonu ‘Malatya Vesikası’ olarak Valilik ve Kaymakamlık binasında sergilenmektedir.
Celal Yalvaç yıllarca araştırmalar yapmış, hiçbir yerden maddi ve manevi kurumsal destek almadan tamamen kendi olanakları ile yaptığı araştırmalar sonucunda Malatya ile ilgili birçok bilgi ve belgeyi söz konusu arşivleri araştırarak, gezerek, fotoğraflayarak Malatya kültürünün hizmetine taşımıştır.
Kanaatimizce, Malatya'da başta Celal Yalvaç'ın arşivi olmak üzere , diğer ustaların, araştırmacıların da sahip olduğu zengin görsel hazinenin esasen memleketin zenginliğidir, yani bütün kitap, gazete, fotoğraf, arşivlerinin, resmi ve/ya özel kurum ve kuruluşlar tarafından muhafaza edilip basılı materyale dönüştürülmesi gereğidir. Üniversite akademik çevreler, iş dünyası, çeşitli kamu kuruluşları İl Kültür Turizm müdürlüğü , yerel yönetimler, medya kuruluşları, sivil toplum kuruluşlarının değerlendirmesi gerekir. Bu tür çalışmalar Malatya ölçeğinde tarihi ve kültürel mirasımızı tanıtarak yerel ve evrensel kültüre katkı sunacaktır.
ANALOG FOTOĞRAF MAKİNELERİ TAMİR USTASI CELAL YALVAÇ
Günümüzde meraklılarının dışında kolay kolay kimsede göremeyeceğimiz, ancak Fotoğraf makinesi müzelerinde göreceğimiz ,Analog fotoğraf makinelerinin tamiri yapan yaşayan Gazeteci Celal Yalvaç , efsane usta ile yazıhanesinde 20 ocak 2021 tarihinde söyleşi yaptım.
Celal amcanın yıllar sonra kulak rahatsızlığından dolayı işitme engelidir. Yapılan tedavi kulaklık işitmesine yarar sağlamamış. Yanında yüksek sesle konuşulunca duymaktadır. Ben Yalvaç'la yaptığım söyleşide sorularımı bir kağıda vererek iletişim sağladım. Konuşmaları bazen not tuttum, bazen videoya aldım. " Fotoğraflar günlük hayatımızın vazgeçilmezi haline geldi. Geleceğe hatıra kalsın, geçmişten bir iz taşısın maksadıyla gittiğimiz her yerde, gün içerisinde ve anı değeri taşıyabileceğini düşündüğümüz her yerde mutlaka bir fotoğraf çekiyoruz. Teknoloji bu kadar yaygınlaşmadan önce manuel diye tabir edilen analog fotoğraf makineleri vardı. Bu fotoğraf makineler içerisine takılan 24’lük ve 36’lık 35 mm’lik pozlarla çalışıyordu. Zamanla teknolojinin yaygınlaşması, cep telefonlarının da en az fotoğraf makineleri kadar iyi objektiflere sahip olması ve kaliteli fotoğraf çekmeye başlamasıyla birlikte eski fotoğraf makinelerine olan ilgi gün geçtikçe azaldı. "
Fotoğraf Makinesi tamirine başlama serüveni
Malatya'da mekanik fotoğraf makinası tamircisi denince akla Celal Yalvaç gelmiştir. Son 30-40 yılda gazetecilik yapanlar, Analog fotoğraf makinası kullananlar makine tamirlerini hep Celal Yalvaç'a yaptırmıştır.
Malatya'nın kültürel hafızası olan yarım asır civarında basın mesleğine emekleri geçen Celal Yalvaç duayenimiz meslekteki süreci anlatırken oldukça duygulandı ve yıllar öncesine gitti. "İlk fotoğraf makinemi 1957 yılında aldım. O yıldan beri Fotoğraf çekmeye başladım. Ustam yoktur.59- 60 yıllarında Foto Spor Yusuf Uğrar'a çektiğim fotoğrafların banyosunu , tabını yaptırdım.
1962 yılında analog fotoğraf makinem görüntü metre ayarı bozulmuştu. Makinelerin tamiri için o zaman İstanbul'a gönderiliyordu. Haftalar sonra geliyordu. Ben makinemi İstanbul'a göndermedim. Bu konuda araştırma yaptım, mektup yazdım İstanbul'daki tamircilerden teorik bilgi edinmiştim. Kendi fotoğraf makinemi söktüm metre ayarını yaptım. Çok sevindim... İkinci Stüdyo Fotoğraf makinesi Foto Spor Yusuf Ustanındı. Onunda tamirini yaptım. Kimseden tamir parası almıyordum. Sonradan bir kadın müşterinin fotoğraf makinesini yaptım . Para istemeyince kadın bozuldu . Lütfen emeğinin karşılığı neyse alacaksın" dedi. Bana öyle bir ders verdi ki tamir parasını almak zorunda kaldım. Böylelikle tamirden para almaya başladım.
"Tamirciliğe artık fotoğraf stüdyolarının, şahısların, gazetecilerin bozulan analog makinelerini tamir etmeye başladım. Zamanla yurt dışında çalışmaya giden Almancılar da bozulan fotoğraf makinelerini bana getirdiler. Yalvaç, ''Analog makineleri tamir ediyordum, ama parçalarını bulmak da zordu. Çok parçasını ben yapıyordum. Kırık, bozuk parçaları tornaya veriyordum. Şu an benden eski analog fotoğraf tamircisi yok. Analog makine tamiri zordur. Basit bir makinenin üzerinde bile bir sürü malzeme var. Tamir edecek olsanız bile parçasını bulmak mesele'' diye konuştu. Bazen elden çıkmış tamiri mümkün olmayan 2 makineden 1 makine ya da 3 makinadan bir makine yapıyordum ”. Yedek parça bulunmadığı için diğer makinelerden yararlanarak yapıyorum. Makinelerin çoğu aşınmadan dolayı arıza yapar” Fotoğraf makinesi tamirci ustası Yalvaç, kendisine gelen fotoğraf makinelerinin en çok objektifi, kurma kolu, perdesi, dişlilerinin arızalı olduğunu, yaylarının aşınmış ve kompaktlarının bozulmuş olduğunu kaydederek, makinelerin çoğunun aşınmadan dolayı arıza yaptığını söyledi.
Prof.Dr. Aytaç Açıkalın'ın Celal Yalvaçla Fotoğraf Makinesi anısı
Prof.Dr.Aytaç Açıkalın, Celal Yalvaç
Celal Yalvaç amca ile ortak arkadaşımız Prof.Dr. Aytaç Açıkalan hocam yıllar önce Celal amca ile tanınışmasını ve fotoğraf makinesi anısını yazarak watsaptan bana gönderdi.
"Evvela mahsus selam ederim Celal Dergahının cümle müdavimlerine, şakirtlerine.
Bana Celal Yalvaç’tan sual edersiniz ki nasıl oldu ne zaman bu dergahın müridi oldun diye. Öyle hemhal olmuşuzdur ki her şey sanki bana dün gibi gelir biryandan, sanki yüzyıllar öncesi gibidir hayal meyal. Ben o zaman neyim ki, şimdiki gibi yeni mezun, heyecanlı, genç, meraklı Akçadağ İlköğretmen okulunda bir resim iş öğretmeni. Elinde 6x6 bir fotoğraf makinesi, ancak hafta sonları gelir Malatya ya, faytonları seyreder, eğer parası varsa biner istasyona kadar gider gelir boşu boşuna inadına; çünkü yıllar önce Diyarbakır Öğretmen okuluna giderken parası olmadığı için binemezdi faytona ağır bavulu elinde ya da sırtında o yolu hep yürüyerek gitmişti.
Celal Beyle ilişkimiz öncelikle fotoğraf makinesi ile değİl, fotoğraflarla gelişti. Bir ara “ Eski Malatya,ya merak sarmıştım; o zaman tam anlamı ile harabe olan camiden değişik yönlü, siyah beyaz fotoğrafla ve renkli saydamlar (slaytlar) çekmiştim. Celal Beyle paylaşırdım hemen hepsini. Çoğu kez fotoğrafın estetik, sanat boyutu İle değil içindeki öğelerle ilgilenir, açıklamalar yapar, kültürel içeriğini açıklar varsa özellikle “tarihi” yönüyle didikler, kendisindeki yazılı veya görsel belgeleri bulur karşılaştırıyor “muş” gibi bize, gösterir, öğretir, bizi tamamlardı. İnsanı geliştirmek enim yönünden iyiydi, her seferinde daha bir şey öğrenmek için giderdim Celal Beye.
Karmaşık dosyalama sistemi içinden bulup çıkardığı ve bizimle paylaştığı belgelerden anladığım kadarı İle “Malatya Tarihi” üzerinde çalışıyordu. Doğrusu benim ilgi alanım değildi Malatya Tarihi; “Kırkgöz Köprüsünün” tarihi geçmişinden çok, ben o uzun dilimli formun, çıplak, geniş boşlukta nasıl ışık gölge dengesinde filme alınacağına kafa yorardım. Kaç defa gitmişimdir oraya, çeşitli vasıtalarla değişik mevsimlerde ve nihayet bir keresinde ön planda otlayan bir eşşeğin kitlesel görünümünden yararlanarak aldığım görüntü her şeye değmişti. Bu satırı yandıktan sonra derin bir sızı hissettim içimde. Yaklaşık 1955 Yılından bu yana çektiğim fotoğrafların negatiflerini, kendim tabettiğim siyah beyaz fotoğraflarımı, yüzlerce renkli saydam destesini aralıklı gelen iki felaket ortamında yitirdim. Olsun şimdi yenilerini çekiyorum çok şükür.
Celal Beyle çok sık görüşemiyordum; okuldaki derslerim, yöneticilik görevim, Malatya’ya ancak hafta sonları gelebilme imkanı vb. Ancak giderek Celal Beyin fotoğraf makinaları konusundaki kapsamlı bilgisi ve makinaları onarma becerisi Onun tarihi ilgisinden daha çok ilgimi çekmeye başladı. Ben makinalarımın arızaları nedeni ile zaman zaman İstanbul ile temasım oluyordu, ancak oralarda halledemediğim sorunları Celal Beyin küçük masasında halloluyordu. Özellikle mekanik arızalar konusunda Celal Bey o 1950 sonlarının buhranlı döneminin sanayi gibi adeta yoktan varederek, parçalar, yaylar, dişliler yapıyordu yani imal ediyordu. Bu alanda kendisine büyük hayranlığım vardır. O zaman neden belli başlı markaların “servis” yetkisini neden almadığını da anlamamışımdır. Bu konuda Celal Beyin haklı olduğunu yıllar sonra fotoğraf makinelerinin bilgisayar tabanlI, elektronik yapılaşmaya doğru gittiğinde daha iyi anladım. Ne var ki şimdi de fotoğraf makinelerinin, objektiflerin mekanik boyutlarda tanımı bir çalışma alanı olarak devam ediyor.
Celal Bey ile olan yüz yüze ilişkimiz benim il dışındaki görevlerim, akademik çalışmalarım, ailevi yaşantılarım nedeni ile seyrekleşti. En son gelişlerimden birinde özel olarak Malatya’nın ünlü peynirli ekmeğini yaptırmıştı, yazıhanede bir grupla “dost sohbeti” eşliğinde yemiştik. Bu peynirli, üzerine toz şeker dökülmüş ve fırında eritilmiş ekmeği neden “Malatya’nın Özeli” olarak belgelendirmediler bilemiyorum. Ayrıca ben bu aşamada bir teklif getiriyorum: yılın uygun, belli gününde “Celal abi Gününde” Celal dostları Malatya’da bugünkü ofiste biraraya gelelim; peynirli ekmek yiyelim. Ne dersiniz ?
Bu mektubu bilgisayarıma “ Akçadağ Mektupları 1” diye girdim.
Bir dahaki mektubuma kadar dergahın cümle müdavimlerine sevgilerimi gönderiyorum. Celal Abi’nin ellerinden öperim. Baktım benden bir kaç ay büyük, ama o aslında esasında, ruhunda, zihnide büyüktür. Ondan çok şey öğrendim hakkını ancak ellerinden öperek ödeyebilirim. Ne mi öğrendim? Bilge kişi olmanın ilkelerini somut örnekleri ile gösterdi. Selam olsun O na.
Prof.Dr. Aytaç Açıkalan, F.DemirtaşFikri Demirtaş Kardeşim Celal Beyle nasıl tanıştım dıye düşünürken aklıma geldi. Ona rastladığım bazı kitabelerin fotoğrafını çeker merak sanki ile okumadı için Celal Beye getirirdim. İşte bir tane daha Çemişgezek Aşağısoku Hamam kitabesi doğrusu merak ettim. Zahmet olmazsa. Lütfen" diye yazmıştı. Ben kitabi Osmanlıcayı okuyordum ama kitabeleri iyi okuyamadığımdan, bu fotoğrafı Antalyada yaşayan 'Arapgir'de bulunmuş dostum Mustafa Cansız' a gönderdim o okudu.
Kad benâ hâzihi'l-hamâm el-mübâreket sâhibü'l-hayrât el-Hâc Hüseyin ibn Bayram tekabbülallâhü hayrâtahu sene 1113 [1701-1702]
Bu kutlu hamamı, 1113 yılında, hayırlar işleyen Bayram oğlu Hacı Hüseyin yaptırdı. Hayırlarını Tanrı kabul etsin.
Fotoğraf Galerisi
Celal amcanın Kedisi. Sibirya ırkından Norveç orman kedisi . Asıl adı Tüylü. Kod adı; Belalı, Meraklı.
Celal Yalvaç, İstanbul'da Genç Yönetmen oğlum Oğuzhan Demirtaş
Celal Yalvaç çalışmalarını bir klasör içinde dosyalamıştır.
Yorumlar
Yorum Gönder