Şeyh Bedrettin'in Mezarı ve Mirası: Kültürel Bir Değerin İzinde


Osmanlı Padişahları, paşaları, bürokratları hepsi birer sanat eserleri mermer mezarlar içinde Şeyh Bedreddin'in 
Topraktan bir karışık yükseklikte Mütevazi bir mezar içinde...

İstanbul'da Bir Ünlüler Mezarlığı

"Sultanahmet'e inen Divanyolu üzerindeki Türk Ocağı Derneği'nin bahçesindeki türbede Osmanlı sultanları II. Mahmut, Abdulaziz ve II. Abdülhamit'in mezarları var. Haziresinde ise paşalar, sadrazamlar, kaptan-ı deryalar ve Osmanlı hanedanı mensuplarına ait yaklaşık 150 mezar yer alıyor.
 Fotoğraf: Erdal Kay

Türbe aynı zamanda açık bir hat müzesidir. Mezarlar önemli şahsiyetlerin şanına layık olsun diye en mâhir ustalara yaptırılmış kitabeler, devrin en meşhur hattatlarına yazdırılmıştır. Osmanlı taş işçiliğini yansıtan, hat ve tarih yönünden önemli mermer lahit ve mezar taşı bulunmaktadır.
Fotoğraf: Erdal Kay

Mezar taşları ve türbeler gerçek birer sanat eserleridir. Burada dünya görüşleri birbirinden çok farklı, muhalif, hayatta bir araya gelemeyen isimler de yatıyor. İttihat ve Terakki'nin ünlü sadrazamı Said Halim Paşa ve ideoloğu Ziya Gökalp'ın, ilk basın şehidi, devletin katlettiği ilk gazeteci Hasan Fehmi'nin mezarları da buradadır.

"1417 yılında Serez’de idam edilen Şeyh Bedrettin’in naaşı hâlâ orada muhafaza edilmekte olan türbesinde idi. Tabiî olarak aradan geçen yüzyıllar zarfında ceset ta­ mamen kemik haline inkilâp etmiş, hatta kemik­ ler bile ufalmış ve çürümeye yüz tutmuştu. İşte İstanbula nakledilen bu kemiklerdir. Millî Müca­ deleyi müteakip, Lozan Muahedesinden sonra yapılan mübadelede müslümanlarm ayrılması ile gayrimüslimlerin ayakları altında kalır, tecavuze uğrar diye, 1924 de mübadeleye tabi tutu­lan Daltaban Mustafa Paşa(l) ahfadından Os­man Bey (2) tarafından Yunan Hükümetinin ma­lûmatı tahtında türbesindeki mezardan almarak İstanbula getirilmişti. 

İstanbul’a getirilen bu kemikler bilâhare mü­ nasip bir yere gömülmek üzere bir çinko kutu içine toprağıle karışık olarak yerleştirilerek mu­ vakkaten Sultanahmet Camii mahfilinde muha­ faza altına alınmıştı. Bir aralık Çapa’daki Cemalettin İshaki’nin türbesine defnedilmesi düşü­ nülmüş ise de sonradan vazgeçilmiştir. Daha uzun müddet camide durması mahzurlu görülen bu kemikler aradan onsekiz sene geçtikten son­ra 1942 yılında Vakıfiar Genel Müdürlüğü ile Millî Eğitim Bakanlığı arasında yapılan yazış­malar sonunda Sultanahmet Camiinden ileride Türk büyükleri için ayrılacak bir yere defnedil­mek üzere çinko mahfazası ve gerekli izahatı gösteren levhası ile Topkapı Sarayı Müzesi Mü­dürlüğüne nakil ve teslim edilmişti.

Fotoğraf: Erdal Kay

Ünlüler mezarlığının asıl ilginç yanı,

Burası, 2. Mahmud'un kız kardeşinin konağının bahçesiydi. 2. Mahmut veremden ölünce, bu bahçeye gömülür. Ondan sonra gelen padişahlar da aynı türbeye gömülür. Orası mezarlık haline gelir. 

 Simavne Kadısı'nın oğlunu padişahların yanına gömmek fikrini, 27 Mayıs'ı yapan komite üyeleri karar vermiştir.
  23.10.1961 tarih ve 5/1840 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile, Bedreddin’in kemiklerinin Sultan Mahmud Türbesi’ne gömülmesi kararlaştırılır. Yetkililerden oluşan bir heyet eşliğinde, 29.11.1961 günü defin işlemi gerçekleştirilir."

Fotoğraf: Erdal Kay

Sanki padişahlara "atanıza ve iktidarınıza isyan etmiş olan şeyhle yanyana yatın bakalım!" diye nispet yaparcasına... Topraktan bir karışık yükseklikte gelişigüzel sıralanmış eni bir karışık mermer bantla çevrilmiş. Mezara yığılan birkaç kürek toprak! Kırmızı açmış canlı bir çiçek. Mütevazi bir mezar. Mezar taşının başına dikdörtgen bir mermer kesilmiş üzerine Simavna Kadısıoğlu, Şeyh Bedreddin (K.S) Doğum H:760 (1359) İdamı H.820 (1418) Ruhuna Fatiha. Bu mekana nakli 29.11.1961
Şeyh Bedrettin, Türk tarihinde önemli bir figür olarak yer alan. Felsefi düşünceleri, yazdığı eserler ve yaşamıyla tanınan bu kişiliğin mezarı ise zaman içinde kaybolmuş bir hazineye dönüşmüştür. Ancak, bu nakil sonrasında Şeyh Bedrettin'in mezarının belirgin bir şekilde işaretlenmediği ve adının dahi yazılmadığı bilinmektedir. 

Ama ne yazık ki, Osmanlı Padişahları, paşaları, bürokratları hepsi birer sanat eserleri mermer mezarlar içinde Şeyh Bedreddin'in mezarı 63 yıldır sahipsiz, bakımsız kalmış. Şimdiye kadar bir mezar yapılması ve yazıt dikilmesi lazımdı. (...)
Hakkında yurtdışında ve yurt içinde onlarca araştırma yapılan, sanat eserleri yazılan bu önemli tarihi kimlik, şaşalı mezarlar içinde neden belirsiz bir "mezarda" gömülü? Tarihe meraklı insanlarımız, yabancı ziyaretçiler, Bedreddin’in mezarını görmek isterlerse nereyi göstereceğiz? Bunlar ve benzeri soruların cevabı yok. Veya bu cevabı sadece yetkililer biliyor..."
Fotoğraf  üç Malatyalı İstanbulda  Yazar Necati Güngör , Fikri Demirtaş, Batu Işık

Malatyalı ünlü hikaye yazarı Necati Güngör'ün Cumhuriyet gazetesinde "İsmet Zeki ile Şeyh Bedrettin'in Mezarını Aradık" makalesinde:

"İsmet Zeki ile birlikte Divanyolu üzerindeki II. Mahmut Türbesi'ne gitmiştik. Kaynaklarda, Şeyh Bedrettin'in mezarının, II. Mahmut Türbesi'nin haziresinde olduğu yazılıydı. Ancak türbenin haziresindeki mezarları tek tek gözden geçirmeme rağmen, Bedrettin'in mezarına rastlayamamıştım. Durumu İsmet Zeki Eyuboğlu'na anlattığımda, 'Birlikte gidelim, sana gösteririm' dedi. Gittik. Şeyh'in kemiklerinin gömülü olduğu yeri, eliyle koymuş gibi buldu. Türbenin penceresi önündeydi hemen. (27 Mayıs'tan sonra Bakanlar Kurulu kararıyla, kemikleri Topkapı Sarayı'nın mahzeninden alınıp buraya defnedilmişti. Şeyh Bedrettin'in kemikleri Topkapı Sarayı'nda ne arıyordu, diyebilirsiniz şimdi? Balkan Göçü sırasında, Türkiye'ye göçenler, 'Şeyhimizin kemikleri düşman ayağı altında kalmasın' diyerek, yanlarında getirmişlerdi. 27 Mayıs sonrasında Topkapı Müzesi kayıtları elden geçirilirken, Şeyh Bedrettin'in kemiklerinin de orada bulunduğu ortaya çıkmıştı. Bunun üzerine kemikler, bakanlar kurulu kararıyla Türbenin haziresine gömüldü. Böylece bir Osmanlı Padişahının boğdurttuğu düşünürü, bir başka Padişah kendi toprağına kabul etmiş oluyordu.) Ama Şeyh Bedrettin'in kemiklerinin gömülü olduğu yerde adı sanı yazılı değildi; adının yazılı olduğu taş yok edilmişti! Orası dümdüz topraktı. Bunun nedenini sormak istediğimizde, kimse bizi yanıtlamıyordu. Belli ki bilerek yok edilmek istenmişti... Olayı, Cumhuriyet gazetesinde haber olarak yayımladım. " 
Fotoğraf: Erdal Kay

     Necati Güngör ile 12 Ocak 2024 tarihinde Şeyh Bedrettin'in mezarı ile yaptığım telefon görüşmesinde, "Güngör, araştırmacı ve çevirmen İsmet Zeki Eyüboğlu Türbenin giriş kapısının hemen solunda mezarın yerini göstermişti. Eyüboğlu, mezarın yerini eliyle gösterirken fotoğrafını çektim. Mezar yerinde herhangi Şeyh Bedrettin'e ait bir yazı işareti yoktu. 1980'lerin sonlarında sade ve mütevazı bir şekilde mermerden bir mezar ve mezar taşı dikilmişti "dedi.
İsmet Zeki Eyüboğlu 
Fotoğraf: Necati Güngör 

Bedreddin’in anısını onun üzerine araştırma yapan düşünce ve bilim adamlarının, sanatçıların yüzyıllar öncesindeki sosyal isyanın hikâyesini bugünlere taşıyan, sadece bu eserler değil. Halk da unutmuyor. Yüzyılların ötesinden bugünlere gelen "ben dehalümce Bedreddinem" atalar deyimi, halkın da unutmadığının kanıtı...

Şeyh Bedrettin'in sadece bir mezar değil, kültürel bir miras olduğu unutulmamalıdır. Onun adı üzerine şiirler yazılmış, sinema filmleri ve tiyatroları yapılmış, araştırma kitapları kaleme alınmış ve hatta felsefi düşüncelerinden partiler, dernekler ve fikir hareketleri ideolojik olarak faydalanmışlar, hatta faydalanmaya devam etmektedirler.

İstanbulda binlerce vakıf  arazilerinde hazine arazilerinde türbeler varken Şeyh Bedrrettine şimdiye kadar  bir türbe yeri verilmemesi düşündürücüdür.

Bu sebeple, Şeyh Bedrettin'in anısını yaşatmak adına Kültür ve Turizm Bakanlığı ya da İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından uygun bir yerde kültür merkezi, felsefe okulu ve türbesi yapılması fikrini öneriyorum. Bu sayede tüm insanlığın ziyaret edebileceği bir mekanda Şeyh Bedrettin'in anısını yaşatmak, kültürel mirasımızı korumak ve insanlığa duyulan bir borcu yerine getirmek olacaktır.


Şeyh Bedrettin sözleri

- Beni kara toprakta değil, hakikatı anlamış insanların yüreklerinde arayın!.. Ben de halimce Bedreddinem.
• Ay ve güneş herkesin lambasıdır, hava herkesin havasıdır, su herkesin suyudur. Ekmek neden herkesin ekmeği değildir?
• İnsanlar eylemleriyle, düşünce ve fikirleriyle güzeli ve iyiyi bulabildikleri oranda Hak’la kavuşmuşlardır.
• İnsanlar birbirlerine yahut haksız mala, meşru olmayan paraya veya rütbe ve mevkilere yiyecek ve içeceklere ibadet ediyorlar da, Allah’a ibadet ediyoruz sanında bulunuyorlar.
• Başka halklar üzerinde baskı uygulamak, özünde kendi halkı üzerindeki baskıyı gizlemeye ve unutturmaya yöneliktir.
• Yârin yanağından gayri her şeyde, her yerde, hep beraber!


Not:Şeyh Bedrettin  ile ilgili daha deteylı bilgi
 Kaynak: Osman Sümer, Simavna Kadtsı Oğlu Şeyh Bedreddin, Türkiye Turing ve Otomobil Kurumu Belleteni, sayı 267-68, Nisan-Mayıs 1964, s. 6-9.

Fotoğraf Galerisi:


 Sultanahmet / Çemberlitaş'ta çok sevgili dostlar;Ayhan Aydın, Kaan Polatlar, Metin Aybek, Abbas Karakaya, Fikri Demirtaş'la bir araya gelip sohbet ettik.
Güzel ve aydınlık günlerin muştusuyla edebiyat, sanat, çağdaş eğitim, şiir ve dostluk hep yaşasın...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hekimhan - Basak Köyünde Kış Yarısı Geleneği Kuşaklar Boyu Yaşatılıyor.

AĞ TOPRAK ; BİR HEKİMHAN ÖYKÜSÜ

Malatya Hekimhan İlçesi Dursunlu Mahallesinde Dört Yüzyılık Ceviz Ağacı.