ARGUVAN YOLLARINDA


     Çocukluğumun geçtiği yer Arguvan...Yaş ilerledikçe çocukluğuma dair anılar ve kırılma noktaları gittikçe beni kıskaca alıyor. Neredeyse yaşamımın her olayına geçmişten bir uzantı ekliyorum. Çocukluğumun geçtiği yeri,   özlemek ; bu yerlere ait ilkokulumu, toprak damlı kerpiç evimizi, mahallemizi, 

Arguvan sıtma savaş dairesinde  şef olarak,  çalışan babamın iş yerini;  Arguvan  çarşısında hatırladıklarım Kırpığın dükkanı, Eren bakkaliyesi, Kör Kasımın lokantası, Abdurahman'ın kahvesi.  Kösegillerin somun fırını... Arapgir'den gelen kalaycı Bektaş amca, Dolaylı mahallesinden Demirci Vartan Garip... Nalbant Çümoğ ...

                         Arguvan  Cumhuriyet İlkokulu  öğretmenimiz Saadet Karakaş, Hasan Takmaz. Tarih: 1964


      55 yıl önce ilkokul öğretmenim Saadet Karakaş'ı, sınıf arkadaşlarımı siyah beyaz fotoğrafa bakarken adlarını unuttuğum arkadaşlarımı hayal etmek; Gazyağı ve 7 numara lamba ışığında evde  ders çalışmaktan uykusuz geçen  geceler. Ne  güzeldi.

    Çocukluk günlerinin geçtiği yerleri rüyalarında görmek, bir şekilde fırsat bulunduğunda oralara uğrayarak şöyle bir dolaşmayı istemekle gerçekleştirile bilenecek eylemdir.
 
      Arguvan, Malatya Merkezine 64 km. uzaklıktadır. Doğuda Arapgir, batıda Hekimhan, kuzeyde Sivas ile Divriği ilçesi, güneyde Malatya merkez ilçe ile Elazığ- Baskil topraklarıyla çevrilmiştir. Arguvan ilçe merkezi devamlı yer kayması sebebiyle iki defa değişmiştir. Yeni yerleşim yeri, eskisinin 2 km. kuzeyinde yer almaktadır.  Neden aynı yerin biraz ötesine yeni yerleşim yapılmış hiç anlamad ım... Niye Eymir tarafı değil , ya da Arapgir yol üzerinde ki Morhamam bölgesi ilçe merkezi olarak  seçilmemiş? İlçe merkezi Morhamam köyü olsaydı bir sahil ilçemiz daha olurdu diyorum kendi kendime...

    
      Alevi-Bektaşi Kültürü ile hemhal olmuş, şirinliği ve güzelliği görüntüyle sınırlandırmayan bu belde. türkülerin Başkenti Arguvan....

     Geçen yıllarda  Malatya müzesinden Uzm. Antropolog Hüseyin ŞAHİN dökümanını hazırladığı Arguvan Türküleri ,Kültür Bakanlığı Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğünce başvuru değerlendirilmiş olup, özgün olduğu için Türkiye Somut Olmayan Kültür Envanterinde  Türkü-Ağızlar bölümünde 7.sırada kayda geçmiştir.


       Devrim Çiftçi, Etek Sarı Belgeseli. Kibar Dağlayan Yiğit. Bir de Rüzgarın Şarkısı belgeseli yapıldı Arguvan ile ilgili...

                                      Kibar Dağlayan  Yiğit Rüzgarın Şarkısı Belgesel Hacı Engüzel amca

      Arguvan türkülerinin, Anadolu'da Türk kültürü içerisinde gerek melodik yapısıyla gerekse ağız kullanımı ile büyük bir öneme sahip olduğunu vurguluyor: “Arguvan ağzı denilince akla ilk gelen uzun havalar olsa da Arguvan ağzı kırık havalar, deyişler, semahlar, duvazlar; deme-çevirme türküleri de Arguvan ezgileri içerisinde önemli bir yer ediniyor. Arguvan ağzı havalar TRT repertuvarında ve konservatuvarlarda da yer alıyor. 

      Arguvan Türkçesi, Türkiye Türkçesi içinde Azeri Türkçesi, Türkmen Türkçesi ve Gagavuz Türkçesiyle beraber Türkçenin Oğuz gurubunda yer almaktadır. Arguvan'lının kullandığı Türkçeye en yakını Gagavuz Türkçesidir. Her dil gibi ilişkiye girdiği dillerden etkilenmiştir. 


                                           Elazığ- Baskil Süryani Mor Ahron manastırı 

       Malatya Sivas yolunun 25. km’de Yazıhan ilçesine varmadan Yazıhan yol ayrımından sağa,  Arguvan- Arapgir- Keban ,Ağın  Kemaliye  yoluna dönüyoruz. Kuruçay’dan, Tohma’dan geçiyoruz.   Arguvan yolunda uçsuz bucaksız....

Göz alabildiğine sapsarı tarlalar. Ekinler biçilmiş; tarlalar, sapsarı hozan. Biçer döverler ekin tarlarına girince gurtlar, guşlar, davarlar, mallar hozan yerine hücum ediyor...Hozan tarlalarına en çokta çobanlar   seviniyor. Artık ziyan derdi olmayacak...

Elazığ Baskil Karakaya Barajı karşısında Muşar dağında kartal yuvası gibi her taraftan görülen Süryani Mor Ahron manastırı masalımsı bir görünüm veriyordu. Malatya’dan beri yol boyunca hep bizi gözetledi…

"Arguvan’ın yolu tozdur dumandır " türküsüne konu olan yollar yıllar sonra asfaltlansa da bu ürkü dillerde söylenmeye devam ediyor. Arguvan'lı ses sanatçısı Vakıf Ortaokulunda Resim dersine girdiğim öğrencim Fatma Şahin'i cep telefonumuzdan Youtube 'da Türkü Yolu programından  türkülerini  arabada simsiyah yılan gibi kıvrılarak parlayan  yol boyunca dinledik....
 
 
       Hozan tarlalarında Afganistanlı çobanları gördük. Başlarında kasetleri, omuzlarında kebeleri sürülerinin başında öyle gururlu duruşları var ki, yolların turistik süsleri. Ve azametli Kangal çoban köpekleri, aç kurtlar gibi uzaktan arabamıza doğru koşuyorlar.
 Biçilmiş ekin tarlalarında geriye kalan buğday, arpa sapları hozanlar sürülerin ziyafet yeri

     Arguvan , yol ayırımına yakın bir yerde  benzinlik var. Benzinliğin, karşısında askeri kontrol noktasını geçtikten hemen sonra Arguvan levhasını gösteren yön levhası. Doksan derece açılı yoldan 14 km. Göz alabildiğine bozkır  Arguvan'a kadar dosdoğru, dümdüz. Uzak ufuklarda bile bir dönemeç  çizgisi görmüyorsunuz . Yol gıcır gıcır asfalt... Çevrede tek bir dikili ağaç yoktu.

   Arguvan'da mola verip çarşı ekmeği, meyve, sebze alıp  Çimenuşağı doğru yola devam ettik. Hava çok sıcak. Az ötede benzinlikten mazot, Soğuk şişe suları  aldık. Sürüp gittik.

Yol üzerinde sırasıyla Arguvan, Halpuz, Karahöyük, Kuyudere( Minayik) oldukça önemli  bir köy. Dedeliğin önemli köylerinden biridir." İstanbul Şah Kulu Sultan Derneği vakfı Genel Sekreteri  ve Müdürü arkadaşım  Arguvan'lı Kanber Yıldırım  bana watsaptan önemli bir bilgi notu ve fotoğraf iletti. 

Sakallı Hüseyin Dede, Hacı Bektaş Veli Postnişini Ahmet Cemalettin Çelebiden aldığı emir üzerine 1915 yılı güzünde Minayik Köyünde 40'ın üzerinde Seyit Ocağı'nın katıldığı bir "Dedeler Kurultayı'' düzenler. Minayik'te Seyit Ocaklarının toplanmasının iki temel nedeni vardır: Birincisi: 1 Ağustos 19l4'te Seferberlik ilan edilerek, fiilen Birinci Dünya Savaşı'na katılma kararı alınır. Bu nedenle Osmanlı Padişahı Sultan Reşat ile İttihat ve Terakki önderleri Talat ve Enver Paşa'lar Ahmet Cemalettin Çelebi'ye, Alevi-Bektaşilerden oluşacak gönüllü bir "Mücahidin Alayı" kurmasını ve başına geçmesini önerirler. Bu öneri Çelebi tarafından kabul görür. Bütün Seyit Ocaklarına, Alevi Aşiretlere durum bildirilir. Minayik Toplantısı'nın birinci sebebi bu olup, Mücahiddin Alayı'na asker ve yardım toplanır...İkinci nedene gelince, 1826 Yeniçeri katliamından sonra Bektaşi Tekkeleri ve Alevi Dergahları kapatılmış, Dedeler ve Babalar sürülmüş, yolak zinciri kopmuştur. Minayik Seyit Ocaklarının toplantısının bir amacı da; "Dedelik Kurumu" yol zincirinin, Mürşit-Pir-Rehberlerinin yeniden oluşturulmasıdır.


   Kanber beyin iletisi "İşte bir örnek İbrahim Memo Temiz ( Seyit Meftunî)aşık 1970'li yıllarda  Suriye - Irak -  Ürdün'e taliplerini görmek için yola revan olup ülke, ülke gezen yol ulumuz dedemiz. Fotoğraftaki  fötrlü  dönemin modern giyimli ozanı, dedesi.  Bu fotoğrafı Şah kulu Sultan dergahı ziyaretlerinde  tanıştığımız Ürdünlü  Hüseyin tarafından  Ürdün den gönderildi. Ayrıca teybe alınmış  orijinal sesi ile  5'de Türküsü gönderildi. Tarihe not düşecek bir misyonu yerine getirmiş olduk Fikri hocam."

"Dost Cemalin Benzer Güneşe Aya
Bakamam yüzüne yandırır beni
Âşığı kül eder sendeki ziyâ
            Gonca güller gibi soldurma beni "

                       
Fotoğraftakiler: Arap harfleri ile yazılı Husâyin Karaca, Mamo-zâde(?), Sa'îd Karaca
Fötrlü olan İbrahim Memo Temiz   (  Seyid Meftuni  )
   
Koçak (Mamusa) yollarına kadar asfalt. Bu köyden  sonra  ötesi taş, toprak tıkır tıkır  stabilize .
 Yenisu( Kızıluşağı)' Ercek. Aşağı Ercek mezrası, Beşiktepede üzerinde verici yükselmektedir. Yol boyunca dere yamaçları yemyeşil, tepeler kıraç bitki örtüsü yol boyu meşe, alıç, dağın , çalı ile süslenmiş. Anadolu'nun bozkırın yeşil cennetleri işte böyle kuytu yamaçlarda, dere kenarlarında vadilerde gizlenmişlerdi.

İki araba ile peş peşe giderek yolculuk yapıyoruz. Bir arabada dünürüm Haydar bey, sitelerindeki güvenlik görevlisi Hayriye hanım ve oğlu Emre var. Bizimle birlikte giden Hayriye hanım ablası o da Devlet hastanesinde güvenlik görevlisi  Fatma hanım yol boyu geçtiğimiz yerler hakkında bilgi verdi. Oğlumun kayınvalidesi bu bilgileri not defterine kayıt etti. 

Üç tepede ayrı yatır Havlan Baba ziyereti varmış. Buralarda böyle cıplak tepeler üstünde yatırlar görürsünüz.  Ya bir dede, ya bir şeyh. Bazan de halkın kutsal saydığı su göz
esi, kaya, kutsal bir ağaç meşe, ardıç, dağın ağaçları ...


      Şemsi Belli'nin  Yenisu mahallesi ( köyü) Kızıluşağı mezrası yolun sağında karşı yamaçta . Sünni Kürt köyü. Arabadan inip fotoğraf makinesi ile köyün kuşbakışı fotoğrafını çektim.

      Yazar, şair, gazeteci, avukat, öğretmen ve radyocu Şemsi Belli'nin doğduğu köy...
Anayasso" şiirinin yazarı Şemsi Belli, yarım asrı geçkin edebiyat hayatında şiir, düz yazı, tiyatro, araştırma-inceleme, gezi ve anı gibi çeşitli alanlarda 34 kitap yayınladı. 'Anayasso' adlı şiiri ile Zap suyunun üzerine köprü yapılmasını sağlayan şair, yoksulluk ve yozlaşma başta olmak üzere sosyal; kadın ve aşk konuları başta gelmek üzere de bireysel konularda, sadelik güzeldir felsefesini temsil eden şiirler kaleme almış, bu şiirlerin 11 kadarı bestelenmiştir. Şemsi Belli şiirinde vasiyeti olsa da  köyüne gömülmemiştir.

                                                 Şemsi Bellinin Doğduğu Köy Kızıluşağı


Türkü Taşı
 
Öldükten sonra da duyabilseydim
Göldağından coşup gelen
Delicoş çayın sesini
Köyümün toprağına gömülmek isterdim
 
Kayalar dururdu dört bir yanımda
Üstü yosun tutmuş kayalar
Bir kayada dört satırlık bir özlem:
 
Ne dua isterim, ne de bir fatiha
Oturun, dinlenin taşımda yeter
Bu can belki ezgilerle dirilir
Bir türkü söyleyin başımda yeter
 
Bir kayada Arguvanlı bir sazcı
Dooost dost diye inletirdi sazını
 
Bilseydim ki
Ölüler de efkârlanır, mutlanır
Ölüler de dirilerle konuşur
Türkü Taş’la konuşurdum sizinle
Şemsi BELLİ/Eylül–1995

Kızıluşağı ve Çimenuşağı birbirine çok yakın. Biri Sünni Kürt, diğeri Alev Türk komşu köyler. Birlikte çok güzel yılları geçmiş  ve geçiyor. Birbirlerine kirve olmuşlar. Sorunları hep aynı yollarının asfalt olması, ürünlerinin değerlendirilmesi, köyden kente göçün engellenmesi. Okul iş ekmek derdinde insanlar. İdeolojik, dini, mezhepçi, ırkçı pozitif ayrımcılıklar olmasın diyorlar. Çocuklarının geleceğini düşünüyorlar.


Nihayet Türk Alevi Çimenuşağına geliyoruz. Cafer amcanın evinin önünde arabalarımız Akasya ağaçlarının altına bıraktık. Evin kızları Fatma, Hayriye arabadan inip   şehirden getirdiklerini arabanın bagajından alıp önümüze düştüler.  Cafer amca 83 yaşında,  emekli çocukları şehirde yaşıyor. Yaşlılık yürümekte zorluk çekiyor. Kulak az duyuyor .Eşi yıllar önce hakka göçmüş.  Kızları sırasıyla hafta sonları gelip ev işinde yardımcı oluyorlarmış. 

                                                    Çimenuşağı

Köyde çok güzel bir sabah kahvaltısı yaptık. Hava mis gibi, sessizlik hakim. Küçük yeşil bir mezra... Köyde taş bir pınar dikkat çekici. Taş pınara bitişik betondan bir ek yapılmış, çeşmenin doğallığını bozmuş. 


                                        Çimenuşağı  / Değirmen taşı, Çeşmenin taş oluğu

Ayrıca çeşmenin Taş oluğunu çıkarıp  Çeviz ağacının altındaki köyün eski değirmenin taşının yanına koymuşlar. Bence işin ehli tarafından çeşmenin bir restorasyon çalışması  yapılması. Yeni yapılan beton küçük çeşme kaldırılarak , kürünün birlikte taştan yapılması. Taş oluğunda eski yerine konması...

                                          Çimenuşağı Mezrası Çeşme

Köyün aşağısında meşe ağaçlarının arasında Hekimhan Ballıkaya( mezirme)  Vayloğ dedeye ( Mustafa Tuna )ait bir düşeği ziyaret ettik. Düşek dikdörtgen prizma şeklinde şahidesi /mezar taşı yok. Beton sıva üzerinde gelişigüzel zor okunan Vayloğ dede yazılıydı.

                                            Hekimhan Ballıkaya'lı Vayloğ Dedenin Düşeği

     Öğlen  Cafer amcaya muhtar İbrahim'den  gelen tlf'la Ercek köyünde  aşure yapıldığını öğrendik. Bizde arabalarımıza binerek  aşure yapılan muhtarın evine gittik. 
Muhtar İbrahim Yıldırım genç , çalışkan, yardım sever, cana yakın bir insandı. 

Evin önünde kazada Aşure pişiyor, iki kadın ağaç karıştırıcı ile kazanın başında Aşure dibine tutmasın diye usul usul karıştırıyorlardı. Evin bahçesinde masalar konmuş, kadınlı erkekli oturup sohbet ediyorlardı. Masaların arkasında sırtını bahçeye vermiş yeni yapılı  büyük çeşmeden buz gibi su akıyordu. Üç kürün yan yana dikdörtgen havuz gibi...toplanan su evin bahçesine akıyordu. Bahçe yemyeşil her türlü meyve ağacı ile süslenmiş. Elma armut, ayva, erik ağaçları yükünü taşıyamadığından bazı dallar kırılmış. Aşure piştikten sonra kazanın başına orada bulunan erkek kadın birlikte giderek sağ ellerinin baş parmağını kazanın kenarına değdirerek Hüseyin Yıldırım  Dede aşure dağıtılmadan  duasını okudu.


Aşure lokmamızı, canlara pay ettik,
Hak kabul eylesin...

Bismişah Allah Allah, 
Lokmayı celil,bereketi Halil,
Yiyene helâl, yedirene delil olsun, 
Bir Lokması, bin kadaya kalkan olsun, 
Dilde dilek, gönülde muradlara vesile olsun, 
Cenab-ı Allah, birliğimizi,beraberliğimizi daim kılsın...
GERÇEĞE HÜ...

 Dua esnasında orada bulunanlar' Allah ,Allah" diyerek  dua ritüeline  katıldılar.  

     Evin bahçesinde oturduğumuz yerde arka fonda çeşme olduğundan kürüne akan su sesi. Ağaçlarının ince yapraklarının rüzgarda çıkardığı ıslık, böcek ve kuş seslerinin oluşturduğu bir seremoni eşliğinde lokmamızı , ardından aşuremizi yedik..
Buz gibi ayranı içtik. Yemek esnasında Gürge köyünde eski bir Cemevi sohbeti geçti. Çimenli köyüne yaklaşık 5 km. yolu olduğunu öğrendim. Dünürüm Haydar beyle gelmişken bu köyde gitmeye karar verdik.  

     Koyuncu( Gürge) dağların arasında yemyeşil cennet gibi Türk Alevi bir köy. Köyün girişinde tepeden kuşbakışı  fotoğraflar çektim. Tepeden aşağı inince köprüyü geçmeden mavi mozaik bir çeşmeden su içip serinledik.

                                                  Gürge köyünün çeşmesi

     Traktörle geçen birine Cemevinin yerini öğrendik. Bir köylü  cemevine kadar bizimle  geldi. Köprüyü geçtikten sonra köyün dar sokaklarına girdik. Gürge mahallesinde, beton, kerpiç evler arasında bir çıkmazın sonunda,
arabayı bırakıp Cemevine kadar yürüdük. 

                                                      Gürge Karakapı Cemevi
 
   İki katlı bir binanın alt katı Cemevi. Hasan Hüseyin Dede ağaçtan yontularak yapılan kapıyı açtı, kapıyı niyazlayıp içeri gidi. Bizde arkasında  içeri  girdik. 

                                               Karakapı Cemevi Kapısı

     Devlet Demir yollarından emekli Hasan Hüseyin Dede ile   güzel bir söyleşi gerçekleştirdik. 
Cemevini söyleşiyi kameraya aldık. Birlikte hatıra fotoğraf çektirdik.


Koyuncu (Gürge ) köyü; 

       Malatya ili Arguvan ilçesinin Arapkir ilçesi ile, sınırlarını belirleyen Göl Dağları'nın doğu uzantısında, deniz seviyesinden bir hayli yüksek bir plato üzerine kurulmuş, doğal güzellikleri halk tarafından yetiştirilmiş ağaçlarla zenginleştirilmiş, akarsuların yeşillendirdiği gözelerle birleştiğinde insana hoş bir rahatlık veren yeşili ile cennet bir köyümüzdür. Koyuncu ( Gürge ) köyü, kuruluşu eskilere dayanan tarihi geçmişini dünden bugüne tasımış yaklaşık 700 yıllık bir köyümüzdür.

      Gürge’nin kuruluş yıllarındaki isminin Gügen olduğu, daha sonraları Gürge ismini aldığı, bu ismi 1950’li yıllara kadar taşıdığı görülmektedir. 1950’den sonra tüm yörede olduğu gibi Gürge’nin de ismi değiştirilerek Koyuncu adi verilmiştir.

                                   Dünürüm Haydar Yıldız Beyle birlikte Gürge Köyü.

      Halk halen hasat mevsimi başlangıcında Şeyh Süleyman Mezrası’nda bereket kurbanı, hasat mevsimi sonunda da Karakapı'da Abdal Musa Birlik Lokması verirler. Bu gelenek ve göreneği halen devam ettiriyoruz.

    Gürge köyü akarsuları bakımından en zengin köyümüzdür. Köyün akarsuları dört ana çeşme olarak yaklaşık 40 çeşmeden oluşur.
Bunların en ünlüleri Piltan pınarı, Büyük Pınar, Patpat pınarı ve İncesu pınarıdır. İncesu pınarı iki ana çeşmeden oluşur, biri köyün su ihtiyacını karşılar diğeri sulamada kullanılır. Suyun verimlilik kapasitesi yüksek olup saniyede 25 litredir. Köyün çevresini saran sıradağların üzerinden ağustos aylarının ortalarına doğru kalkan karlar akarsuların rezervlerini oluştururlar. Gürge köyünün bitki örtüsü çeşitlilik arz eder. Yazın yaylalarına gelen sürülerin eti ve sütü çok lezzetli, arılarının balları hoş kokulu olur. Yaylalar hayvancılık ve arıcılığa elverişlidir. Bağrından akan sularla baharda yeşile boyanan görkemli dağlar yaz aylarının sonlarına doğru sararır solar."
 (Gürge Facabuk sayfasından alıntı)

     Arguvan'ın  köylerinde ben de memleket sevgisinin özünü duydum. İnsanlar ne kadar sıcak, ne kadar samimi, ne kadar sevilirlermiş. Yüzlerce, binlerce yıldır bu topraklarda dilimizi, inanç ve kültürümüzü yeşertip kökleştiren, yaşatan Ocakların , babaların yaktıkları çerağları sonsuza kadar yurdumuzun ve tüm insanlığın birlik, beraberlik, kardeşlik aşkının yaşamasına vesile olsun... Hakk bizleri bu güzelliklerden, bu sevgiden ayırmasın.

     Güneş ardımızda  alçalırken  Malatya'ya doğru köy yollarında yol aldık. bazen  uça uça, bazen düşük vitesle inleye inleye. Tozu dumanı kata kata . Uzaklardaki çıplak dağlar yavaş yavaş mor dağlar oldu . Yazıhan yol ayrımında Beydağı'nın yamacında itibaren Malatya Ovası ışıl ışıl... Gökyüzündeki yıldızlar gibi  parlıyordu...




Yorumlar

  1. FİKRİ DEMİRTAŞ
    levent vadisi gibi yükseklerde uçup
    malatya ovasi gibi paksan
    buraların öz evladısın
    sirtinda kirlenmetartısı
    evreni atomlarina kadar
    gezen sen değilmisin
    vardiğın çöllere abıhayat saçan
    bozkırlari ışıtan sen değilmiydin
    köyleri - kentleri buluşturan
    üretim halaybaşlarında
    mendil sallayan sen değilmiydin
    gitmeler , kalmalar arasında
    evrenin ilk başlangıç noktasindaki
    umutlarin elçisi degilmisin
    bilginin hiçliğinden el alip veriyorsan
    gezginlik yanina dervişlik
    nasil yaraşir bilesin
    25.10.15 milyar - ç.c.

















    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hekimhan - Basak Köyünde Kış Yarısı Geleneği Kuşaklar Boyu Yaşatılıyor.

AĞ TOPRAK ; BİR HEKİMHAN ÖYKÜSÜ

Malatya Hekimhan İlçesi Dursunlu Mahallesinde Dört Yüzyılık Ceviz Ağacı.