Sümerbank'tan Malatya AVM'ye Uzanan Yol
Sümerbank'tan Malatya AVM'ye Uzanan Yol
Malatya, Yeşilyurt'un Aspuzu bağ köylerinden Banazı'da, kerpiç bir evde güneş çiçekli perdelerden odanın içine doğru süzülüyordu.
Nasırlı elleriyle gözlerini ovuşturarak saatine baktı. Rüyasında çalıştığı fabrikayı görmüştü. İçinde bir burukluk hissetti. Kapının arkasından kıyafetlerini alarak usulca giyindi. Odanın köşesinde bulunan tahta sandığın kapağını açtı. Yıllar önce çalıştığı fabrikanın satış mağazasından almış olduğu allı güllü, pazenler, patiskalar, nevresimler sandığın içinde çiçek demetleri gibi görünüyordu. Özel evraklarının içinde sakladığı fabrika işçi kimlik kartını bulunca tebessüm etti. Ceketinin iç cebine koydu. O günlerin üzerinden yıllar geçmiş, rengi solmuş, avurtları çökmüştü. Hazan mevsiminde hafif bir rüzgâra savrulan yaprak gibiydi artık. Kemikleri sayılacak kadar zayıftı. Kulağında işitme cihazı olmasına rağmen yine de sesleri duymakta zorlanıyordu. Usulca kapıyı açtı ve evden çıktı. Banazı’nın temiz havasını soluyarak ciğerlerine doldurdu. İçini dolduran taze bahar havası gözüne ışık, yüzüne renk getirdi. Karın erimesiyle birlikte Horata artık çağlayarak akar olmuştu. Vahap usta'nın gözleri akan suyu izlerken daldı. Fabrikadaki günleri geldi yine aklına…
***
Vahap dayı, kayısı ağacının gölgesinde dinlenirken hoş kokulu bir rüzgâr onu serinletti. Bir sigara yaktı ve uzaklarda, kayısı bahçelerinde çalışan köylülerini seyretti. Sonra ayağa kalkarak kızılcık ağacından yaptığı bastonu eline aldı. "Yolcu yolunda gerek!" diyerek yola koyuldu.
Horatının suyu coşkun coşkun akarken, Beydağında serin esintiler esti. Yollarda göğe uzanan minareler gibi dimdik duran serviler, yer ve gök sanki derin bir nefes alıyordu.
Adımlarını hızlandırdı. Gençlik yılları, Sümerbank Fabrikası'na arkadaşlarıyla birlikte gittiği günler gözünün önüne geldi.
Vahap usta şimdi, yaşlı bedeninde günün yorgunluğunu hissediyordu. Ancak en büyük acısı, içine işlemiş olan fabrikanın satılıp kapanmasıydı.
***
Sümerbank Malatya Bez ve İplik Fabrikası'ndan emekli olalı elli yıl olmuştu. Emekli olduktan sonra her yıl bir kere fabrikaya gider, eski günlerini yâd ederek keyifle evine dönerdi. Sümerbank Fabrikası önce özelleştirilmiş, sonra tamamen kapanmıştı.
***
Sümerbank Mensucat Fabrikası , sadece Malatya için değil, tüm Türkiye için önemli bir fabrika kültür mirasıydı. Bu fabrika, Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan büyük yatırımların ve kazanımların bir örneğiydi...
Vahap Usta, fabrikanın şehre nefes gibi geldiğini hatırlarken gözleri parlıyordu. "Fabrika, günün 24 saati, üç vardiya şeklinde durmaksızın çalışırdı. Fabrikanın ışıklarının yansıdığı pencereler, geceleri Malatya'yı aydınlatırdı. 3.500 kişiye ekmek kapısı olan bu koca yapı, şehre bir canlılık, bir hareketlilik getirmişti." diyerek o günleri gözünde canlandırıyordu.
O yıllarda daha çok bir kasaba görünümündeki Malatya, fabrikanın açılmasıyla birlikte bambaşka bir şehir olmaya başlamıştı. Fabrika, sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal hayata da yön veriyordu. İşçiler için yapılan sosyal tesisler, spor alanları, hatta bir sinema salonu bile vardı. Fabrika, Malatyalılar için sadece bir iş yeri değil, aynı zamanda bir yaşam merkeziydi.
Eskiden gürültülü makinelerin sesi ve işçilerin telaşlı adımlarıyla yankılanan fabrikanın yerleşkesinde bir vaha yükselmişti.
yemyeşil parklar ve özenle dizayn edilmiş bahçeler lojmanlar,işçi evleri almıştı. Güneşin altında parıldayan, trampleniyle adeta bir davet gibi duran yüzme havuzu, o eski günlerde kimsenin hayal edemeyeceği bir manzaraydı. Bu havuz sadece serinlemek için kullanılan bir yer değil, aynı zamanda bölgenin sporcusu olmak isteyen gençlerinin hayallerini süsleyen bir mekandı. Yazları, havuz çevresi çocukların kahkahaları ve gençlerin coşkulu bağırışlarıyla dolup taşar, adeta bir yaşam kaynağı haline gelirdi. Bu değişim, sadece fiziksel bir dönüşüm değil, aynı zamanda bölgenin ruhunu da değiştirmişti.
Şimdi
Betonarme göğe yükselen beton binalar ,Büyükşehir Belediye sarayı, Sanat sokağı, Merkez Bankası, Otel, Avm ,
kafeterya lar , resmi binalar almıştı.
Vahap usta bu olanları televizyondan, çocuklarından, eski iş arkadaşlarından öğreniyor, zoruna gittiği için fabrika bölgesine gitmiyordu. Evde çocuklarına, eşine, kahvede arkadaşlarına fabrikanın özelleştirilmesi ile ilgili sürekli bir şeyler anlatıyordu. Bu fabrikalar genç Türkiye Cumhuriyeti'nin en önemli tesislerinden biriydi. Vahap usta, sürekli fabrikanın kente kattığı değerlerden bahsederdi. 'Ahâlinin yediği ekmek, çocuklarının istikbali Atatürk ve İnönü'nün sayesindedir,' diyerek minnet duyardı.
***
Vahap Usta, o gün otobüsten büyükşehir belediyesi önünde indi. Yıllarca çalıştığı fabrikanın arazisinde yapılan bu görkemli binaya doğru baktı. İçini bir burukluk kapladı. İşçilerin maaşlarından kesilen parayla yapılan Sümer Camii'nin önünden yavaş adımlarla geçip, AVM'ye doğru yürüdü. Döner kapıdan içeri girdiğinde yüreği sıkıştı. Önünde yüzlerce insan vardı. Parlak neon ışıklar, kocaman avizeler, ışıl ışıl mağazalar ve müzik sesleri arasında ilerlemeye başladı. Artık makine seslerinin ritmi yoktu...
Ayakkabıcı, yeni getirdiği ürünleri vitrine yerleştirirken Vahap Usta onu dikkatle izliyordu. Vitrine biraz daha yaklaştı. Ayakkabıların fiyatlarına baktı; emekli maaşının yarısı kadardı. Mendiliyle gözlüğünün camlarını sildi. Gözlerinden süzülen yaşları gizlemeye çalıştı. Bir süre öylece durdu, geçmişe daldı. Düşüncelerinden sıyrılıp yola koyulduğunda, ayakkabıcı mağazadan çıkıp, "Amca!" diye seslendi. "Ayakkabı almayı düşünüyor musunuz? Modellerimiz harika!" Vahap Usta, adama dönerek içten bir tebessümle, "Gerçekten çok güzeller!" dedi.
***
Tekstil ve giyim mağazalarında yabancı markalar hâkimdi. Vahap Usta, bu mağazalarda saatlerce dolaştı. Kumaştan iyi anladığı için bu kıyafetlerin kalitesizliğine anlam veremiyordu. Neden bu kadar pahalı olduklarını düşünerek mırıldandı: “Sümer’in çiçekli kumaşları, rengârenk, hafif ve desen desen emprime basmaları perdelere, yorganlara, kızların entarilerine, çeyizlerine ne kadar yakışırdı. Sümerbank basması, Sümerbank ayakkabısı giymeyen yoktu…”
Vitrindeki Çin malı kumaşlar, cansız ve ruhsuz naylon dokuları ile Sümerbank kumaşlarının yerini nasıl alabilirdi ki? Sümerbank kumaşları, işçilerin evine ekmek, aş, umut ve emek taşımıştı.
Sümerbank, sadece bir fabrika değildi bizim için. O, emeğimizin, alın terimizin, hayallerimizin bir parçasıydı. Orada dokunan her kumaş, üretilen her iplik, bizimle birlikte büyüdü.
AVM'nin vitrinlerini gezerken sıkılmaya başlamıştı. İnsanlar aynı yerde dönüp duruyor, parfümlerin yoğun kokusu ve farklı dillerdeki şarkılar birbirine karışıyordu. Yürüyen merdivenlerle yemek katına çıktı. Yemek katının gürültüsü ve kokusu onu huzursuz etti. Komşusunun oğlundan duyduğuna göre, AVM'deki bu şatafatın altında emekçiler sendikasız çalışıyor ve hak ettikleri ücreti alamıyorlardı. Bu çalışanlara da çok üzülüyordu. Zaman geçmişti, hava kararırken AVM'den çıktı. Dalgın dalgın yürürken gözlerinden yaşlar süzülüyordu.
Yolun karşısına geçtiğinde, AVM'ye girmek için sıraya dizilmiş arabaları gördü. Bu manzara, 1960'lı yıllarda Malatya Belediyesi işçilerinin başlattığı greve destek amacıyla düzenledikleri yürüyüşü hatırlattı. Sümerbank ve Tekel'de çalışan kadınlar, yöresel kıyafetleriyle yalınayak yürüyerek bu greve katılmıştı. İstasyon'dan başlayıp, Sıtmapınarı ve Kışla Caddesi'nden Atatürk anıtına kadar süren bu yürüyüşe halk da destek vermişti. Türkiye'nin ilk resmi greviydi. Vahap Usta, bu anıları gözünün önünde canlandırırken duygulandı.
***
Tütün fabrikası da Sümerbank gibi aynı kaderi paylaşmıştı. Titrek elleriyle arka cebinden tütün tabakasını çıkarıp, Çelikhan tütününden sardığı sigarayı derin bir nefesle içine çekti. Son bir kez omzunun üzerinden baktı, belediyeye, AVM'ye, Hilton oteline doğru dumanı savurdu. "Sümerbank'ın yurdumuzu dokuyan tezgahları artık yok," diye iç geçirdi. "Sümerbank'ta, Tekel'de makine seslerinin müziği artık yok... Halkın halk için ürettiği Sümerbank'tan geriye bize beton yığınları kaldı..."
Vahap Usta'nın gözlerinden akan yaşlar, fabrikanın toprağına karışıyordu. Evine gitmek için otobüs durağına geçmek üzere dakikalarca konvoyun geçmesini bekledi. AVM'nin uğultusu kesilmiş, yorgun ve hâlsizdi. Fabrikanın Malatya'ya yayılan siren sesi kulaklarında yankılanıyordu. Cebinden sararmış, solmuş siyah beyaz vesikalık fotoğrafıyla Sümerbank kimlik kartını çıkardı.
Sümerbank'ta makine seslerinin müziği artık yoktu. Artık Sümerbank'lar yoktu, sömürbank'lar vardı!
Vahap Usta ve tüm Malatyalılar olarak, Sümerbank Mensucat Fabrikası'nın unutulmamasını ve anısının yaşatılmasını en büyük temennimizdir. Bu bağlamda, Malatya Valiliği ve Büyükşehir Belediyesi'nden şu beklentilerimiz bulunmaktadır:
Şu an Büyükşehir Belediyesi tarafından idari bina olarak kullanılan, Sümerbank'ın köklü geçmişine tanıklık eden bu yapının bir an önce müzeye dönüştürülmesi gerekmektedir. Bu müze, sadece bir sergi alanı olmaktan öte, Malatya'nın sanayi ve kültür tarihini canlı tutan bir merkez olacaktır.
Müzede, fabrikanın eski tezgâhlarından dokumalarına, kumaşlarından basmalara, patiskalardan battaniyelere kadar pek çok ürün sergilenebilir. Ayrıca, fabrikanın kuruluşundan kapanışına kadar olan süreçte çekilmiş fotoğraflar, işçilerin kullandığı aletler ve dönemin gazete kupürleri gibi belgeler de müzede yer alabilir. Böylece ziyaretçiler, fabrikanın geçmişini tüm duyu organlarıyla deneyimleyebilir, dokunarak, koklayarak ve hissederek o dönemin atmosferine kendilerini bırakabilirler.
Sümerbank Mensucat Fabrikası Müzesi, sadece Malatya için değil, tüm Türkiye için önemli bir kültür mirası olacaktır. Bu müze, Cumhuriyet'in ilk yıllarında yapılan büyük yatırımların ve kazanımların bir örneği olarak gelecek nesillere aktarılmalıdır.
Sümerbank isminin kendi yerleşkesinde yaşatılması ve bir Sümerbank müzesi kurulması, kent ile aramızdaki bağların kopmasını engelleyecek, gelecek nesillere de bir miras bırakacaktır. Bu sayede, Sümerbank'ın Malatya'ya kazandırdığı değerler unutulmayacak, yeni nesiller de bu büyük fabrikanın önemini kavrayacaktır.
Bizler, Malatyalılar olarak, bu müzenin kurulmasıyla şehrimizin tarihine ve kültürüne sahip çıkmış olacağız. Unutmayalım ki, Sümerbank sadece bir fabrika değildi, o bizim kimliğimizin, geçmişimizin bir parçasıydı.
Fikri Demirtaş
25/06/2019, Malatya
Fotoğraf Galerisi:
Sosyal medyadan alıntı
Yorumlar
Yorum Gönder