NEMRUT YOLUNDA ÇIĞLIK
Issız bir yere gidip bağırmak, gerçekten psikolojimize iyi gelir mi? Psikolog Kerime Hanım hastalarına verdiği ünlü" İlkel Çığlık" psikolojik terapiyi bu kez kendi uygulayacaktı.
Güneşli ekim ayının bir pazar günü, öğlen saatlerinde Psikolog Kerime Hanım ve arkadaşı Gezgin Öğretmen, birlikte Nemrut'a gitmek için yola çıktılar. Güneşin batışını seyredecekler, o anın fotoğraflarını çekeceklerdi.
Pütürge - Nemrut yolunda virajları döne döne bulutlara doğru yaklaşıyorlardı. Yol boyunca Kerime hanım ikide bir gözlerinin yanını kapatan başörtüsünü düzeltmekle meşguldü. Keskin dar virajları geçerek hayli yol almışlardı. Sarp kayalık bir bölgeden geçerken Kerime Hanım, Gezgin Öğretmen'e dönerek," Arabayı şu ileride, yola yakın kayanın yanından durdurur musun ?"dedi. Arabayı yolun sağına çekip durdular. Arabadan indiler.
Kerime Hanım, yol arkadaşına, "Rica etsem, şu görünen kayanın başına çıksam, Siz de bu anı ölümsüzleştirmek için fotoğraflarımı çeker misiniz" dedi. Gezgin öğretmen başını öne eğerek " olur" dedi.
Kafalarını kaldırıp yukarılara bakınca kayaların, ağaçların arasından sağa sola kavisler çizerek bir yandan karınlarını doyururken, bir yandan da gözleri ile çevriyi gözleyen dağ keçilerini gördüler. Özgürce ve sonsuzca yaşıyorlardı...
Kayaların tepesinden kınalı keklik sesleri geliyordu. Psikolog Kerime Hanım da biraz yürüdükten sonra sarp tepenin başındaki kayaların üzerine dağ keçisinin maharetiyle kayalara tırmanıp çıktı...
Bulutlar mavi gökyüzünde hareket halindeydi. Kayanın üzerinden Gezgin Öğretmene elleri ağzında ıslık çalarak seslendi. "Nasıl görünüyorum, benim her halimin fotoğrafını çekeceksin tamam mı? " diye bağırdı.
Kerime ayakta güneşe yüzünü dönmüş bir heykel gibi duruyordu. Rüzgar çıkmıştı. etekleri , başörtüsü savruluyordu. Başörtüsü rüzgarın etkisi ile sonbahar gazeli gibi süzüle süzele uçurumun dibine indi. Çocukluğundan beri elli yıl sonra simsiyah gür dalgalı saçları rüzgarda savruldu. Güneş ışıkları saçlarını yıkadı...Yağmur çiselemeye başlamıştı. Kerime'nin saçları yağmurla da o gün tanışmıştı.
Kayanın başında ayakta ellerini gökyüzüne kaldırıp avazı çıktığı kadar, “Ey Nemrutlaaaar yeteeeeer!”diye bağırmaya başladı. Karşı dağlardan sesi yankılanıyordu. " Ey Nemrutlaaar yeteeer!"Sonra kayanın başında oturdu, hüngür hüngür ağladı. İçindeki öfkeyi boşalttı. Yıllar sonra kadın olarak, dile getiremediği, yaşadığı baskı ve zulmü, dağ başında haykırarak öğretilmiş çaresizlikleri yaşama zorbalığına, .Hayatını karartanlara özgürlüğünü elinden alanlara eski eşine annesine, okuduğu okuluna karşı, baş kaldırmıştı.Kayadan inerken daha önce hiç olmadığı kadar üşüyordu. sağ ayağının bileğine taktığı altın sarısı halhal ayağını her sallayışında usulca şıngırdıyordu. Saçları, rüzgarın yumuşak dokunuşlarıyla dans ediyordu. Ayaklarının altında uzanan sonsuz mavinin ve rüzgarın sesinden başka hiçbir ses yoktu, ama o güzel kokulu şarkılar duyuyordu. Üzerinde, çiçek bahçelerinden alınmış çiçekli bir elbise ve sonbahar sarısı ceket vardı Öyle güzeldi ki tüm kalbini saçlarının uçlarında gezinen rüzgara bırakmak istedi. Yorgundu ve avucunda buruk bir gülümseme saklıyordu. Gözleri sonsuz mavinin bembeyaz bulutlarına dönüşen titrek dalgalarında, ilk defa düşünmüyordu. İçini mutluluk verici bir boşlukla doldurmuştu. Zamanın tüm şerrinden arınmıştı ve ruhu tehlikeli bir hiçlikte umursamazlık sisine bürünmüştü.
Arabaya gelinceye kadar Psikolog Hanım'da sinir stres kalmamıştı. Gözlerinin içi gülüyordu. Gamzelerinde güller açmaya başlamıştı. Arabanın ön koltuğuna oturdu. Gözleri ile yolu takip ederken bir taratanda kendinden bahsetmeye başladı. "Baskı gören, özgürlüğünü başkalarının izniyle yaşayan, kendi tercihlerinin hiçe sayılarak bir yaşam sürmenin mücadelesini veren kadınlardan biriydim.Felsefi, sanat, din, kişisel gelişim, roman, hikayeler, şiir kitapları çok okuyordum. Zaten okudukça fikirsel olarak değişmeye, dünyaya daha geniş bakmaya kendimi aramaya başladım.Hep sorgular haldeydim, her şeyi. En çok da kendimi. Kendine biraz daha yaklaşıp böyle bir karar almak her şeyden önce gururlu hissettiriyor.” diyerek konuşmaya devam etti."Dinimi terk etmekle suçlanacaktım. Bu doğru değil. Başı açık doğarken ayrım yapmayan yaratıcı neden erkekler başı örtülü değil de kadınlara başörtü zorunluğu var. Hala Müslümanım sadece eskisi kadar görünür başörtülü şekilde değil. Allah Peygamber sevgim değişmedi. İnancımın ne kadarını dışarıya göstermek istiyordum. Ve sonunda zorunlu olarak başörtümü çıkarırsam daha mı az Müslüman olacağım?' sorusunu kendime sordum. Cevap, "hayır" idi.Çünkü ben bir şeye inandım, bir şeye güvendim ve bu inanıp güvendiğim şeyin bana hitap etmediğini fark ettim. Bu çok büyük bir hayal kırıklığıydı benim için, çünkü inanç dediğiniz şey insanın bütün hayatının her yerini etkiliyor. Bir şeye inandığınız zaman kural koyucu yorumcular erkek egemenliğine göre yapıyorlardı., İşte bütün adımlarınızı o inanca göre atıyorsunuz ve o inancın bazı yerlerinde size hitap etmeyen şeyler bulmak çok kırıcı oluyor. Kendimi kandırıyordum" diye sorgular tarzda konuştu.Aynı hayal kırıklığını bazı dini metinlerde ve yorumlarda karşılaştığı, kadını ikinci sınıf olarak gören okumalarda da yaşamış. Birçok yerde dini eğitim almasına rağmen, muhafazakâr çevrelerde yapılan ilk şeyin, aslında böyle metinler yokmuş gibi davranmak olduğunu da belirtti.İki arkadaş hem sohbet ediyor hem de güneşin batışını seyretmek için Nemrut'a doğru yol alıyorlardı.Nemrut Dağı Milli Parkı yolunun Malatya bölümünde, 3 kilometrelik stabilize yolun altyapı çalışmaları tamamlanmıştı. Malatya Büyükşehir Belediyesi, yolu ilerleyen dönemlerde parke taşlarıyla kaplayarak sorunu tamamen çözüleceği medyada yer almasına rağmen daha yol yapılmamıştı.
Yol toprak, mıcır. Normal araçlara göre değil pek. Bu yolu çıkabilirseniz az yürüyorsunuz denmişti. Kendi arabalarıyla bu üç km. lik yolda virajları geniş alıp bazen birinci bazen de ikinci vitesle dağın zirvesine heykellere yaklaştılar.
Sonbahar güneşinin usul usul batmasına bir saat vardı. 2150 rakımlı Nemrut'ta...Arabadan indikten sonra Gezgin öğretmen ve Kerime Hanım heykellere doğru yüz elli metre yürüyerek tırmandılar... Önce doğu tarafındaki heykelleri gezip fotoğraf çektiler.
Nemrut Tümülüs'ün etrafı Ahşap traverslerle çevrilmişti. Bu yolu takip ederek Batı tarafına geçtiler. Burada heykeller binlerce yıl. Yerli, yabancı gezginler Güneşin batışını bekliyordu...
O anda bir şimşek çaktı Psikolog hanımın içinin güneşli kubbesinde. Güneşe doğru döndü. Bacaklarını açarak İki kolunu uzattı. Sanki güneşi kucağına alacaktı. Karanlığa yayılan kabarmış toprağı andıran gür saçlarını sert bir baş hareketiyle arkaya doğru savurdu. Heykellerin arasından geçen rüzgarın çıkardığı melodi açık hava konseri veriyordu...
Aniden ortaya çıkan bu şaşırtıcı manzara karşısında yutkundu Gezgin öğretmen. Küllenmiş merakı ateşlendi. Güneşin ve kadının ısıtıcı parlak uyumlu birliğini kısa bir an seyre koyuldu. Dünyanın hiç bir müzesinde olmayan bir tabloyu seyrediyordu. Ayağa kalktı. Derin bir nefes alıp tuttu.
Nemrutta günbatımı da çok güzeldi. Henüz manzaranın seyrine doyamadan bir baktılar ki Güneş gözden kaybolmuş, başka diyarları aydınlatmaya gitmiş.
Bu kısa zaman diliminde Fotoğraf makinesinin kadrajından Psikolog Kerimenin onlarca kare fotoğrafını çekti. Gezgin öğretmenle yapılan yolculuk, fotoğraf makinesi ile çekim ve sohbet ortamı, psikolog Kerimeyi sonsuz mutluluk ve çılgınlık mertebesine savurup atmıştı.Şimdi “acıyı bal eylemenin”, sırrında kaybolunan yıllarından sonra Nemrut yolunda attığı çığlıkla, yeniden yaşamı yeşertmenin zamanı...
Merhaba Fikri Öğretmenim,
YanıtlaSilAnadolu'nun doğasında kırsal alanda kadının hapsedilmesi olmamış, daha çok dinsel baskının yoğun olduğu kentlerde bu etki görülmüştür. Süreçte bu olgu kırsal alanı da etkilemiştir.
Bu anı-deneme yazınız, biraz daha ayrıntı ile öykü biçiminde de düzenlenebilir.
Yazın türlerinin hemen hepsinde kaleminin başarılı olacağını düşünüyor, başarılar diliyorum.
Selam ve sevgilerimle...
Ankara, 23 Ekim 2021
YanıtlaSilFİKRİ DEMİRTAŞ
levent vadisi gibi yükseklerde uçup
malatya ovasi gibi paksan
buraların öz evladısın
sirtinda kirlenmetartısı
evreni atomlarina kadar
gezen sen değilmisin
vardiğın çöllere abıhayat saçan
bozkırlari ışıtan sen değilmiydin
köyleri - kentleri buluşturan
üretim halaybaşlarında
mendil sallayan sen değilmiydin
gitmeler , kalmalar arasında
evrenin ilk başlangıç noktasindaki
umutlarin elçisi degilmisin
bilginin hiçliğinden el alip veriyorsan
gezginlik yanina dervişlik
nasil yaraşir bilesin
25.10.15 milyar - ç.c.