AKÇADAĞ KÖY ENSTİTÜSÜ BASIMEVİ' NİN ÖYKÜSÜ

Akçadağ Köy Enstitüsü Yerleşkesi 
Dron Fotoğraf : Oğuzhan Demirtaş, 
        Köy Enstitüleri, 1940'lı yıllarda kısa ömürleri boyunca halk tarafından tutulan, herkesçe tanınan bir değer  kazandı, Ancak beraberinde birçok tartışmayı da getirdi. Bu kurumlar hâlâ da tartışılmaktadır.
Bu tartışmalardan biri, enstitülerin benzersiz okul kültürüne odaklanmaktadır. Geleneksel okullardan ayrılan bu kültürel iklim, enstitünün örgütsel yapısı, çevresel faktörler, "iş eğitimi" ve imece uygulamalarının yanı sıra enstitü topluluğunun etkileriyle şekillenmiştir. Bu unsurlar, Köy Enstitüleri'nin eğitim ortamını diğer okullardan farklı kılan önemli faktörler olarak öne çıkar.

Atatürk Cumhuriyetinin  yüz akı , UNESCO'nun tüm gelişmekte olan ülkelere örnek eğitim modeli olarak gösterdiği , bize özgü ve eşsiz anlatım olan Köy  enstitülerinin kurucularından , Türk eğitim bilimci, köy enstitülerinin mimarı ve dönemin İlköğretim Genel Müdürü   İsmail  Hakkı Tonguç  (1893 -1960 )yol  arkadaşı  Akçadağ Köy Enstitüsü  müdürü  Şerif Tekben (1908 - 1983 ) .    Cumhuriyet dönemi Malatya basım tarihine tanıklık eden kitaplar, dergiler ve basılı matbu evraklarıyla öne çıkan bir Basımevi ve Matbaa 'ya 1945 yılında sahipti.

                                      Akçadağ Köy  enstitüsü Şerif Tekben  öğrencilerle
                                               Fotoğraf: alıntı

Köy enstitülerinde kitap okuma

Köy enstitülerinde, kitaplar sadece bilgi kaynağı değil, aynı zamanda farklı dünyalara açılan kapılar olarak kabul edilirdi. Öğrencilere tanınan özgür okuma saatlerinde, kitaplar üzerinden değerler düzenlenir ve öğrencilerin dünya görüşleri şekillenirdi. 

MEB Yayınları denince akla elbette öncelikle Milli Eğitim  Bakanı Hasan Ali Yücel ve 1940’lı yıllardaki Dünya Klasikleri serisi gelir, gelmelidir. O dönemde en iyi kitaplar, en iyi çevirilerle halka çok ucuz bir fiyatla sunulmuştu. Belki de bu Cumhuriyet döneminin en önemli kültür hamlesi diye nitelendirilebilir.

 Öğrenci, öğretmen ve usta öğreticilerden yılda en az 24 kitap okuma, özetleme ve dosyalama görevi, okuma alışkanlığının önemine vurgu yapardı. Bu yaklaşım, günümüzde azalan kitap okuma alışkanlığını düşündürücü kılarken, köy enstitülerinde zamanın verimli kullanılmasına odaklanan öğrencilerin çabalarını ön plana çıkarırdı.

                   ***
     Akçadağ Köy Enstitüsü, geçmişi 1848’lere dayanan Hamidiye Kışlasında kurulmuştur. Burada daha  önce1938’de bir Eğitmen Kursu açılmıştı.

                                    
                                             Memur ve muallimlere ait Sicil defteri

 Enstitünün ilk yıllarında, ilk müdür Şinasi Tamer 2 yıl,  ikinci müdür Şerif Tekben 5 yıl görev yapmışlardır. Akçadağ Köy Enstitüsü 1940 Temmuzunda yeni yerleşkesinde ( Karapınar  köyü )kurulmaya başlanır, Tekben, 1940-1942 yılları arasında Akçadağ’da eğitmen kursu şefliği görevindedir. 1942 yılında ise Akçadağ Köy Enstitüsü müdürlüğü görevini üstlenir 1946’ya kadar...

                                               Akçadağ Köy Enstitüsü Müdürü Şerif Tekben 
                                          Fotoğraf : Alıntı 


İktisadi Yürüyüş dergisi sayı: 129 ,2 Mayıs1945 tarihinde Bir gezi intibaları " Akçadağ Köy Enstitüsü" gazeteci Aslan Tufan YAZMAN

ŞERİF Tekben'i şöyle anlatır.
"Birden karşı yamaçlarda bir cip otomobili belirdi.
- Enstitü müdürü geliyor, dediler...
Biraz sonra sinirleri kuvvetli bir eli sıkıyorum:
- Şerif Tekben !
Bu iddialı soy ismi taşıyan öğretmene bakınca. Bu zat öğretmenden daha fazla bir şeydi... Bir askeri kamp müdürü, bir alay komutanı, milli bir çete reisi, gönüllü bir kahraman... İşte enstitü müdürü böyle bir tiptir.  Uzun boylu, geniş omuzlu, esmer yağız, tuttuğunu koparır, golf pantolonlu, pehlivan yapılı bir adam...Enstitünün karakteri, muvaffakıyeti başarısı hep müdürün yüz çizgilerine tabidir.

Bacaklarında halk arasında efe çizmesi olarak da  bilinen pırıl pırıl körüklü bir siyah çizme giyerdi.
Gene çok uzaklardan belli belirsiz bir kampana sesi geldi kulağına. 
Başını kaldırıp yol kenarındaki kavak ağaçlarının göğe uzanan dallarına baktı.
Ağacın yapraklarında en küçük bir kıpırtı yoktu."


                                                Çağla Ormanlar Ok, Fikri Demirtaş 
                                        Akçadağ Köy Enstitüsü mezunu Şerif Tekben'in öğrencileri ile  Ankara buuşması
                                 
    Tekben'in kızı Günnur'dan olma  torunu Çağla Ormanlar OK dedesine ait " Canlandırılacak Köy Yolunda" kitabını Akçadağ Köy  Enstitüsü  yerleşkesine bir grup arkadaşı ile  gezi için geldiğinde bana hediye etmişti... Dedesi Şerif Tekbenin arşivi kendisinde olduğundan Akçadağ  Köy Enstitüsü  ile ilgili  bir kitap hazırlığına başlamış. AKE 1949 mezunu Ali Doğan,1957 Akçadağ  Öğretmen okulu mezunu Eğitim Müfettişi Hasan Gül,  1976 mezunu Fikri Demirtaş, Köy Enstitüsü  1952 mezunu eğitim Müfettişinin oğlu Kültür Bakanlığından emekli şube müdürü  Adil Aktaş ile birlikte  Köy  Enstitüsü  arşivinin bulunduğu Akçadağ  Fatih Fen lisesi arşivinde çalışma yapıldı.


                                        Elazığ Basın Müzesi İngiliz Victoria Matbaa makinesi
                                              ( Akçadağ Köy Enstitüsü de bu marka Matbaa Makinesi alır)

     Akçadağ Köy Enstitüsünü diğer enstitüler arasında öne çıkaran birkaç önemli özelliği var.
 Bunlardan birisi kendisine ait bir basımevi olması ve öğrencilerin yazı yazdığı, dizdiği ve bastığı bir matbaasının olması. Basımevinin kurulması daha çocukluğunda basım ve yayıncılığa tutkusu olan Şerif Tekben’in geçmişinden gelen yayıncılık tecrübesinden kaynaklanır. 
Balkan savaşı sırasında ailesiyle birlikte Kastamonu'ya yerleşerek bu ilde yayımlanan ve Kurtuluş savaşı’nı destekleyen Açıksöz gazetesinde çalıştı.
 12 yaşında gazetesinin dağıtıcılığını ve idare memurluğu yapar. 
 Tekben şöyle diyor; “Çocukluğum ve yaşamımın en önemli bir bölümü gazete ve matbaada geçti. Gazete sattım, baskı makinesinin kolunu çevirdim, mürettiplik yaptım. Öğretmen okulunda okurken bile dergi çıkararak harçlığımı sağlardım.” 

Akçadağ Köy Enstitüsü Müdürü Şerif Tekben

Okul müdürü Şerif Tekben, Eğitim Başı Reyzi Pamir, Müdür Yrd. Mümin Başoğlu, Türkçe Öğretmeni Mithat Erden  , Ve Okul öğrenci temsilcisi bir araya gelerek basımevi için gerekli makine, kağıt, mürekkep vb. teknik malzemelerin nasıl temin edileceğini konuşmuşlardı. Yapılan araştırmalarda kısa süre içinde Elazığ'da ikinci el baskı makinası olduğu haberini almışlardı. 

Markası “Viktoria’ydı . Uzun süreden beridir kullanılmıyor olmasına rağmen iyi durumdaydı. Sahibi makinayı kapalı bir depoda tutmuş ve dikkatlice üstünü kapatmıştı. Hem yanında kasalar dolusu mürekkep, kağıt ve baskıda kullanılan malzemeler bile vardı. 

Artık Enstitünün basımevi ‘Victoria’nın yardımıyla binlerce materyal basmaya ve dağıtmaya hazırdı. Tatlı bir heyecan vardı öğretmen ve öğrenciler arasında. Matbaa çalışmaya başladığında takvimler 1945 yılını gösteriyordu. Matbaa makinesi harıl harıl çalışmaya başlamıştı. 

Akçadağ Köy Enstitüsü nde basım evi kurulması ve dergi çıkarılması ile ilgili Akçadağ Köy Enstitüsü Dergisi nde yer alan bilgiler şöyledir : 469 Enstitümüzde ileri atılan adımlardan biri de basımevimiz olmuştur. Bugüne kadar bütün baskı işlerimizi başka yerlerde yaptırıyorduk. Bugün kendi işlerimizi yapan basımevimizin gayesi ticaret etmek değil, köy enstitüleri ve enstitü mezunları ile bir bağ temin edip bunların her türlü yazı işlerinin yerine getirmektir. Bundan başka her arkadaşın bol bol yazı yazmasının da yolu açılmıştır. Bugün basımevimizde köy enstitülerini, köy öğretmenlerini bağlamak amacını taşıyan bir Akçadağ adlı dergi çıkmaktadır. Bu dergi her ay aksamadan çıkar. Bunların yanı başında enstitümüzün birçok yönden ihtiyacını temin ettiği gibi, diğer yerlerden yapılan siparişleri de kabul eder. Şimdiye kadar Pulur, Dicle Köy Enstitülerinin ve Malatya, Elazığ, Tunceli valiliklerinin birçok siparişlerini yerine getirdik. Akçadağ Köy Enstitüsü Dergisi enstitünün en önemli yayın organıdır. Dergide enstitüde yapılan her iş yer almıştır. Öğrencilerin kendilerini ifade edebildikleri, düşüncelerini paylaştıkları bir dergidir. Ayrıca dergide diğer köy enstitülüleri hakkında haberlere de yer verilmiş, onlarla da irtibat kurulmuştur. Dergide öğrencilerin şiirlerine, yazılarına, karikatürlerine özellikle yer verilmiştir."
Akçadağ köy enstitüsü  dergisi; temmuz 1946 sayı:7, s. 43


Matbaada AKE Yayın Organı “Akçadağ Dergisi ”, Bu dergide öğrencilerin şiirleri, öyküleri ve enstitü çalışmaları yayımlanır. Eğitim Başı Reyzi Pamir derginin her sayısında " Kuruluş Hatıraları" köşesinde yazılar yazar.
 Matbaada dergi ile birlikte binlerce matbu materyal basılıyordu. Bunların dışında iki şiir, bir de Malatya kayısısı üretimiyle ilgili kitaptan sonra dördüncü olarak Canlandırılacak Köy Yolunda kitabı basılır.

  Şerif TEKBEN'in   " Canlandırılacak Köy Yolunda "başlığıyla kaleme aldığı anı/izlenimlerini kitabını okudum. Biliyorsunuz Köy Enstitüsüne müdür seçerken genç ve liderlik özellikleri olmasına dikkat ediliyordu. Tekben de bu özellikleri fazlasıyla taşıyor. Ayrıca AKE sürecine de düşünsel olarak hazır birisi. İlk öğretmen olarak atandığı köye gittiğinde öğrendiklerinin hiçbir işe yaramadığını görüp, “köyün en cahili” olduğunu anladığında eğitim sistemini sorgulamaya başlamış. Kitabın içeriği ; Köy Enstitüsü idarecilerinin, öğretmenlerinin öğrencilerinin, memurların imece olarak  emeğini yaşayarak hayal ederek okuyacaksınız. 

Tekben Akçadağ Köy Enstitüsü’ne aldığı bir matbaa ile okulu aynı zamanda bir yayın merkezine çevirir… Tam da burada gelin kitaptan bir bölüm okuyalım. 

 Şerif Tekben,  Canlandırılacak, Köy Yolunda- Sayfa 102

     1945 yılında müdür Tekben tarafından alınan bu matbaanın öyküsü: 
Basım İşleri: 1945 yılı başlarında basım evi kuruldu. Bu yoldaki çalışmalarından iki taraflı fayda sağlanmaktadır. Her yılda dışarda bastırılan bir çok defter ve kağıtlar için harcanmakta olan yüzlerce lira tasarruf edilmiş oldu. Öğrenci ve öğretmenler tarafından bazı yayınların yapılmasında basımevinin başlı başına müessir olduğu görülmüştür. İyi ve düzenli çalışmalar sayesinde. Enstitüde aylık bir dergi çıkarılabilmektedir. Bu gün derginin dokuzuncu sayısı çıkarılmak üzere de. Bundan başka iki şiir kitabı bir broşür, Malatya kayısıcılığına ait bir kitap ve bazı resmi dairelerin evrakı ile komşu köy enstitülerinin cetvelleri basılmıştır. Basım ve yayım işlerinde öğrenciler çalışmaktadır. Diziciler, tertipleyiciler ve basıma ait diğer teknik işlerde epeyce öğrenci yetişmiş bulunmaktadır"

Basımevi Hakkında Neler Yazılmış ?

Köy Enstitüleri ve Çağdaş Eğitim Vakfı 
KÖY ENSTİTÜLERİNE YAKLAŞIM 28 Mayıs 2016 Akçadağ Köy Enstitüsü  Mithat Erden'in  yazısı

 "......1942’lı yılının Eylül ayında Gazi Terbiye Enstitüsünden mezun oldum.   Akçadağ Köy Enstitüsü Türkçe- Edebiyat öğretmenliğine tayinim çıktı. Akçadağ Köy Enstitüsüne gidip işe başladım.

      Enstitü müdürümüz Şerif Tekben, Eğitim Başı Reyzi Pamir  ve Batı  Trakya  tarlalarında  tütün işçiliği yapmış , dünya tatlısı  Mümin Başoğlu'ndan kurulu  ekip bu  ağır ve tarihsel görevi  yüklenmiş bulunuyorlardı.

      Her hafta öğrenciler tarafından hazırlanan  duvar gazetesinde  bütün köy enstitülerindeki gelişmeler  ve olaylar yayınlanıyor ve öğrenciler tarafından dikkatle okunup izleniyordu. Cumartesi günleri meydanda, herkesin görüşünü serbestçe  açıklama konuşma  ve tartışma  yapabileceği bir kürsü  kurulurdu.  Bütün bunları göz önüne alarak  idareden daha düzenli  ve yaygın  bir etkinlik için  hemen bir matbaa alınmasını istedim. Görüşüm uygun görüldü. Elazığ'da satılık bir matbaa olduğunu öğrenince oraya gittim. Matbaayı satın alıp Enstitüye getirdim.  Akçadağ Köy enstitüsündeki gelişim ve etkinlikleri  duyurmak üzere  öğrencilerimle birlikte " Yeşil Kuşak "adıyla bir dergi çıkarmaya başladık. Büyük ilgi gördü. Serbest  kürsüde konuşulacak konuları da belirledim.  Ağırlıklı olarak eğitsel konular işlemeğe başladık." 


Akçadağ köy enstitüsü Dergisi Haziran 1949, Enstitümüzde yayım işleri syf:23

Basımevi görmemiş veya basımevimizin ne kalitede merak eden okurlarımıza az da ondan bahsedeyim.
Enstitüde Basım işleri. Basımevinde bir elektrikli diğeri ayakla çalışan iki basım makinesi, ciltçilikte ve dergi için bir kesme makinesi, altı, sekiz, on, on iki; on altı, yirmi dört, otuz altı, ve kırk sekiz pontluk harfler ve yeterince antenin, kaırat mevcuttur. Derginin klişeleri İstanbul'da yaptırılır." Geçmişte matbaacılıkta kurşun harflerle yazı yazılırdı, tipo makineleri vardı. Bu da ayrı bir iş koluydu ve daha zordu." Öğrenci yazısı
Akçadağ Köy enstitüsü öğrencileri Ağın'lı  Mehmet Ali Bilir  arkadaşları ile 
Fotoğraf: (Kızı Lale Elbir Özmen arşivi)

Dergideki konular önemli kişilerden yazılar, halk kültürünü tanıtmak, bilinç oluşturmak ve enstitü haberleri ile ilgili bulgular halinde verilmiştir.


Prof Dr. Aytaç Açıkalın Akçadağ Basımevi ile ilgili iletide şunları söylüyor :



                            ( Soldan ) Tarihçi Araştırmacı - Yazar Nezir Kızılkaya, Prof Dr. Aytaç Açıkalın, 
                                           Yakında kaybettiğimiz Celal Yalvaç, Eğitimci Yazar Fikri Demirtaş

            "1958 yılından başlayarak öğrencilerin katkı ve katılımı ile meraklı (amatör) bir grubun uğraş alanı olarak uyandı, gelişti ve kaldı. 
Ben okula Resim-İş öğretmeni olarak 1958 yılının Temmuz ayında göreve başladım. Kısa zamanda (11.3.1959) yönetim görevi (müdür yardımcısı) üstlendim, bir yıl sonra (1.3.1960) müdür başyardımcısı olarak atandım. Bu görev öğretmen okullarında okul müdüründen sonra gelen “idari”  en üst görevdir. Bu görevin paralelinde “eğitim-öğretim-öğrenci disiplini-rehberlik kapsamında “eğitim şefliği” görevi vardır. Ayrıca teknik yönü ağırlıklı tarım ve atölye şefliği birimleri de idari birimlerdir. Akçadağ öğretmen okulunda çalıştığım sürede (1.9.1965) tarım şefliği hariç tüm yönetsel görevlerde çalıştım. Bu nedenle fiziki yapı, mal varlığı, uygulama projeleri konuları ilgim ve bilgim kapsamında olmuştur. 
Bu çalışmalarım sırasında okulun mekanlarını ziyaret eder, araç gereçlerini sayısal ve işlerlikleri yönünden bir anlamda denetlerdim. bir not olarak vurgulamak isterim ki, Köy Enstitüsünden kalan kitap, ders araç gereç, donanımı kapsayan geçerli ve güvenilir bir kayıt, “envanter” yoktu. Bu anlamda bodrum katında, yeterince izlenmez ise zaman zaman yağmurlu günlerde su dolan bir ambar/depoyu görmek istedim. Burası büyük ölçüde teknik araçların depolandığı bir bölümdü. Üzeri branda bir örtü ile örtülmüş aracın ne olduğunu sorduğumda “matbaa makinesi” dediler. Açtırdım pek iyi tanımadığım bir makine idi; baktım inceledim ayak ile çevrilen “pedallı” küçük bir baskı makinesiydi. Matbaa ile, baskı ile daha evvelki özel ve okul yaşantılarımda bir ilişkim olmamıştı. Gördüğüm aklıma yerleşmişti ben ambardan çıkarken; okulun bir kısım basılı belgelerini dışardan temin etmek, Malatya’da bastırmak zorunda kalıyorduk. 
O dönemdeki matbaa teknolojisini anlatabilmek için, tüm yazının bütün kurşundan harflerinin (hurufatın) kasadan tek tek bulunup dizilmesi ile başladığını söylemek yeterli olur sanırım. Araç dönemin ilk teknolojilerinden biriydi sanırım. Sizin yazınıza koyduğunuz İngiliz  Victoria marka makine ile hemen hiç ilgisi yoktu. Makineyi çalıştırmak, dizgi araçlarını sınamak için iş ve resim derslerimde sık sık bu depoya iniyordum ve bu sırada bir kısım  meraklı öğrencilerimi de yanıma alıyordum. Baktık, elledik, sınadık, çalıştırmak için uğraştık; bir şeyler oluyordu ama bir baskı örneğine ulaşamadık. O eğitim öğretim yılının  (1960) ara tatilinde Malatya da bir Gazete matbaasında çalıştım iki hafta, dizmeyi, çerçevelemeyi, sıkıştırmayı, bağlamayı çıraklık düzeyinde öğrendim. 

Celal Yalvaç bey’le ilişkimiz öncelikle fotoğraf makinesi ile değil, fotoğraflarla gelişti. Bir ara “ Eski Malatya’ya merak sarmıştım; o zaman tam anlamı ile harabe olan camiden değişik yönlü, siyah beyaz fotoğrafla ve renkli saydamlar (slâytlar) çekmiştim. Celal Beyle paylaşırdım hemen hepsini.

                                              (Soldan)Prof. Dr. Aytaç Açıkalın, Rahmetli Celal Yalvaç

 Okulun  dergisi o dönemde (üç ayda bir sayı) çıkarılmaya başlandı. İşlerin yoğunluğu, boş, anlamsız bir endişeyi ve kaygıyı doğuruyordu, öğrencilerin burada çalışmaları derslerini aksatmalarına neden oluyor, ben zamanımın önemli kısmını derginin hazırlanmasına veriyorum, okulun “basılı evrakları” için zaman kalmıyor v.b. Bu amaçla sanırım daha evvel okulun matbaasında çalışmış bir eleman işe alındı; okul döner sermayesinin bize dalı olarak çalışmaya başlayan okul matbaasında ilk kitap basımı okul müdürünün Atatürk ile bir kitabının basımı olmuştu. Akçadağ İlköğretmen Okulu Dergi’sinin de sanırım en son 6. Sayı çıkarılmıştı.
Burada söz konusu Dergi ile bir yaşantımı da paylaşmak isterim. O yıllarda;  tarihi tam olarak değil, ama kış olduğu kesin, çünkü Paşa’nın uzun boyun atkısı çok dikkatimi çekmişti; Kendileri okulu ziyarete gelmişti. Yalın, sade döşeli öğretmenler lokalinde dinlenirken okul Müdürü   Mahmut (?) Bey, yayınlanmış dergilerden üç veya dört sayıyı İnönü’ye sunarak “Paşam okulumuzun matbaasında bastığımız dergilerimiz” dedi. İnönü aldı, gözlüğünü çıkardı, taktı inceledi ve müdüre dönerek “Mahmut, dergide “üç ayda bir çıkar” yazılı, hani bunun son sayıları nerede?” dedi. Okul müdürü alışılmış, bürokratik deyişlerle konuyu açıklamaya çalıştı. Dikkatimi çekmişti, sunulan tarih ile son sayını tarihi arasındaki açıklığı görebilmişti. İlgi mi, zeka mı, askerlikten gelen denetim-teftiş alışkanlığı mı bilemem."


                                
                                  ( Soldan )Malatya'nın tarihi hafızası araştırmacı - yazar  merhum  Celal Yalvaç,
                                    İstanbul Üniversitesi . Ed. Fak. emekli öğretim görevlisi araştırmacı-yazar 
                                    merhum İsmail  Kaygusuz  emekli öğretmen araştırmacı yazar Fikri Demirtaş

1962 Akçadağ Öğretmen okulu mezunu İstanbul Üniversitesi . Ed. Fak. emekli öğretim görevlisi araştırmacı-yazar   İsmail Kaygusuz,  77. Kuruluş Yıldönümünde Köy Enstitüleri ve Akçadağ İlköğretmen Okulu Yıllarından matbaa anılarını anlatıyor:

"....Akçadağ Köy Enstitüsü tarihine müdür Şerif Tekben’in bir başka önemli katkısı, onun büyük çaba ve emeği ile kurulan matbaası olmuştur. Bu matbaada yayınlanan “Akçadağ” adını verdikleri dergide öğrencilerin şiirleri, öyküleri ve enstitü çalışmaları yayınlanırdı. Tekben matbaa için makine aldığını ilk başlarda Ankara’dan gizler. Fakat Tonguç, bunu haber alır, Tekben’e şifre ile ulaşır, onu özendirir, kutlar ve ‘matbaa büyük kuvvettir. Bunu sağladığın için tebrik ederim’ ifadeleri ile Tekben’i yüreklendirirdi (Beşinci sınıfta okurken, yeni müdürümüz Ali İhsan Beyhan döneminde matbaa etkin hale getirilmiş ve Akçadağ Dergisi yeniden birkaç sayı çıkartılmış ve müdürün “Atamız Atatürk” kitabı basılmıştı. O dergide birkaç makaleyle bazı öykü ve şiirlerim yayınlanmıştı)"


Türkiye Cumhuriyet tarihinin sosyal, kültürel ve mekânsal bir yansıması olan Akçadağ Köy Enstitüsü’nün, mimari ve kültürel değerleri ile korunup işlevlendirilerek geleceğe aktarılması, gerekirken. Toplumsal hafızada giderek yok edilmektedir.
Benim de  1976 yılında mezun olduğum okulda matbaanın yeri; uygulama ilkokulunun bitişiğindeki binanın bodrum katındaydı. İzmirli Matbaacı Ahmet sonra da matbaacı Nurettin Gücük çalışıyordu.


1972 yılında Akçadağ Öğretmen okulunda Türkçe Öğretmeni Gülfidan Tece rehberliğinde 
Kültür Edebiyat Kolu olarak matbaada bir sayı "Erek" adlı bir dergi çıkarılır. 

                                           Akçadağ Öğretmen Okulu Türkçe Öğretmeni  Gülfidan  Tece 

Okul idaresinden gerekli destek olmadığından dergi bir daha  çıkarılmaz . Öğretmen  Tecer'nin , yüksek mimar  kızı Alkım Doğan  Türkiye'nin  sayılı seyahat yazarları arasındadır,  Atlas Dergisinin 2021 Haziran sayısında Malatya 'yı kaleme almıştır.


1976  yılında Türkçe öğretmeni Hüseyin Yeniçeri rehberliğinde okulun Kültür Edebiyat Kolu olarak teksir makinesi ile " Ülkümüz" adlı  dergi çıkarılır. Kitap kapağını ve dergi içindeki desenleri öğrenci olarak ben ( Fikri Demirtaş) çizmiştim.

     Dünyada ender görülen bir özellik olarak, kendi okulu içinde personel, öğretmen ve öğrencilerin gömüldüğü mezarlığa sahip olan Akçadağ Köy Enstitüsü'nün çevresinin koruma altına alınması için yapılan başvurulara , medyada bu konuda yazılar yazmama rağmen, Büyükşehir Belediyesi, Milli Eğitim Müdürlüğü ve Kültür ve Turizm İl Müdürlüğü tarafından gerekli adımlar atılmamıştır. İstanbul'da yaşayan Pütürge'li iş adamı arkadaşım Nurettin Aydın, mezarlığı ziyaret ettikten sonra kendi girişimiyle beton direkler ve tel örgü çektirerek mezarlığı koruma altına aldırmıştır.



                                                         Akçadağ Köy enstitüsü Mezarlığı

 Köy Enstitüsünün 3180 dönümlük yerleşkesinde,  yakın zamanda kahverengi bir tabela ile "Tarihi Polat yolu" yazısı dikilmiştir, Adana -Antep karayolu üzerinde bulunan  Köy tabelaları ile birlikte  yazılı  olan Akçadağ Öğretmen Okulu tabelası da kaldırılmıştır. İsterdim ki kahverengi bir tabela ile Akçadağ Köy Enstitüsü / öğretmen okulu yerleşkesi tabelası yazılıp konulsun. Ne yazık ki bir tabela bile uygun görülmemiş.
Yerleşkede sadece tarafımdan yazılan "Akçadağ Köy Enstitüsü Mezarlığı" tabelası bulunmaktadır. Ve Türk bayrağı asılıdır.  Okulun adı yitik olmuştur.

 Cumhuriyet döneminin eğitim tarihinde önemli bir yer edinen Akçadağ Köy Enstitüsü'nün anısına gereken değerin ilimizde verilmediği görülmektedir.


Akçadağ Fatih Fen Lisesi 

 Anadolu öğretmen liselerinin kapanması ile bazı okullar Fen liselerine dönüştürülür . Binalar atıl durumda kalır. Köy Enstitüsünün ve öğretmen okulunun resmi evrakların arşivi , okulun bazı araç gereçleri, on binlerce kitabı bulunan okul kütüphanesinden 9- 10 çuval kitap da Akçadağ Fatih Fen Lisesindedir. Yine bu okula ait bazı araç gereçler Malatya Lisesi okul müzesinde sergilenmektedir. 


                                                        Malatya Lisesi Müzesi 
 

Milli Eğitim Bakanlığı ,Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Büyükşehir Belediyesince tescili yapılmasına rağmen binalar koruma altına alınmamış   okul  kendi kaderine terk edilmiştir. Ne binaların restorasyonu yapılmış ne de istendiği halde bir eğitim müzesi yapılmamıştır.



                                                         Akçadağ Köy Enstitüsü okul Müdürü Şerif Tekbenin lojmanı
                                                           6 Şubat depreminden önce yanmış  yıkılmıştı
                                    
                                           
Matbaayı soracak olursanız! emekli bir tarihi hazine olan matbaanın akıbetini henüz bilmiyoruz.
Akçadağ Köy Enstitüsü/ Öğretmen okulunda artık derse başlama kampanası da çalmıyor. 
Matbaa binasından ses gelmiyor. Yatakhane, yemekhane ve voleybol, Futbol, basketbol sahalarında koşuşturma yok... Bahçelerinde ağaçlar kurumuş, kuşlar bile terk etmiş. Binalar yanmış, yıkılmış , Sevgi yolunun Arnavut taşları bile sökülmüş.

 Malatya’da bir entelektüel faaliyetin hikayesidir bu. Aynı zamanda yazı ve neşir hayatımızın Malatya basın tarihine Akçadağ Köy Enstitüsü’nden bakan bir değerlendirmedir. Bu, yeni nesillere yön çizecek ve filmi çekilecek olan bir hikayedir de aynı zamanda...

Şerif Tekben öğretmenim; seni ve  Akçadağ Köy Enstitülerinde imece ruhu ile emeği geçen herkesi   sevgi ve minnetle anıyoruz... 

Yitik okulun fotoğrafları :
Fikri Demirtaş arşivi 
Görseller telif hakkına tabi izinsiz kullanılamaz...

                                              Okulun Basımevi binasının son hali 



Okulun Hamamı


Sevgi Yolu

Ana Bina Derslikler



Akçadağ İstasyonu


                                        Enstitülü Ali Doğan . Öğretmen Okullu Fikri Demirtaş (Mayıs2023 )


Akçadağ Köy enstitüsü Yerleşkesinden geçen yol



                                                    Akçadağ Öğretmen  Okulu yazısı bu tabelada  yok artk

Yorumlar

  1. mükemmel bir çalışma olmuş. ellerinize sağlık. kendim de Akçadağ köy enstitüsünden olmasa da AKE'nin ruhuyla devam eden Akçadağ Anadolu Öğretmen Lisesi'nin son mezunlarındanım. Bu okulda okumak, o okulun tarihsel ruhunu solumak tarifsiz bir deneyimdi. Akçadağ Köy Enstitüsü ve Akçadağ Anadolu Öğretmen Lisesi, Anadolu coğrafyasının paha biçilmez ekollerindendir.

    Bu kıymetli çalışma için teşekkürler, elinize kaleminize sağlık.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hekimhan - Basak Köyünde Kış Yarısı Geleneği Kuşaklar Boyu Yaşatılıyor.

AĞ TOPRAK ; BİR HEKİMHAN ÖYKÜSÜ

Malatya Hekimhan İlçesi Dursunlu Mahallesinde Dört Yüzyılık Ceviz Ağacı.