HEKİMHAN'DA 'TORLAKÇILAR' EKMEKLERİNİ ATEŞ VE KÜLDEN ÇIKARIYOR

                             Alın terine kömür karası karışan "torlukçular"ın zorlu mesaisi...

MALATYA Hekimhan'a bağlı Ballıkaya köyü Mırolar mezrasında meşe ormanlarında devletten kiraladıkları alanlarda odun kömürü üreten Torlakçılar ile görüştüm. Onların yaşadıkları zorlu hayatı fotoğrafladım. Eğitimci gazeteci-yazar Süleyman Özerol’u ziyaret için 2 Eylül 2023'de  Hekimhan Ballıkaya'ya gidiyoruz. Yol arkadaşım yıllar önce Ballıkaya’da sağlık memurluğu yapan, Kültür Turizm Bakanlığından eğitimci, şube müdürü olarak emekli Adil Aktaş.

                                                               Ballıkaya köyü

Yol arkadaşım Adil Aktaş ile Arguvan - Hekimhan yolundayız .
Yazıhan yol ayrımından Arguvan yoluna sapıyoruz. Kuruçay'ı geçtikten sonra buğdaylar, arpalar biçilmiş göz alabildiğine hozan tarlası Arguvan'a kadar sarı denizde yol aldık. 

Hekimhan yol ayrımından köy yollarını takip ederek döne döne dağlara tırmanırken, sadece sağında ve solunda değil, altında ve üstünde uzanan manzaralara bakınca yolda gidiyormuş değil de uçuyormuş gibi bir his geliyor.


Ballıkaya, Türkmen Alevi  Mırolar mezrasında ağaçlarının arasında yolun sağında etrafta ağaç yığınları; kesilmiş, istiflenmiş, bir köşeye yığılmış. Odundan tepeler görünüyor. Kiminin etrafı siyah toprakla kapatılmış, kiminin tepesinden gökyüzüne doğru bir duman yükseliyor. Toprağın mis kokusu, giderek yerini is kokusuna bırakıyor. Ve elleri, yüzleri isten simsiyah olmuş insanların ekmeklerini kazandıkları mekânla karşılıyoruz.




Alın terine kömür karası karışan ve "torlukçular" olarak da bilinen mangal kömürü üreticileri, sabahın ilk ışıklarından gece geç saatlere kadar yoğun emek ve zorluklarla dolu mesai yapıyor. Torlukçular, mektepli değil, alaylılar. Bu işin okulunu okumamışlar. Hayatı, okuyarak değil, yaşayarak öğrenmişler. 
Orman İşletme Müdürlüğü’nce uygun görülen bölgelerde meşe ağaçlarını budayarak, mangal kömürüne dönüştüren emekçiler zorlu çalışma koşullarına rağmen gece gündüz demeden mesai yapıyor.

Ateş kül ve duman içinde yaşayan Torlakçılar…



Şimdi biraz da torlakçılıktan bahsedelim
Odun kömürü yapılmak için açılan kuyulara ocak, torlak gibi isimler veriliyor. Ormana yakın yerler tercih ediliyor ki, hammaddeye de yakın olunabilsin. Öte yandan ormanın zarar görmemesi için azami dikkati göstermek torlakçılar için olmazsa olmaz bir iş düsturu. 

Meşe odunlarından çakılan torluk kubbelerinin etrafına balçık gibi sıvanacaklar. Kuyuların orta yerine daha sonra yukarıdan çekilecek bir ana direk yerleştirilir. Direğin etrafına kolay tutuşabilecek otlar, gazel dalları, pelürler, sap saman sıkıca yığılıyor. Bu bölüm tutuşmanın gerçekleşeceği ve torlak kubbesinin en dip en ortasında yer alacak bölümü oluşturuyor. Böylece aşağıdan başlayan yanma, yukarıya doğru ilerledikçe torlak yavaş yavaş çökmeye başlayacak. Tutuşmayı sağlayacak bu yığının etrafına 60-100 cm uzunluğunda, kalın düz ve sık dokulu meşe dalları dizilmeye başlanır. En alttaki sırayı oluşturan meşe dalları en uzunlardan seçilir. Hafif bir eğim verilerek, yanma merkezi etrafından itibaren torluk çakılmaya başlanır. Dallar sıkı bir şekilde muntazamca dizilip yükseldikçe, bazen 3 metreyi bulan huni şeklinde bir kubbe görünümüne kavuşur. Son sıralar dizilirken, artık merdivene ihtiyaç duyulmaya başlanır.
 
Torluğun meşe dallarından kısımları çatılınca, üzeri sap saman balyaları, gazel dalları vb ile örtülür. Bir parça ıslatılan bu örtü, ayrıca ıslatılmış cüruf ve küllerle iyice sıvanır. Torluğun dışarıdan hava almasına böylece müsaade edilmez. Torluğun ortasına diklemesine çatılan ana direk alınarak, burada oluşan boşluktan aşağıya, benzine bulanmış bir bez tutuşturularak en aşağıya sarkıtılır. En altta ve odun kütlelerinin orta yerindeki yanıcı tabakanın ateş alması sağlanır.

Kuyunun istenen kıvamda tutuşum yanması çok önemlidir. Aksi halde hızlı bir yanma veya kuyuda oluşabilecek bir patlama ile tüm emeklerin bir anda ateş, kül ve dumana dönmesi işten bile değil.
Arada üst kısımlarda açılan boşluklarla istenen yanma kıvamı yakalanmaya çalışılır. Ateş hızlanacak olursa bu açıklıkların hemen kapatılması gerekir. İstenen içli yanma kıvamına 3-5 gün gibi bir sürede erişilebilir. Bundan sonra tüm gün ve geceler boyunca sürecek torluk nöbetleri başlayacaktır. Torluğun patlamaması için, çökmeler sonucu oluşan açıklıklar hızla kapatılır. İçten içe yanan torluk günden güne çökmeye başlar. Torluğun söküleceği zamanı ise kömür işçileri senelerin tecrübesiyle anlarlar. Bu mevsim şartlarına göre (yağış, rüzgar vs…) 10-15 günü bile bulabilmektedir. Bu süre boyunca birkaç saatte bir kurulacak alarmlar, sizi uyandıracak ve o ocaklar işlem bitene kadar sürekli kontrol altında tutulacaktır.



Yanmasını tamamlayan ocaklar bir iki gün soğumaya bırakılır. Üstteki cüruflar gelberi ile bir kenara toplanır. Ola ki, bunlar bir başka ocak kurulurken yeniden kullanılsın. Odun kömürleri çok fazla ufalanmadan kırklanarak çuvallara doldurulur. Bu arada çok dikkatli olmak gereklidir. Açıldıkça oksijenle buluşan alttaki parçaların yeniden tutuşma riski vardır. Bunlara hemen müdahale edilerek söndürülür. Daha ince parçacıklar kum eleğinden geçirilerek üstte kalanlar çuvallara alınır. Aşağı düşen küller ise bir başka ocağın sıvanmasında kullanılmak üzere bir kenara toplanır. 6-7 ton meşe odunundan yaklaşık bir ton odun kömürü elde edilir. Hatta, rüzgârlı havalarda veya çabuk müdahale edilmeyen hızlı yanmalarda bu oran 10 ton meşe odununda bir tona kadar düşebilir bile. Yapılan bunca zahmetli işin sonunda elde edilen paraysa yok bahası. Bu zahmetli iş sonunda evlerimize kadar ulaşan odun kömürleriyse artık kahkaha dolu pikniklerin, mangal sofralarının aksesuarı oluverir. İşte böylesi bir sabır ve özveri dolu, alın teriyle taçlandırılmış bir iş kolu, bir gelenek torlukçuluk.




Meşe Ormanları İçinde

Dumanıyla, eli yüzü boyayan karasıyla, uykusuz geceleriyle odunkömürü üretimi, insanla meşe arasında geçen eski bir öykü. Kömür işçisi olarak çalışan 35 yaşındaki Diyarbakırlı Ömer'de üretim sürecini anlatarak, "Ormana gidiyoruz, ağaçları buduyoruz. Traktörle getirip birbirine çatıyoruz. Topraklayıp ateşliyoruz. Sonra mangal kömürü yapıyoruz." diye konuştu. Ateş karşısında, duman ve is kokusuna aldırış etmeden meşe kömürü ürettiklerini söyledi.


İçinden duman ve yanık odun kokusu çıkan simsiyah tepeciğin üzerine çıkmış, ayaklarıyla yeri yokluyor Diyarbakırlı Ömer. “Bak” diyor, “buraları yanmış, şimdi de şuraları yanacak, ondan sonra ateş yavaş yavaş alttaki odunlara inecek. Bütün odunun yanması bir haftayla on, on beş gün arası sürüyor." Ömer bu süre zarfında tepeyi birkaç saatte bir kontrol etmek, ateşin altlara ilerleyişini adım adım izlemek zorunda. “Gece üç saat uyudum sadece” diyor, ama gençliğinin etkisiyle olsa gerek, çok da yorgun görünmüyor.


 Koku, duman ve sıcaklık bir yerden sonra yorucu gelmeye başlıyor, biz de tepeciğe dayalı merdivenden geri iniyoruz. İçindeki odunları ağır ağır yakan, burada “ocak” adı verilen siyah yığını arkamızda bırakıyoruz. 

 Meşe odunları buralarda toplanıyor ve ardından hummalı bir çalışma başlıyor. İşleri genelde erkekler yapsa da ailenin geri kalanı, kadınlar ve çocuklar da ocakların hazırlanmasından bitmiş odun kömürlerinin toplanmasına dek her aşamaya yardımcı oluyor.


Odun kömürü üretimi gerçekten zorlu, emek isteyen bir iş. Ülkemizde ve Malatya’da birçok yerde üretiliyor ve yöreden yöreye değişen torakçılık, torlukçuluk gibi isimlerle biliniyor. Üretimde farklı ağaç türleri kullanılabiliyor, ama en uygunu meşe. 
Meşe odun kömürü, yüksek ısı üretme kapasitesi ve uzun yanma süresi nedeniyle özellikle barbekü ve ızgara pişirme için tercih edilen bir yakıttır. Ayrıca, bu kömür türünün duman ve kokusuz olması da bir avantajdır.

Ailelerimizle ve çocuklarımızla çadırlarda kalarak bu zorluğu çekiyoruz


Ailesiyle birlikte yıllardır torlakçılık yaptığını belirten Diyarbakırlı Ömer, "Mangal kömürü üretimi yapıyoruz. Torlakçılık, zahmetli bir meslektir. Ailelerimiz ve çocuklarımızla bu zorluğu çekiyoruz. Ağacın kesiminden yanmasına kadar olan bölüme kadar birçok süreç var. "Hayatlarının büyük bir bölümünü göçebe olarak ormanlık alanlara yakın bölgelerde geçiren üreticilerin çocukları ise küllerin içerisinde oyunlar oynuyor.


 Meşe ağaçlarını arasında onlarca çadır kurulmuş. Bebeklere meşe ağacına bağlanmış derme çatma beşik yapılmış. Okul çağındaki ablası kardeşine bakıyordu. Onlarca tavuk meşelerin arasında böü böcek yiyerek geziniyordu. Dağın yamacında bulunan su kaynağından 800 metre hortumla parmak kalınlığında su getirmişler.

Ömer anlatmaya devam ediyor.
"Orman İşletme Müdürlüğü'nden aldığımız envanteri mangal kömürüne çeviriyoruz. Bu meşe ağacından yapılıyor yani pelit. Biz Malatya Hekimhan'a nisan, mayıs aylarında geliyoruz. İlk olarak burada Orman İşletme Müdürlüğünden aldığımız ürünleri kömüre çevirmek için aşamalara başlıyoruz. Temmuz ayından başlıyoruz Kasım ayına kadar. Biz bu mesleği edindik bu nedenle zorlukları da göze alıyoruz. Biz burada çadırda yaşıyoruz, günü geliyor yağmur altında kaldığımız oluyor. Dağda elektriğimiz olmuyor, suyumuz olmuyor bazı zamanlar. Bu hayatı mecburiyetten seçtik. Bu ilkel bir hayat, makineler yok, sadece testere var traktör var geri kalan her şey ilkel. Yapmak zorundayız ekmek davası."


Ömer'in eşi " Dört çocuğum var. Burada bizimle diğer çadırlarda kalan ailelerin kadınlarıyla sabahın 5'inde kalkıyoruz, çocuklarımız kalkmışsa onları giydiriyoruz yoksa kömürde çalışanlara kahvaltı hazırlıyoruz. İşçiler kahvaltısını yaptıktan sonra çocukları giydiriyoruz. Çadırları temizliyoruz, bulaşıkları yıkıyoruz. Diğer işçilerle birlikte çalışmaya başlıyoruz. Nasıl zor olmasın ki hem çocuk hem ev hem iş hem yemek hem gelen giden. Yani zorluklar çok oluyor."


Asıl kazancı aracıların elde ettiğini vurgulayan Torlakçılar, "Yuttuğumuz dumana siz şahit oldunuz. Bu zahmetin karşılığını ne yazık ki alamıyoruz. Ama kimseye el açmamak için, bu çileye katlanıyoruz" diyorlar. Ateş, duman ve küller içinde ekmek mücadelesi veren Torlakçılar, 'çok zorlu şartlarda çalışıp, az kazanmaktan' yakınıyorlar. Fotoğraf çekmek için torlukların (odun kömürü elde etmek için hazırlanan tepecikler) yanına yanaştığınızda sizi kesif bir duman ve haliyle onun geniz yakan kokusu karşılıyor. Yaklaşık yarım saatlik çekim sonrasında nefes almakta zorlanıyorsunuz. Acaba çalışanların ciğerleri nasıl etkilenmiştir




Torlakçılar ve odun kömürü üreticileri genellikle şu sorunlarla karşılaşabilirler:

1. Çevresel Sorunlar: Odun kömürü üretimi, çevreye zarar verebilecek odun kesimi ve kömür üretimi süreçleri nedeniyle çevresel endişelere yol açabilir.

2. İş Sağlığı ve Güvenliği: Kömür üretimi sırasında işçiler, yangın riski, zehirli gazlar ve diğer tehlikelerle karşı karşıya kalabilirler. Bu nedenle iş sağlığı ve güvenliği sorunları önemlidir.

3. Piyasa Faktörleri: Odun kömürü piyasası dalgalıdır ve fiyatlar değişkenlik gösterebilir. Üreticiler, talep ve arz dengesizlikleri nedeniyle ekonomik zorluklarla karşılaşabilirler.

4. Eğitim ve Sağlık: Orman işçilerinin aileleri, uzak bölgelerde yaşadıkları için çocukların eğitimi ve sağlık hizmetlerine erişim konusunda zorluklar yaşayabilirler.


Odun kömürü üreticilerinin iş güvenliği ve barınma sorunlarını çözmek için aşağıdaki önerilere dikkat edebilirler:

İş Güvenliği için Öneriler:
1. Eğitim: İşçilere iş güvenliği konularında eğitim verilmelidir. Bu, potansiyel tehlikeleri tanıma, koruyucu ekipmanların nasıl kullanılacağı ve acil durumlarla başa çıkma konularını içermelidir.

2. Koruyucu Ekipmanlar: İşçilere uygun koruyucu ekipman sağlanmalıdır. Bu, işçilerin göz, kulak ve solunum yollarını korumak için maske, gözlük, kulak koruyucuları gibi ekipmanları içerebilir.

3. İşyeri Düzenlemeleri: İş yerinde güvenlik önlemleri alınmalıdır. Örneğin, yangın söndürme ekipmanları bulundurulmalı ve yangın tehlikesine karşı önlemler alınmalıdır.

4. İş Sağlığı Denetimi: İşçilerin düzenli sağlık taramaları yapılmalı ve iş sağlığı açısından risk altındaysalar gerekli tedbirler alınmalıdır.

5. İşçi Katılımı: İşçilerin iş güvenliği konularında katılımı teşvik edilmelidir. İşçilerin görüşleri dinlenmeli ve tehlikeleri rapor etmeleri teşvik edilmelidir.

Barınma Sorununa Öneriler:

1. Konut İmkanları: Odun kömürü üreticilerine uygun barınma imkanları ( konteyner, çadır) sağlanmalıdır. Bu, konutların temiz ve sağlıklı olmasını içerebilir. 

2. Temel Altyapı: Su, elektrik ve temiz tuvalet gibi temel altyapı hizmetleri sunulmalıdır.

3. Sosyal Destek: Üreticilere sosyal destek sağlanmalıdır. Bu, eğitim, sağlık hizmetleri ve diğer ihtiyaçlarını karşılamalarına yardımcı olabilir.

4. İşbirliği: Yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve diğer paydaşlarla işbirliği yaparak barınma sorunlarını çözmek için çaba harcanmalıdır.

Bu öneriler, odun kömürü üreticilerinin iş güvenliği ve barınma sorunlarını azaltmaya yardımcı olabilir. Ancak, her bir durum farklıdır, bu nedenle yerel koşulları ve ihtiyaçları dikkate almak önemlidir.

Üç kuruş helal para için hayatlarını ortaya koyan bu emekçi insanları saygıyla selamlıyorum.

Fotoğraf- Yazı : Fikri Demirtaş 2 Eylül 2023, Malatya

                                                  
                   Ballıkayalı İş adamı Bilgehan Yalçın tarafından köye dikilen al bayrağımız 
                                    Ballıkaya ( Mezirme) köyünde  dalgalanmaktadır.
                     Resim : S.Özerol



                                                F.Demirtaş,  Süleyman Özerol
                                                Başkavak köyünde fıstık ağacının altında 


Mihayil( Başkavak) köyü
Oturan öğretmen Hasan Takmaz , Hasan Hüseyin Takmaz,
 Süleyman Özerol, F.Demirtaş, Adil Aktaş


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hekimhan - Basak Köyünde Kış Yarısı Geleneği Kuşaklar Boyu Yaşatılıyor.

Malatya'nın Ermeni Terzilerin Unutulmaz Anıları

HEKİMHAN- ULUGÜNEY İSTASYONU VAGON OKUL