İÇİNDE MEZARLIĞI OLAN OKUL Akçadağ Köy Enstitüsü Mezarlığı’nın Hüzünlü Hikâyesi
Akçadağ Köy Enstitüsü nün Tarihçesi
Köy enstitüleri, Cumhuriyetin halkçı ve devrimci ilkelerinin eğitim yoluyla Anadolu’da yayılmasını amaçlayan bir projenin ürünüdür. Milli Eğitim Bakanı Hasan Ali Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç tarafından geliştirilen ve uygulanan köy enstitüleri projesi, 17 Nisan 1940 tarihinde yürürlüğe girdi.
Kaynak: Demir, 2016, s.567.(Alıntı)
"Malatya iline bağlı olan Akçadağ, tarihte Arga adı yerleşim yeridir. 1891 yılında Akçadağ merkezde yapılan Hamidiye Kışlası, 1938 yılında Eğitmen Kursu, 1940 yılında ise Akçadağ Köy Enstitüsü olarak işlevlendirilmiştir. Ancak, Hamidiye Kışlası eğitime ve enstitülerin kuruluş amacına uygun olmadığından, Akçadağ İlçesi sınırları içerisinde, Malatya-Adana demiryolunun 30. kilometresinde yer alan 3160 dönümlük arazi enstitü alanı olarak tahsis edilmiştir.
Akçadağ’da Enstitü için ilk çalışma 1941 yılının yaz mevsiminde, tek bir ağacın ve bir damla suyun olmadığı, kırmızı, çatlak toprakların üstüne çadırların kurulması ile başlar. Sessiz ve ıssız bozkırı kazma, kürek ve çekiç sesleri doldurur. Bir yandan enstitünün gereksinimi olan binalar yapılırken, diğer taraftan içme ve sulama suyu kanalları döşenir. Yapılanların tümü çadırları sıvalı, boyalı, ışıklı odalara dönüştüren öğrenci, öğretmen ve eğitimcilerin ülkesinin Cumhuriyet devrimlerine olan inancının ifadesidir. Akçadağ Köy Enstitüsü ülkemizde yapılan1940-1943 yılları arası 21 adet Köy Enstitüsü’nden biridir."
Akçadağ Köy Enstitüsü'nün kurucu müdürleri Şinasi TAMER ve Şerif Tekben'dir. Okulun projesinin mimarı Ahsen Yapanar'dır.
1976 yılında mezunu olduğum Akçadağ öğretmen okulu ile ilgili “ Yetim Salih Kurak, Kızıl Tuğlalar “ öykülerde Akçadağ Köy Enstitüsü mezarlığına gömülen öğrenciler dile getirmiştim...
44 yıl önce mezun olduğum okulun bahçesindeyim. Yol arkadaşım Arguvan'lı Fotoğrafçı Hüseyin Koç'la bir köşeye oturup okul yerleşkesine gölgeleyen yeşil denizin içinde o ağaçlara bakıp huzur çekmek istiyorum ciğerlerime ama nerede... Artık sahipsizlikten, sorumsuzluktan, yanmış, yıkılmış, talan edilmiş o güzelim okulumuz 'okul ' kokmuyor...
Bu okuldan mezun olmama rağmen yaklaşık dört bin dönüm arazinin içinde okulun mezarlığı olduğunu bilmiyordum, işitmemiştim. Bu okuldan mezun benimle okuyan , benden yaşça büyük öğretmenlere sordum. Hiç hatırlayan olmadı . Ne zaman ki Köy Enstitüsü 1949 mezunu Ali Doğan öğretmen ile sohbetimizde mezarlık hakkında bilgisi olduğunu söyleyince öğrendim. Mezarlık yerinin tesbiti için iki defa Köy Enstitüsü yerleşkesine gitmemize rağmen bulamadık.
Enstitülü Ali Doğan ile röportaj. Akçadağ Köy Enstitüsü Belgesel hazırlığı
Nihayet 30 Ekim 2019 Tarihinde Karapınar köyünden çiftçi bir kişi Ediz Bozay mezarlığın yerini tespit edip fotoğrafını gönderdi.1949 Akçadağ Köy Enstitüsü Mezunu ve aynı zamanda okulun bitişiğindeki Karapınar köyünden Ali Doğan öğretmen ve medyadan, kitaplardan, görgü tanıdıklarından edindiğim araştırmaya göre Ali Doğan'ın anlatımında Akçadağ Köy Enstitüsü yerleşkesinde okula ait mezarlıkta 1940’lı yıllardan sonra gömülen öğrenci ve personele ait mezarlarda ;
Köy Enstitüsğünde Öğretmen Ahmet Kun'un eşi öğretmen Hüsniye Kun genç yaşta yavrusunun doğumunda ölür. Mezarını İsmet İnönü, Tonguç ve öğretmenler ziyaret etmiştir.
Sultansuyu çayında pişirilen tuğlaların öğrenciler tarafından elden ele taşınması zor olduğundan , kamyonla malzemeyi okula taşıyan Muhlis usta, ölümü 1944. Karapınar İstasyon bölgesinde oturan evi yakılarak ölen Adana’lı şoför Azmi ve altı aylık oğlu .İki katlı ev yanınca Azmi oğlunu kucağına alır tahta merdivenlere yönelir. İkisi de çöken merdivende yanarak ölür. Eşi pencereden atladığı için kurtulur. Fakat kadıncağız aklını kaybeder. Baba oğlu kucağında aynı mezara gömerler.
Hüseyin İpek tuğla için kazılan yerde uyurken çöken toprağın altında kalarak ölür. Darende, Germiter( Balaban)’lı,ölüm tarihi 1943 Şerif Tekbenin torunu Çağla Ormanlar Ok'dan aldığım Şerif Tekben'in Enstitü matbaasında basılan kitabı" Canlandırılacak Köy Yolunda." öğrencisi Hüseyin İpek'e ithaf edildiğini söylemiştir.…
Kayınvalidem İsmihan Soğukpınarın anlatımına göre Salih Kurak Hekimhan. Karamahmut köyünden. Bu öğrenci 1951 yıllarında okulun yonca tarlasını sularken şiddetli rüzgârdan kopan elektrik teline kapılır ve orada ölür.
Facebook'ta paylaştığım bu yazıyı bir arkadaşımın kendisine göndermesi ile okuyan Çanakkale'de Edebiyat öğretmeni Nurten Çolak hanımdan bir ileti aldım. İletide ;
"Fikri bey merhaba,
Öncelikle yaptığınız çalışmadan dolayı size teşekkür ediyorum. Annemin mezarı da o mezarlıkta. Annemin adı İnsaf Ertaş( Koşal kızlık soyadı) . Öğretmen Okulundan emekli Haydar Ertaş’ın eşi. Ben kızı Nurten Ertaş Çolak. O ıssız mezarlığa gömülmeyi kendisi babama vasiyet etti. Kendim de buna şahidim. Annem 5 Ekim 1987’de pazartesi günü rahmetli oldu. Kan kanseri hastasıydı ve tam iki yıl yatalak geçirdi hastalığı. Rahmetli olmadan üç gün önceydi. Cuma günüydü. Kardeşlerim evde yoktu. Ben kapının önündeydim. Benim konuşmalarını duyduğumdan habersizlerdi.
Annem babama:” Beni hastaneye götür, evde ölmek istemiyorum; çocuklar eve rahat giremez.” dedi. Babam, bir şey demedi, onun ağladığını duydum. Annem :” Beni ne Çobanuşağı köyünün mezarlığına göm, ne de Malatya mezarlığına. Beni Öğretmen Okulunun mezarlığına göm.” dedi. Babam: “ Ben seni yazı yabana nasıl gömeyim” dedi ve başladı hıçkırarak ağlamaya. Ben de kapının önünde sessiz ağlıyordum. “Annem yoksa sana hakkımı helal etmem.” Dedi. Bu konuşmadan sonra babam çıktı evden, bir taksi bulup annemi Malatya Devlet Hastanesine götürdü. Pazartesi günü de rahmetli oldu.
Yıllarca, annemin gömülmek için neden yazı yabanda bir yeri tercih ettiğini bir türlü anlayamadım. Hatta mezarını ziyaret ettiğimde onun yalnızlığı bu kadar tercih etmesini içim el vermezdi. Bu yaz geldim ziyaret ettim. Yine çok üzüldüm. Şimdi oraya neden gömülmek istediğini anlıyorum. Hatta öldüğümde benim tercihim de annemin yanı olur. Oraya mezarlık statüsü verilmesini çok isterim. Koruma altına alınırsa çok sevinirim. Gösterdiğiniz duyarlılığı kendi adıma takdir ediyorum."
Diğer mezarlar hakkında bilgi sahibi olanlar olursa yazıya ilave edeceğim.
Mezarlık, okulun Malatya-Adana karayolu istikametine giderken yolun sağında yıkılmış harabe binası duran marangozhane ve demir atölyesi geçtikten sonra. Aynı yolun solunda bahçe içinde tel örgü ile çevrilmiş su deposu ve işçi lojmanınının karşısında arazinin içinden geçen toprak yol ile ulaşım sağlanan mezarlık. Şimdi Malatya Kayısı Araştırma müdürlüğüne tahsis edilen 2146 dekarlık arazinin içinde kayısı fidanları ve su kanalını alt tarafına düşmektedir.
Köy Enstitüsü yerleşkesi Milli Emlak tarafından kullanılması için Tarım il müdürlüğüne, Meyvecilik araştırmaya, bir kısmı da Askeriyeye verildiği söylenmektedir. Binaların olduğu kısım Malatya Valiliği Kültür Müdürlüğünce tescillenen yerler, sözde koruma altına alınmış. Ne bekçi var ne koruyan.
Akçadağ Köy Enstitüsü ve öğretmen okulunda yatılı okudukları okulda hayatını kaybeden öğrenci, öğretmen, memur ve işçilerin yaklaşık 80 yıllık kabri okulun arazisi içinde oluşturulan kabristanda bulunuyor.
Köy Enstitüsü, 1940 yılından beri bu kabirleri bağrında saklıyor. Mezarlık tahrip edilmiş , bir kısmı toprak altında kalmış, bazıları yan yatmış. Mezar taşları yok, kime ait olduğu bilinmiyor. Sararmış otlar içinde kalmış. Etrafına ne koruma duvarı nede tel örgü çekilmiş.
Cumhuriyetin eğitim hafızası İlk Köy Enstitülerinden Akçadağ köy enstitüsü, öğretmen okulu, Anadolu öğretmen lisesi sırasıyla kapana kapana sonunda Fen lisesine dönüştürülüp Akçadağ merkezde Fatih Fen Lisesine taşınmıştır. Köy Enstitüsünden okuldan ancak birkaç dolap dolusu resmi evrakın dışında bir şey kalmamıştır. Kütüphanesinin on binlerce kitapları, atölyelerin, müzik odası laboratuvarlar, sinema makinesi, koca yerleşkenin her şeyi talan edilmiş. Binalar yıkılmış, yakılmış.
Akçadağ Köy Enstitüsü ve öğretmen okuluna ait azda olsa kalan bazı malzemeler , resmi belgeler Akçadağ Fatih Fen Lisesinde. Okula ait başka diğer malzemeler Malatya Anadolu Lisesi (Emeksiz Lisesi)Bodrum katında okul müzesinde sergilenmektedir. Okul kütüphanesinin binlerce kitabı yakılmış ,talan edilmiş, akıbeti meçhul.
Kurucu müdür Şerif Tekben, öğretmenler, usta öğreticiler, öğrenciler ve köylülerin imece ile yaptıkları o yeşil vahası yok artık. Geceleri gökyüzünde yıldızlarla cilveleşen okulun elektrikleri sönmüş. Anıt çeşmeden, sulama kanallarından sular akmıyor. Okulun kampanası çalmıyor.
Bu okullardan mezun olan on binlerce cumhuriyet öğretmeninin, öğrencilerin, yöneticilerin hayallerinde rüyalarında sararmış fotoğraflarında kaldı… Okulda dört bin dönümlük araziye, kendi mezarlığına gömüldü...
Ayakta Soldan İrfan Erbuyurucu, Fikri Demirtaş, Osman Nuri Aytekin
Oturan Mehmet Boyraz, İbrahim Aktunç
Valilik ve belediyeden gerekli izinlerin alınarak tahrip olan yıkılan mezarların kime ait oldukları yeniden araştırılarak yapılması.Akçadağ Köy Enstitüsü yerleşkesinde öğretmen ve öğrencilerinin mezarlarının bulunduğu yere meçhul öğretmen anıtı dikilmesi, Yerleşkede sağlam kalan bir binanın resterosyon yapılarak müze haline getirilmesi Türkiye Cumhuriyeret dönemi eğitim tarihi hafızamızı canlı tutmaya yarayacaktır. Meçhul Öğretmen mezarı. Buraya bakın burada toprağın kara bağrında, doğadan tahtaya kalkacak bir öğretmen gömülüdür.
Kime ait olursa olsun renk, dil, ırk ve din. Hiç bir hatıra kaybolmasın, nice yaşanmış güzellikleri zamana karşı bir umutla işleyerek bir mermere, taşa kazınan mezar taşları, köprüler,
mabetler tarihi eserler yaşayabildiği kadar yaşasın, yok edilmesin ...
Fotoğraf yazı: Fikri Demirtaş
Fotoğraf Galerisi
Okulumuzu da mezarlık gibi yaptı faşist düşünceliler.
YanıtlaSilEğitime değer vermeyen gerici düşünce hiç acımadı.