MOLLA ZEYREK CAMİİ, (Eski Pantokrator Manastırı Kilisesi) İstanbul ( Konstantinapolis )
6 Mart 2021,İstanbul akşamdan beri şehrin üzerinde sürekli yağmur yağıyordu...İstanbul, gri ve nemli bir sisle örtülmüş herşeyden habersiz .Harem'den Sirkeci'ye arabalı feribotla geçtik. Boğazın koyu mavi dalgalarında feribot sarsmadan hafifçe sallıyordu. Kız kulesi sisler içinde görünüyordu...
Üsküdar Kız Kulesi
Korona virüs salgınından dolayı uygulanan hafta sonu yasakları sonrası ilk "normal" cumartesi günü. İstanbul`un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından kiliseden camiye dönüştürülen ilk eser olma özelliğine sahip Fatih - Zeyrek semtinde tarihi Molla Zeyrek Camisi`ne oğullarım Oğuzhan, Hasan ve eşi Şule ile birlikte gittik. Vefa, Beyazıt ve Zeyrek gezimiz sonrası Kadınlar Pazarı'nda bir mola verip büryan yedik.
***
Molla Zeyrek Camisini birlikte gezelim.
Araştırma kitaplarında derlediğim alıntılara göre ;
" Bizans dönemine ait Konstantinapolis'te( İstanbul) Pantokrator Manastırı’nın kiliseleri olup Haliç’e hâkim bir tepenin üstünde teraslarla düzenlenmiş geniş bir arazi üzerinde kurulmuştur. Camiyi oluşturan birbirine bitişik üç kilisenin Bizans devrindeki isimleri Evrenin Hâkimi Îsâ Mesîh (Hristos Pantokrator), Başmelek Mikhail (Arhangelos Mikhail) ve Şefkatli Meryem Ana’dır (Theotokos Elaiusa). Manastır İmparator II. Ioannes Komnenos’un eşi, Macar Kralı Laszlo’nun kızı Eirene tarafından 1124 yılı dolayında inşa edilmeye başlanmış ve imparatoriçenin ölümünden sonra manastırı muhtemelen kocası tamamlamıştır. “Typikon” denilen ve kuruluş ilkelerini belirleyen manastıra ait bir çeşit vakfiye ancak 1136’da yazılmıştır. Yapıların mimarı olarak Nikeforos bilinmektedir. Tıpkı bireyler gibi manıstırlarda - örneğin 12.yüzyılda II İonnes Komnenos ( 1118- 1143 ) tarafından Konstantinapolis'te kurulan Pantokrator manastırı ( Zeyrek Camii ) vergi tacizleri ve imtiyazları aldılar. Makedonia'dan Pelo ponnesoz'a ve Anadolu'ya kadar çok geniş araziler bahşedilen Pantokrator Manastırı bu araziler üzerinde iyi düzenlenmiş bir hastahanesi, kütüphanesi, yaşlılar yurdu, tıp mektebi, eczahane ve ayazma gibi bölümleri vardı. Başta yapının bânisi imparator ve imparatoriçe ile daha sonra Komnenos ve Palaiologos hânedanlarına mensup birçok kişi buraya gömülmüştür.
Kilisede Demetrios,Flours, Laurus’un cesetleri ve Aziz Blasius’un kafatasının bulunduğu söylenmektedir. Hz. İsa’nın çarmıhtan indirildikten sonra üzerine yatırıldığı anlatılan sehpanın da burada olduğu söylenmektedir. Ayrıca bir de üzerinde Meryem Ana’nın gözyaşlarının izlerinin bulunduğu bir mermer tablanın olduğu rivayet edilmektedir.
Bizans devri boyunca şehrin çok saygı gösterilen yapıları arasında olan manastır Latin işgali esnasında Venedikli Katolik din adamları tarafından kullanılmıştır. Bu sırada yapıların zengin kilise eşyası, hıristiyan azizlere ait bazı kutsal hâtıralar (rölikler), hatta yapı malzemeleri başta Venedik olmak üzere Avrupa’nın değişik şehirlerine götürülmüştür. "
Osmanlı Döneminde Bizans döneminde Pantokrator Manastırı olarak hizmet veren yapı İstanbul fethinden hemen sonra Fatih Sultan Mehmet tarafından devşirilen "Burası kiliseden camiye dönüştürülen ilk eserdir.
İstanbul' un fethinden sonra ilk medrese ise burada açıldı.Medresede, devrin önde gelen bilim adamları ders verdi.Bunların başında ise "Zeyrek" lakaplı Molla Mehmet vardı.Zeyrek'ten dolayı yapı ve semt Zeyrek adıyla anıldı. Fatih Külliyesi'nin inşasından sonra Pantokrator Kilisesi, 1453 yılında "Molla Zeyrek" adıyla camiye çevrildi.. 1118 yılında inşa edilmiş. Şu anda bu yapı 903 yaşında. 335 sene, kilise 568yıl da cami olarak kullanılmış.
T.C Vakıflar Genel Müdürlüğü mülkiyetinde bulunan, İstanbul'un fethinden sonra Fatih Sultan Mehmet Han tarafından kiliseden camiye dönüştürülen ilk eser olma özelliğine sahip Fatih'teki tarihi Molla Zeyrek Camisi'nin Osmanlı döneminde ve Cumhuriyet döneminde resterosyon yapılsa da en son en kapsamlı ilmi restorasyonu Vakıflar Genel Müdürlüğü ile İstanbul Büyükşehir Belediyesi arasında imzalanan protokolle 2009 yılında İBB tarafından restorasyonu başlatılan 901 yıllık tarihi geçmişi sahip anıt eserin restorasyon çalışmalarının 9 yıl sürmüş bu çalışmalar sonucunda 2019 yılında tarihi eserin ömrü uzatılmış...
Caminin dış kapısının üst köşelerinde mermere oyulmuş iki haç motifi var. Biri belirsiz. Kapının iç yan tarafında bir kitabe vardı.
Caminin iç giriş kapısının hemen karşısında minber kısmına kadar halı döşemesinin altında altındaki Bizans dönemine ait mozaik eserler için için cam döşeme yapılmış. Görevli halının bir köşesini kaldırıp bize gösterdi.
"Osmanlı devri boyunca kullanılan ve korunan yapı 1766 depreminde büyük zarar görmüş, III. Mustafa döneminde yapılan esaslı onarımla bugünkü halini almıştır. Aynı dönemde kuzeydeki yapının örtü sisteminin büyük ölçüde çöktüğü ve Bizans üslûbunda yüksek kasnaklı bir kubbenin yeniden inşa edildiği anlaşılmaktadır. Caminin güneyine hünkâr mahfili de bu dönemde yapılmıştır.
Onarımlar sırasında yapının bütün kalem işi bezemelerinin dönemin beğenisine göre yenilenmiş olduğu anlaşılmaktadır. Osmanlı barok süslemelerinin kompozisyon ve işçilik bakımından başarılı örneğinin yanı sıra duvarların alt kısmı boyunca görülen mermer taklidi düzenlemeler ayrıca dikkat çekicidir. Bizans devrine ait renkli mermer kaplamaların çoğu bu onarımdan önce yok olduğundan boş kalan yerlere renkli mermer levha taklidi kalem işleri yapılmıştır. Bu uygulama, Osmanlı devrinde farklı bir uygarlığa ait eserde koruma ve onarım ilkelerini göstermesi açısından dikkat çekicidir.
Caminin alçı mihrabı, mermer minberi ve ahşap vaaz kürsüsü de bu dönemde üretilmiştir ve Osmanlı barok'unun başarılı örnekleri arasında yer almaktadır. Özellikle minber XVIII. yüzyıla ait kapısı dışında Bizans döneminden kalma renkli mermer levhalar ve mimari parçaların kullanılmasıyla oluşturulmuştur.
Minberin köşk kısmı, klasik Osmanlı minberleri şeklinde Bizans dönemine ait sütunlar ve kemerli mermer levhalarla yapılmıştır. Bazı dinî ifadeler içeren monogramların bile korunduğu köşk kısmı ahşap bir külâhla tamamlanmıştır. Dolayısıyla minber Osmanlı hoşgörüsünün ve mimari felsefesinin başarılı bir örneğidir.
Yapı çok dilli, çok kültürlü bir uygarlığın hatırası, bunun içinde hem Bizans hem Osmanlı-Cumhuriyet döneminin hoş hatıraları var. İstanbulluların, İstanbul'a gelenlerin muhakkak ziyaret etmesi gereken yapılardan biri..."
Fotoğraf yazı: Fikri Demirtaş
Fotoğraf Galeri
Oğlum Oğuzhan , Hasan ve gelinim Şule
Muhteşem. Akıcı muazzam bir anlatım müthiş görseller yüreğine, kalemine ve emeğinize sağlık can kardeşim. hayatin boyunca her şeyin en güzelini başardın seni gıpta ile izledik. sağolsin varolsun Rabbim gençlerimizi Esirgesin Aslan yagenlerimin gözlerinde öpüyorum Allaha emanet olun. .sağlıkla kalınız.
YanıtlaSil