Malatya Foto Spor, Yusuf Uğrar'ın Hikâyesi
"Fotoğrafı çeken makine değil, arkasındaki gözdür. Ve bildiğimiz gibi görme, beyinde gerçekleşir."
Geçenlerde evde eski fotoğraf albümlerini karıştırdım. Çok duygulandım, çok içlendim.
Tüm fotoğrafları inceledim özenle. Öğrencilik -askerlik fotoğrafları, düğün- nişan fotoğrafları, rahmetli eşim emekli öğretmen Suzan Soğukpınar Demirtaş oğullarım Hasan ve Oğuzhan, kızım Tuğba'nın fotoğrafları ...Gözlerim doldu. Albümün içinde yıllara meydan okuyarak hatıralara bakarak.
Şimdi elektronik dijital hafızalar da sanal dünyanın kalabalığından kayboluyor. Saklanmış gibi görünen yaşanmışlıklar siliniyor aslında.
Bugün kaç kişi albüm yapma ihtiyacını duyuyor. Kaç kişi fotoğrafları bastırma ihtiyacı duyuyor. Nasıl olsa akıllı telefonda veya bilgisayarda bir şekilde kaydedilmiş şekilde duruyor.
Aile albümlerinizdeki belki de hiç canlı görmediğiniz akrabalarımızın fotoğrafları ya da yakınlarımızın gençlik fotoğraflarının çoğu siyah beyazdır. Sonraları renkli fotoğraflar çekilmeye başlandı. Eski fotoğrafların arkasında yazardı. "filan filan tarihinde, filan yerde, filan kişiyle cansız bir anı..."diye yazılırdı. Evlerin odalarının duvarlarında çerçeveletilerek asılmıştır. İşte bu yukarıda anlattıklarımı bizlere sunan fotoğrafçılardan biri Malatyalı Foto Spor Yusuf Uğrar Usta...
Foto spor Yusuf UğrarVizörün arkasında geçen 60 yıl.
Yusuf Amca yıllar önce dükkanını kapattığını ve evde dinlenmeye çekildiğini söyledi. İlerleyen yaşına rağmen uzun yıllar çalışan Yusuf Amca'nın fotoğraf hikayesini okuyabilirsiniz...1933 yılında Malatya'da Doğan Yusuf Uğrar Foto Spor Müessesenin sahibi, Yusuf Uğrar ; kısa boylu, tombul, oldukça yaşlı, gülümseyen ela gözleri, traşlı yüzü, üstü-başı, sesinin tonu nazik davranışlarıyla görmüş - geçirmiş şehirli bir beyefendi...Evli ve beş kız babası. Kızlarını evlendirmiş .Yaşlı eşi ile birlikte İstasyon mahallesinde kendi evinde yaşamaktadır. Her gün gençlik arkadaşı Gazeteci Celal amcanın çarşıdaki yazıhanesi uğrar. Evden gelirken aldığı gazeteyi burada okur, bulmacasını çözer...Celal amca ile yazıhaneye gelenlerle sohbet ederler. Akşam üstü evine gider.
Gazeteci Celal amcanın bürosunda Yusuf amcayla ara sıra oturup sohbet ediyoruz. Fotoğrafçılık anıları ile ilgili söyleşi yaptım. Geçen gün bez çanta içinde Fotoğraf dükkanı ve kendi ile ilgili evrakları getirip bana verdi. Bunları okuyup kaleme alabilirsin dedi...Sohbet esnasında ne güzel konuşuyordu, ne güzel gülüyordu ağzıyla yüzüyle değil, gözleriyle gülüyordu. Kim bilir kaç çift düğün fotoğrafı için Yusuf amcanın stüdyosuna girmiştir. Kim bilir nice askerler, aileler öğrenciler fotoğraflar çektirmiştir.
Malatya'nın en eski Foto Muhabiri olan ve Malatya'da günlük yayınlanan Görüş gazetesinin adına Spor müsabakalarının Foto Muhabiri olarak izleyen Yusuf Uğrar, yarım asrı geçen emeğiyle bu mesleğin şehrimizde duayeni... Yusuf Uğrar mesleğini yaklaşık 60 yıldır sürdürür. Bugüne kadar Milliyet, Hürriyet, Tercüman, Güneş başta olmak üzere birçok Ulusal gazetenin Malatya'da Foto Muhabiri olarak hizmet vermiş.
Foto spor Yusuf Uğrar Malatya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliği Başkanlığı tarafından Ahilik Kültür Haftası 2019 yılı İlimizin ahisi seçilmiştir. 17 Eylül 2019 tarihinde kendisine Teşekkür Plaketi verilmiştir. Yusuf Usta, Malatya Esnaf ve Sanatkarlar Odaları Birliğe bağlı 14.05.1965 tarihinde esnaf ve sanatkarlar siciline 21.12.1984 tarihinde 44/ 7915 sicil No ile Fotoğrafçılar odasının kurucu üyelerinden olup, Yusuf Uğrar, fotoğrafçılık mesleğinde birçok çırak ve kalfa yetiştirmede emeği geçen mesleğinde övgüye layık bir ustamız olarak, 18.06.2013 tarihinde mesleği bırakmıştır...
Foto Spor Müessesesi, Yusuf Uğrar'ın kendi kaleminden hikâyesi
Uğrar ilk fotoğraf çekmeye başlama Foto Spor Müessesenin kurma hikayesini ise şöyle anlatıyor: " Foto Spor müessesini 1959 yılında kurdum. Kendi yaşamımı daktilo makinesi ile yıllar sonra yazarak anlattım. Benim fotoğrafçılığa merakım 1955 yılında başladı. Fakir bir ailenin çocuğuydum. Çaputtan yaptığımız topla futbol maçı yapardık. O sıralar sekiz poz çeken bir kutu makine aldım. Bu makineyle takım arkadaşlarımın fotoğrafını çeker, az da olsa bir para kazanırdım. 1956 yılında, Dörtyol'da Foto Hilal isim altında fotoğrafhanesi bulunan Merhum Kemal Bener'in yanında çırak / kalfa olarak çalışmaya başladım. Kısa bir müddet sonra , yine aynı mahallede fotoğrafhanesi bulunan Foto Sevim Şefik Kapucu'nun yanına geçtim.
Askerliğimi biran önce yapıp para kazanmam gerekiyordu. Yaşımı üç yaş büyüterek askere gittim. Görevim İzmit 24. Tümen Karargahında idi . Tümenin ekmek dağıtımını ben yapıyorum, kutu makineyle güzel fotoğraflar çekip hiç olmazsa cep harçlığımı çıkarıyordum.
Malatya'daki çalışmalarım ,karanlık oda deneyimini artırmıştı. Bu sayede birliğine yakın bir mahalde fotoğrafhanesi bulunan Mehmet Yılmaz beyle tanıştım. Ara sıra gidip kendisine yardımcı oluyordum. Güvenini sağlamıştım. Terhis olunca Mehmet Yılmaz beyin yardımı ile İzmit - Gölcük'te ilk fotoğrafhanemi açtım. Askerlik yaptığım birliklerde ki komutanlarının ve asker arkadaşlarımın sevgi ve güvenlerini kazanmıştım. Gölcük'te ki fotoğrafhaneyi Mehmet Yılmaz ustam hazırlamış, terhisten sonra da bana bırakmıştı. Burada bahriyeli askerler çoğunluktaydı. İşlerimde iyiydi. Gece gündüz çalışıyordum. Annemden aldığım bir mektup da acilen dönmem isteniliyordu. Annem rahatsızlanmıştı, devamlı tedavi görüyordu. Mecburen döndüm. Malatya'da Foto Aile Nuri Gölge merhumun iş yerinde çalışmaya başladım. Nuri Usta çok iyi bir insandı. Beni de çok severdi. O ara fotoğrafhaneyi damadı Cemal çalıştırıyordu. Cemal'le anlaşılmadığımdan
ayrıldım.
Askerde iken AGfa marka orta halli , 36 film çeken bir makine almıştım. Tek sermayem o idi. O sıralar Gazeteci Bahattin Erdem, kırtasiyeci Recep bey Foto Sümer isimli fotoğrafhaneyi açmışlardı. İkisi de mesleğin yabancısıydı. Bana çalışma teklif ettiler. İzmit'teki ustamı Malatya'ya davet ettim. Geldiler, ustam stüdyo işleri ile uğraşırken ben de şipşak çekimleri yapıyordum. Malatya'daki tüm sosyal aktiveleri takip ve oralardaki fotoğrafları çeker oldum. Tüm futbol maçlarının fotoğraflarını ben çekiyordum. Bazı maçlara geciktiğim oldu. Öyle bir muhit edinmiştim ki maçlar ben gidinceye kadar başlatılmıyordu. Tabi bu durum özel maçlarda hakemin rızası ile oluyordu. Malatya'da üç tane balo ve düğün salonu vardı. Bunlar; Orduevi, Sümerbank fabrikası ve Şeker Fabrikası salonlarıydı. Bu ara Foto Sümer el değiştirmişti. Fotoğrafçılığı iyi bilen Cemal Gülpınar'a geçmişti. İşler o kadar iyiydi ki şipşak işlerine yetişemez oldum. Diğer salonları yavaş yavaş bıraktım. Tercihim muhitinde sevildiğim Şeker Fabrikası oldu. Şeker Fabrikasında yapılan bütün etkinliklerin tek fotoğrafçısı bendim artık. Cemal Gülpınar iyi bir usta, iyi bir esnaftı. Gelişmemi sağladı. Ustalaşmamı Cemal beye borçluyum.
Foto Spor ismini taşıyan ilk fotoğrafhanemi , Cemal Ustanın yardımlılarıyla dört yol semtinde ve ana caddeye bakan bir yerde açtım. Küçük ama sevimli bir fotoğrafhane idi. Nevzat Dedik, Dilaver Uyanık, Celal Yalvaç, ve benzeri arkadaşlarımla birlikte renkli fotoğraf ve kamera çekimi üzerinde çalışmaya başladım. İlk film banyosunu Malatya'da ben yaptım. Birkaç yıl içinde işlerim gelişti. Dörtyol'daki yer ufak gelmeye başladı, yetersiz kaldı. İşyerimi Hükümet binasının yan tarafındaki Atmalı sokaktaki yeni yerime naklettim. Burası fotoğrafhane olmaya çok müsait ve büyüktü. Gereken tadilat yapıldıktan sonra, oldukça lüks bir fotoğraf stüdyosu halini almıştı. Çalışmalarımız burada bütün hızı ile devam etti. Yine ilk dia filim banyosunu bu stüdyoda yapmayı başardık. 19 Mayıs törenlerini 35 mm'lik eski iptidai bir kamerayla filme çektik. Negatif olan bu filmi, yine negatif filme tab metoduyla nakletmek ve aynı akşam Renkli sinemada oynattım. Seyirciler şaşkınlık içindeydi.
Yine Malatya'da ilk defa dia filmleri ile reklam programlarını gerçekleştirdik... Seslendirmeyi Dilaver Uyanık üstlenmişti. Yıllarca Renkli Sinemada bu programları sürdürdüm.
Sahalarda fotoğraf çektiğim ilk yıllarda , oyuncular genellikle " Spor Foto kardeş benim de fotoğrafımı çek" diye hitap ederlerdi. Ben fotoğrafhanemi kurduğumda bu ismi benimsedim. Fotoğrafhanemin ismini ' Fota Spor' koydum."
Yusuf Usta Aliminüt Fotoğraf Makinesi ve Malatyalı Alimünitçiler hakkında neler söylersin?
Ben profesyonel stüdyo fotoğrafçılığı yaptım. Benim iş yerimde bir köşesinde fotoğraf makinesi ve fotoğraf malzemeleri satardım. Alimünitçiler malzeme almaya ( fotoğraf kartları, fotoğraf banyosu ilaçları, vb) dükkanıma gelirlerdi. İşleriyle ilgili görüş alış verişte bulunurlar , onlara teknik bilgi vererek yardımcı olurdum.
Alamünit fotoğraf deyince aklınıza dijital ya da analog fotoğraf makineleri gelmesin. Orta boy bir koli büyüklüğünde bir ahşap sandık, sandığın perdeye bakan kısmının tam ortasında belirgin bir objektif, objektifin tam tersi yönde ise kutunun bir yüzeyini kapatacak kol uzunluğunda siyah bir örtü ve görüntünün ters olarak yansırdı buzlu cam bulunan mekanizma fotoğraf makinesini oluşturuyordu.
Malatya'da işin ehli alaminüt fotoğrafçılar önce üç ahşap ayaktan oluşan düzeneği, Yeni Caminin taş duvarına 1-2 metre uzaklığa düz bir yere yerleştirerek işine başlardı. Sonra duvara siyah bir perde asılırdı, perdenin önüne de bir tahta tabure yerleştirdi. Artık fotoğraf çekim için her şey tamamdı.
Sokak fotoğrafçılarının kullandığı, ne yapıldığı yer, ne tipi belli olan makinelerin ahşap kısımları genellikle canlı sarılara, kırmızılara boyanır, ahşap üçayaklar üzerine oturtulur. Karanlık odası kendi içinde bulunan kutunun üzeri, daha önce çekilen başarılı fotoğraflardan örnekler yapıştırılarak bir anlamda vitrin görevini görür. Bu küçücük yüzey, fotoğrafçının hem vitrini hem sergi alanıdır.
Fotoğrafçı siyah kolluklarını giyip, kutunun iki yanından ellerini sokarak karanlıkta fotoğraf kâğıdını yerine yerleştirir. Sonra arka camdan beliren görüntüyü kontrol etmek için siyah, büyük bir örtü ile bakar. Sağ eli ile objektifin önündeki kapağı kaldırır, sol eli ile havada işaretler yaparak oraya bakılmasını sağlar. Kendi pratiğine göre saptadığı bir zaman dilimi içinde kapağa birkaç daire çizdirir ve tekrar objektifin üzerine takar. Önce görüntü kâğıdın üzerine Arap [negatif] olarak çıkar: Makinenin üzerine konan bir ön aygıtla tekrar çekilerek pozitife dönüştürülür. Kutunun içindeki yıkama işleminden sonra havlu ile kurulanır. Her kenar bir makas darbesi ile düzeltilip biraz daha kuruması beklenerek müşteriye hafif nemli olarak verilir.
Alamünitçi fotoğrafçı ustalar sulu kameralarıyla köylere gider, vesikalık veya genellikle aile fotoğrafları çekerlerdi.
Hasan Güler, Büyük İbrahim, Küçük İbrahim, Mehmet Kelleci, Hıdır Ovacık, Celal Erol Usta, Kekeç Hasso, Hüseyin Usta, Cumali Çimen, Adil Usta...
Malatya'da filmli fotoğraf makinelerinin tamirini kim yapardı?
1960'lı yıllarda ,Fuzuli caddesinde yazıhanesi olan genellikle tarihi eserlerin belgesel fotoğrafını çeken Gazeteci araştırmacı-yazar arkadaşım Celal Yalvaç yapardı. Onun fotoğrafları tabını ben yapardım. Filmli fotoğraf makinelerinin tamiri için çevre illerden gelenler önce benim dükkanıma gelirlerdi. Bende Celal ustaya gönderirdim.
Fotoğraf Makinesi Tarihçesi kısa anekdotlar
İlk fotoğraf makinesi 1826 yılında Fransız mucit Nicephore Niepce tarafından icat edildi. Fotoğraf makinesinin icat edilmesiyle birlikte, görsel sanatlar alanında devrim niteliğinde değişimler yaşandı.
-Abdullah Biraderler veya "Abdullah Frères" Osmanlı İmparatorluğu'nda fotoğrafçılık sanatının kurucuları olarak tanınan ve her üçü de Ermeni asıllı olan Viçen (1820-1902), Hovsep Abdullahyan (1830-1908) ve Kevork (1839-1918) kardeşlerin ticari adıdır.
Abdullah Biraderler'e ait ticari marka amblemi İstanbul'da Tünel semti yakınlarında 1858'de bir fotoğrafçı dükkânı açtılar. Abdülaziz ve II. Abdülhamid tarafından ressam-ı hazreti şehriyari (padişah hazretlerinin ressamı) unvanıyla ödüllendirildiler. 1880 yılından önce Müslüma9n olan Viçen, 1898 veya 1899'da Abdullah Şükrü adını almıştır. Kudüs mutasarıfı Reşat Paşa'nın kızı Havva Nemize ile evlenmiş olup 3 çocuğu vardı. Mezarı Maçka Şeyhler mezarlığındadır.(alıntı)
Osmanlıca Arapça harfli yazının Türkçe okunuşu.
"Üstte Abdülaziz'in tuğrası
Ressâm-ı hazreti şehriyârî"
-En çok kullanılan fotoğraf makinesi çeşitleri şu şekilde sıralanabilir: 1- Dijital fotoğraf makineleri 2- Polaroid fotoğraf makineleri 3- Kompakt fotoğraf makineleri
1880’li yıllarda icat edilen şipşak kamera olarak da bilinen teknik ismi alaminüt fotoğraf makinesi . Halk arasında "sulu kamera ya da sulu fotoğraf "olarak ta bilinir. Yani bunlar ilk fotoğraf makineleridir.
Alaminüt fotoğraf makinesi 1920’lerden 1960’lara kadar yaygın olarak kullanılmış ve bazı fotoğrafçılar 2000’li yılların başına kadar hala aktif olmuştur. Kamera ve karanlık oda bir aradadır. Çabucak, bir dakika kadar kısa bir zamanda hazırlanan manasında genel olarak kullanılan bir deyim. Sokaklarda kutu makinalarla çekilen fotoğraflara da bu ad verilirdi.
Malatya'da ilk profesyonel Fotoğraf atölyesi 1930 yılında," Foto Kemiksiz" olarak tanınan Mustafa Naili tarafından açılmıştır.
Stüdyoda çekilen fotoğrafın sahibine teslimi, yaklaşık bir hafta sürdüğünden, halkımız buna haftalık fotoğraf adını koymuştur... Önceleri her nedense negatife “Arap” diyorlardı.
Fotoğraf Galerisi:
Gazeteci , Araştırmacı -Yazar Celal Yalvaç, Prof. Dr. Eğitimci yazar Aytaç Açıkalın, Foto Spor Yusuf Arar
Fotoğraf makinesi şirketlerinin yurt dışı gezisinden Yusuf Usta
Yorumlar
Yorum Gönder