KULUNCAK YUNNUK KALESİ'NE YOLCULUK
6 Ekim 2024'te, emekli öğretmen olan yol arkadaşım Adil Aktaş ile birlikte güneşin ilk ışıklarıyla birlikte yola çıktık. Beydağı'ndan yükselen güneş, Malatya ovasını altın sarısı bir örtüyle kaplamıştı. Bugünkü hedefimiz, Malatya'nın tarihi ve doğal güzellikleriyle ünlü Kuluncak ilçesiydi. Malatya, Yazıhan ve Hekimhan ilçelerinden geçerek yaklaşık 114 kilometrelik yolculuğumuzun sonunda Kuluncak'a ulaştık. Yol boyunca uzanan bereketli kayısı bahçeleri, bölgenin kadim zenginliğini gözler önüne seriyordu. Güneşin doğarken gökyüzünün pembe, turuncu ve mor renkleri içimizi huzurla doldurdu; sonbaharın o dingin ışığı, derin vadilere ve keskin tepelere yumuşakça yayılıyordu.
Sivas'ın Kangal ilçesinden başlayıp Malatya'da Karakaya Barajı'na dökülen, Kuluncak'tan geçen Tohma Çayı, binlerce yıldır bu bölgenin hayat kaynağı olmuştur. Dağlarda meşe, ardıç, alıç , ahlat ağacı, sumak bahçelerde kayısı, ceviz ağaçlarının kokusu, rüzgarla birlikte yüzümüze vuruyor ve ruhumuzu adeta okşuyordu.
Kuluncak'ta bizi, araştırmacı yazar ve emekli öğretmen Celal Yıldırım karşıladı. Kendisi Ankara'da yaşamakta ancak ilkbahar ve sonbaharı ata yurdu Kuluncak'ta geçirmekte. Bizi Yunnuk Kalesi'ne götürmek üzere birlikte yola çıktık.
Yaklaşık beş kilometre uzaklıktaki tepenin zirvesinde yer alan Yunnuk Kalesi’nin üzerinde dalgalanan Türk bayrağı, daha uzaktan bakıldığında bile oldukça etkileyiciydi. Gökyüzünde süzülen bayrak, bulutların arasından nazlı nazlı dalgalanıyordu ve sanki göğe en çok yakışan renkti. O an aklıma, şair Arif Nihat Asya’nın Bayrak şiiri geldi: "Sabah olmasın, günler doğmasın ne çıkar / Yurda ay yıldızının ışığı yeter." Bu dizeler içimde yankılanırken, çocukluğumdan beri hissettiğim bayrak sevgisi yeniden canlandı. Fotoğraf makinamla bu milli anı ölümsüzleştirmek istedim; rüzgarın bayrağa dokunuşu, kalbime de dokunuyordu. Sanki tüm Türkiye oradaydı ve bayrak sadece bir kumaş parçası değil, bağımsızlığımızın ve geleceğe olan inancımızın sembolüydü.
Yunnuk çayına inen çok sarp Kale görünümdeki yaklaşık beş yüz metre yükseklikte ki tepede gözle görülen bir sur kalıntısı, yoktu. Malatya il Kültür ve Turizm müdürlüğü ile yaptığım görüşmede bu konu ( Yunnuk)ile ilgili bir çalışmanın yapılmadığını söylemişlerdi.
Defineciler kayaların etrafını köstebek gibi kazmışlar. Kale üzerinde çayın panoramik fotoğraflarını çektikten sonra aşağıya, Yunnuk Şelalesi'ne doğru seyre yöneldik. Şelalenin köpüklü suları, kayaların üzerinden coşkuyla dökülürken, uzaktan duyulan su sesi huzur vericiydi. Çay boyunca uzanan yemyeşil doğa, adeta bir cennet köşesi gibiydi.
"Kültür Bakanlığı eğitimci, emekli şube müdürü olan Adil Bayram Aktaş, Yunnuk Kalesi'nde gezerken yöreye ait güzel sesiyle 'Alvar'ın altında Tohma deresi ölem / Sordum o güzele evin neresi' türküsünü söyleyerek gezimize renk kattı.
Celal öğretmen Sivas'tan gelip Malatya istikametine giden Bağdat ve Halep yolu Yunnuk kalesinden geçmekte olduğunu. Bize kale hakkında detaylı bilgiler verdi. Çocukluk yıllarından kalan anılarını paylaşırken, bu topraklara ait önemli kültürel ve tarihi bilgilere de yer verdi. Özellikle Tersihan ve Başören gibi Türk Alevi köylerinin yaylalarında yayılan sürülerin suyun çıktığı Yunnuk Çayı'nda yıkanması / yunması ve eskiden bir Ermeni ailesine ait olan değirmen hakkında anlattıkları çok dikkat çekiciydi.
Bugün kırmızı et açığını ithal et ile kapatmaya çalışan bu ülkenin bozkırlarında binlerce yıldır dünyada benzeri olmayan bir hayvancılık yapılıyordu... Celal öğretmen, bölgenin tarihi ve kültürel yapısından söz ederken, Yunnuk suyunun kaynağı, Yukarı Yunnuk (Bıyık boğazı) mahallesinde çıkmaktadır.
Yunnuk suyuyla sadece dere kıyısında bulunan toprakları sulamazlar, aynı zamanda onun sayesinde eskiden değirmenleri çalıştırmışlardır. Kuluncak ilçe olunca, içme suyu olarak kullanılmıştır.
Yunnuk Çay'ı üzerinde yakın zamana 1980'li yıllara kadar beş adet su değirmeni bulunduğunu söyledi özellikle Ermeni bir aileye ait olan ve yıllarca kullanılan su değirmenlerinden bahsetti.
Bu değirmenlerin ustalarının burada yaşayan Ermeniler olduğunu, Türklerin de bu işi öğrenerek devam ettirdiği bilgisini verdi. Bu durum bölgenin zengin kültürel yapısını gözler önüne seriyordu.
Bir zamanlar suyun çevirdiği değirmenler, artık sessizliğe bürünmüş; taze un ve bulgur kokusu yerini marketlerden alınan ürünlere bırakmıştı. Ne yazık ki bu kültürel miras, yerini barajlara ve maden ocaklarına terk etmişti
***
Suyun kaynağı olan yer, Yukarı Yunnuk'a bağlı Bıyık Boğazı köyü iken, Aşağı Yunnuk ise Boğaziçi (köy deresi) olarak adlandırılıyordu. Kuluncak'ın yerlileri arasında eski dönem Türk Alevi (Tersihan, Başören), Karıncalık Kürt Sünni ve Orta Pınar Türk Sünni gibi farklı etnik kökenlerden insanlar yaşadığını söyledi.
Yunnuk Kalesi’nden dönerken, tepenin yamacında dikkat çeken bir peri bacasında durakladık. O anın hatırasını fotoğraflarla ölümsüzleştirdik. Boğaziçi ( Aşağı Yunnuk) mahallesinde yol kenarında, sarı, turuncu, mayhoş ve ayva tüyleriyle adeta güneşi içmiş gibi duran mis kokulu alıçların dallarının dikenleri ellerimize batmasına rağmen topladık ve yedik doğanın sunduğu bu lezzeti doyasıya yaşadık.
Kuluncak ilçesi içinde çınar ağacının altında parkta, arkadaşım Adil, Celal ile demli çay içip tarihi ve kültürel sohbetler ettik. İkindi vakti güneş dağların arkasında dinlenmeye çekilirken, Malatya'ya doğru yola çıktık.
YUNNUK nedir? TDK Sözlük Anlamı
Bahçe duvarına, eşik altına dışardan su girmesi için açılan delik.
yunnuk
Kirli giysi, çamaşır yıkanan yer.
yunnuk
< yun+luk, yunah: Yün, pırtı, buğday yıkama yeri.
-Göçebe toplumlarında sürülerin yıkandığı akarsu, dere.
-Malatya Kuluncak ilçesinde yöre adı.
Fotoğraf Galerisi:
Yorumlar
Yorum Gönder