HOZELEK ( Salyongoz) TOPLAMA


 Eskiden, Malatya, Yeşilyurt-Barguzu Köyü (Bostanbaşı) henüz imar rantına açılmadan, her yanı meyve bahçeleriyle donatılmış, adeta bir cennet köşesiymiş. Gündüzbey Köyü kaptajdan gelen sulama suyu, koca arıklı meydanda, cami ve kahvesiyle yaşamın kalbinde akarmış. Kahvede, demli çaylar eşliğinde yapılan sohbetler, tavla ve iskambil oyunlarıyla renklenir, keyifli günler yaşanırmış. Harığın kenarlarında, kavaklar ve salkım söğütler, yeşil serin suların çağıldadığı zarif bir tabiat köşesini oluştururmuş. Barguzu'nun zamanı, burada hızla akıp gidermiş.

Cami avlusunda ise devasa bir çınar, gövdesiyle gökyüzüne uzanırmış. Su, çınarın yanı başından akmaya devam eder, sağa sola yükselen dallarının yaprakları ise tepesinde yeşil bir kubbe oluştururmuş. Rüzgar estiğinde, çınarın yaprakları arasından süzülen ışıklar, caminin vitraylı penceresinden adeta sızar gibiymiş. Barguzu'nun bağlarında ise bir cennet varmış. Üzümler, kayısılar, kızılcıklar, kirazlar, dutlar, elmalar, erikler, armutlar ve birçok meyve ve sebze yetişirmiş. Köylüler, bu bereketi şehre götürür, şehir halkı da sevinçle karşılar, ürünleri hemen alırlarmış.  Barguzu Köyü, zamanın akışıyla büyüyüp gelişirken, doğanın ve insanın uyum içerisindeki yaşantısına tanıklık edermiş.

                          
Barguzu'da Hozelek Toplama

      Malatya'nın sakin köylerinden birinde, Aspuzu Bağlarında, doğanın sessizlik içindeki dünyasıyla iç içe yaşayan bir topluluk vardı. Bu topluluğun en önemli üyelerinden biri, adıyla değil, yaşam tarzıyla tanınan hozeleklerdi. Bahar mevsiminde sabah güneşinin ilk ışıklarıyla birlikte, Barguzu'nun serin gölgelerinden çıkan hozelekler, günlerini ağaçların dallarında, toprak altında veya çürümüş yapraklar arasında geçirirdi. Spiral kabuklarıyla çevrili vücutlarıyla tanınan bu canlılar, kabuklarının sağ tarafındaki boşluktan dışarıya bakarak dünyayı izlerlerdi.


                                             Semender ( Yağmur böcceği )

     Hozeleklerin, yumuşak ve yapışkan bir yapıya sahip olmalarına rağmen, kaslı ventral ayakları sayesinde hareket edebildiklerini görürdünüz. Mukus adı verilen sümüksü salgıları, onların gümüş renkli parlak izler bırakmasını sağlardı. Bu küçük yaratıkların, uzun antenleriyle çevrelerini keşfettiğini görmek mümkündü. Tehlike hissettiklerinde ise kabuklarına çekilir, kendilerini güvene alırlardı. Yiyeceklerini sıyırarak tüketen hozelekler, çürümüş organik maddelerin yanı sıra mantarlar, likenler, yeşil yapraklı bitkiler, domates, salatalık  yerlerdi. İnsanlar, kuşlar, kaplumbağalar ve diğer küçük hayvanlar da onları av olarak seçerlerdi. Doğanın döngüsü, bu şekilde devam ederdi.


       Fotoğraf :Barguzu  bahçeden

     Karlar eriyip ilkbahar geldiğinde, Mart ile Mayıs ayları arası Barguzu'nun sessiz sokakları, köylülerin gülüşleriyle doluydu. Baharın müjdecisi, adeta hozeleklerin çağrısına kulak vermiş gibiydi.  Gözleri ışıldayan  çocuklar, gençler sabahın erken saatlerinde köy camiinin önünde buluşurlar, küçük gruplar halinde, bir araya gelip hozelek toplamaya çıkardılar. Mart ayının başından Mayıs'a kadar süren hozelek toplayıclığı, köylülerin yüzünü güldürüyordu. Onlar için, her bir hozelek toplama gezisi, yeni bir maceranın başlangıcıydı. Ve Barguzu'nun masalsı doğasında, bu minik yaratıklarla dolu bir dünyayı keşfetmek, hozelek toplamaya çıkanlar için en büyük mutluluk kaynağıydı.

                                               Yeni yapılan Bostanbaşı Camii


     Barguzu'nun sakin sokaklarında, müezzinin hoparlörden okuduğu  ezanın yankılarıyla birlikte  hozelek toplayıcıları  evlerinden çıkıp çınarın altına camiye  doğru ilerliyorlardı. Ellerinde sopalar, sepetler, çuvallar ve margarin yağı tenekeleriyle bekliyorlardı, 

Havaların yağışlı olması, hozeleklerin daha fazla ortaya çıkmasını sağladığı için çocukların yüzlerinde gülümseme oluşturuyordu. Hozelek toplama için özellikle çiğin düştüğü sabah saatleri ve yağmurlu günler tercih ediliyordu. Hozelekler, doğanın mucizesiydi. Islak topraklarda, sulu çayırlarda ve nemli ağaç diplerinde gizlenirlerdi. Bu nedenle, yağmurlu sabahlar ve çiğin düştüğü saatler, onların ortaya çıkma zamanıydı. Hozeleklerin yanı sıra sürüngen  kertenkeleye benzeyen sarı benekli  semenderler( yağmur böcekleri) de çıkardı. 




    Hozelek toplayanlar, yağmurlu günleri sabırsızlıkla bekler, hozelek toplamaya çıkmak için sabahın erken saatlerinde uyanırlardı. Salyangoz toplama, Barguzu'nun gizemli ustalarının işiydi. Dürbün Müslüm, Projektör Eko, fener İco, Deli Garip, ve Radar Muharrem... Bu ustalar, hozeleklerin en iyi nerede bulunabileceğini bilir ve her toplamaya çıkışta görevlerini titizlikle yerine getirirlerdi. Dede Pınarı, Milloğun Dere, Tulloğun Bendi, Gamışlı Bağ, Çalı Pınarı, Daşlı Gever, Kileyik’in bahçeleri... Bu yerler, hozelek toplayıcılarının hedefiydi. Ve bu gün, onların ayak izleri Beyler Deresi'ne kadar uzanacaktı.




                                                                 Dede Pınarı

       Barguzu’nun sakin ve huzur dolu atmosferinde, Dede pınarı bölgesinde hozelek çok olurmuş. Dede pınarına doğru yol alındığında, göze çarpan yıkık kerpiç bir evin duvarlarında derme çatma bir ziyaret görünür. Bu ev Türkmen alevi Dede Muhammed'e aitmiş. Burada yaşayanlar, sık sık Dede Muhammed'in ve Dede Pınar'ının hikayesini anlatırlar.


                                                        Dede Pınarı

     Dede Pınar'ına gelen ziyaretçiler niyazlarını ederler, adaklar sunarlar, beraberinde lokmalar getirerek dış budak ağacı ve karadut ağacının altında toplanırlar. Dileklerini tutmak için dış budak ağacının dallarına renk renk bezler bağlarlar. Şifa bulmak için pınarın suyundan içerler, dereden akan suyun melodisini dinleyerek ruhen huzura ererlermiş. Aynı ritüel günümüzde de devam etmektedir. Günün yorgunluğunu ve endişelerini bir kenara bırakıp, doğanın içindeki bu kutsal köşede, insanlar bir araya gelir ve birbirlerine destek olurlardı. Dede Pınar'ının etrafında dolaşan hikayeler ve dualar, o bölgenin ruhunu ve kültürünü yansıtırdı.


                                                   Dede Pınarı yolunda ziyaret

      Bu hozelek gezileri, adeta bir ritüeldi. Toprak hafif nemli, hava serin ve taze kokularla dolu olurdu. İlk hedefleri, bahçelerin gizemli çalıları arasında saklanan hozeleklerdi. Her biri, kendi gizli saklanma yerlerinden çıkıp bahçe çitlerini aşardı. Kıvrak hareketlerle ilerlerken, gözlerindeki heyecan bir başka parlıyordu. Her bir hozelek, bir hikaye anlatıyordu aslında. Toprağın altında, sessiz sedasız yaşayan bu minik yaratıkların maceraları, köylülerin gözünde büyülü bir dünya yaratıyordu. Onlar için, hozelek toplamak sadece bir aktivite değil, aynı zamanda doğayla kurdukları özel bir bağın da ifadesiydi.

     Barguzu'nun bağlarında, bahçelerinde ve çayırlarında dolaşan çocuklar, gençler hozeleklerin izini sürerken doğanın seslerini dinlerdi. Kuşların cıvıltısı, rüzgarın uğultusu, yaprakların hışırtısı ve yağmur damlalarının melodisi, onların adımlarına eşlik ederdi. Her bir hozelek, doğanın kendi dilinde anlattığı hikayenin bir parçasıydı. Bağ köylerinde, kış uykusundan uyanan ağaçlar baharın gelişini müjdeliyordu. İlk kızılcık ağacının altın sarısı çiçekleri açmıştı bile. Bahçeler, kırmızı, sarı, ak, mor, gök rengi çiçeklerle süslenmişti. Mor menekşeler, çocukların ilgisini çekiyor, onlarca demet halinde toprağın üstünde parlıyordu.

       Çalı kuşları, serçeler, saksağanlar ve bülbüller ağaçların dallarında şarkılar söylüyorlardı. Kuş sesleriyle çiçeklerin güzelliğini izlemek, herkes için bir zevkti; adeta doğanın büyüsüne kapılmışlardı.
Ve Barguzu'nun hozelek toplayıcıları, bu gizemli atmosferde, ustalarının bilgeliğiyle ve doğanın güzelliğiyle bir araya gelerek, gün boyunca sessizce çalışmaya devam ederlerdi. Her bir hozelek bulduklarında sevinçle çığlık atar, elleriyle toplarlardı. Toprakları, çamuru umursamazlardı, çünkü bu onların rızkıydı. Çuvallar, tenekeler hızla dolar, gece ay ışığında geri dönerlerdi.
    
      Köyde, sokak lambaları yeni yanmaya başlamıştı. Hozelek toplamasından dönenler , yorgun ama mutlu, evlerine dönerken bu ışıkların altından geçerlerdi. Ertesi günde tekrar hozelek toplamaya devam ederlerdi, umutla ve heyecanla. Bahçe sahipleri hozelek toplayanlardan hoşlanmazdı, çünkü onlar çalıları karıştırır, dağıtırlardı. Öğretmenler çocukları uyarırdı, ekosistemi bozduklarını söylerdi, ama dinleyen olmazdı. Hozelekçiler, evlerine  gidince  topladıkları hozelekleri güzelce yıkayıp tenekelere koyar,  Beslenmeleri için de onları taze yeşilliklerle beslerlerdi, Onlar için bu, bir iş değil, bir sorumluluktu. Çünkü satıp para kazanacaklardı.


Kızılcık Ağacı 

     Sabah güneşinin ilk ışıkları Barguzu köyünü aydınlatırken, köy halkı hareketlenmeye başlardı. Caminin önünde, asırlık çınar ağacının altında telis çuvalları ve şeker torbalarına doldurdukları hozeleklerle  bir grup insan, at arabacı Necati'nin  ya da Gıjik Ali'nin Ford minibüsünü  bekliyorlardı.  Birden, uzaktan gelen bir gürültü duyuldu. Bu; köyün sessiz sokaklarında yankılanan at arabasının sesiydi. Araba, tekerleklerinin tozunu savurarak ilerlerken, köylüler heyecanla beklemeye başladılar. At arabası yaklaştıkça, insanlar arasında heyecan ve telaş arttı. Bazıları ellerindeki salyangoz çuvallarını bir araya topladı, diğerleri ise at arabasının yanına doğru koştu.


                           Barguzu sayfasından alıntı At arabası 

Araba durduğunda, köylüler at arabasının etrafını sardılar. neşeyle koşarak arabaya yaklaştılar, ellerindeki  sırtlarındaki hozelek  torbalarını at arabasına koyarak arabaya bindiler .
At arabacı atı kamçılayarak arabayı hareket ettirdi. Yeşilyurt - Malatya yolunun kenarları, meyve ağaçlarının gölgeliği altında gizlenmiş gibiydi, sanki bir ormanın içinden geçiyordunuz. Yolun iki tarafında dut ağaçları ,kayısı, elma, kiraz, erik ve meyve bahçeleri uzanıyordu. Tecde göl durağı elektrik santralına  kadar, at arabası sessizce ilerliyordu, geçtikleri yerde "Ziraat Vekaleti'nin Bahçe Kültürleri İstasyonu'nun "tabelası göz kırpıyordu. Burada, köylülere ve bağ bahçe sahiplerine meyve fidanları satılıyordu. Kuyu önü mezarlığını geçip, Ancarlıdan ,  Paşa köşkünden şehre giriş yapıldığında, at arabası artık yavaşlamıştı, hayvanların soluk alıp verişleri duyuluyordu. Kan ter içinde kalmış, yorgun bir haldeydiler. Teze Camii'nin yakınında durdular ve yolculukları sona erdi. 

       Hozelekçi Veli'nin dükkânı, köy halkının umudu ve kazancının merkeziydi. Herkes, ellerindeki hozelekleri satmak için sabırsızlanıyordu. Malatya'nın şire pazarının  arka tarafında kasap pazarında  Hozelekçi Veli'nin dükkânı vardı. Dükkânın önü, bağ köylerinden gelen hozelek satan her yaş grubundan insanlarla dolup taşıyordu. Veli dayı, fötr şapkasıyla başını örterek, kara şalvarını giymiş, ayağında yumurta topuklu ayakkabılarıyla dükkanının önünde dikilmişti. Pos bıyıklı, iri siyah gözleriyle etrafa dikkatlice göz gezdiriyor, geleni gideni titizlikle izliyordu.

Telis çuvallarıyla getirilen hozelekler, dükkânın önünde bulunan kantarda tartıldıktan sonra teslim ediliyordu. Dükkanın önündeki kamyonun kasasındaki tel kafeslere satın alınan hozelekler konuyordu. Arada bir, hozeleklerin canlı kalması için tenekelerle üzerlerine su serpiştiriliyordu. 

Ancak en ilginç olanı, hozeleklerin Avrupa'ya ihraç edilmek üzere işlenerek veya işlenmeden toplanan salyangozlarla birlikte gönderildiği bilgisiydi. Uzakdoğu’da afrodizyak, kanser hastalığının çaresi ve gençlik iksiri olarak anılıyor. Uzakdoğu mutfağının en sevilen gıdalarından biri. Kabuğu kozmetik başta olmak üzere bir çok sektöre hammadde oluyor. Salyangozların Fransızlarca sevilen bir yiyecek olduğu ayrıca vurgulanıyordu.

Gün boyunca Hozelekçi Veli'nin dükkânı, hareketlilik ve renk cümbüşüyle dolup taşıyordu. Köylerden gelenler, şehirdeki yaşamın telaşına karışıp, hozeleklerini satıp mutlu bir şekilde evlerine dönerken, Veli dayı kendi dükkanının önünde, işlerin güzel ve bereketli olduğu bir gün daha geçiriyordu.

**

                                 Fotoğraf alıntı

Köylüler salyangozları Veli dayıya satıp paralarını ceplerine koyduktan sonra, sevinçle çarşıya dağılırlardı. Bazıları sinemaya gitmeyi tercih ederdi. Sinema perdesindeki renkli dünyada birkaç saat geçirerek günlük sıkıntılarından uzaklaşırlardı. Dükkanlardan gofret, şeker sucuğu, kaynana şekeri, leblebi alır, kimileri ise lokantalara yönelirdi. Burada sevdikleri yemekleri tadarak hoşça vakit geçirir, stres atarlardı. Bir kısmı ise yeni bir ayakkabı veya elbise almanın keyfini çıkarırdı. Çarşıdaki dükkanlarda dolaşıp kendilerine bir ödül almanın mutluluğunu yaşarlardı. Kimileri ise bisiklet ya da motosiklet kiralayarak şehrin sokaklarında gezinir, hızın ve özgürlüğün tadını çıkartırlardı. Gün boyunca harcadıkları paralarla ev bütçelerine katkı sağlayanlar da vardı. Bir kısmı çocuklarının okul harçlıklarını karşılamak için kullanırken, bir kısmı da ev ihtiyaçlarını karşılamak için harcardı. Hepsi de köylerine neşe içinde dönerdi, geçirdikleri güzel günün keyfini yaşayarak.

                                                        *****
Barguzuda çocukluğunda hozelek toplayanlar  anılarını anlatanlar Yeşilyurt'ta hozelekleri satın  alan Sinemacı Gavur Hacıdan da çokça  bahseder;

Gavur Hacı'nın en büyük özelliği, Çırmıktı'nın ilk sinemasını açmış olmasıydı. Gâvur Hacı'nın Yeşilyurt ki  sineması, kasabanın kalbinde yankılanan neşe ve merak dolu anların mekanıydı. Bayram Şekerci, göz alıcı fötr şapkasıyla ve rengarenk giysileriyle dikkat çekiyordu. Herkes ona "Gâvur Hacı" diye hitap ederdi, ancak onun kalbinde taşıdığı renkli kişilik, adından da öte tanınmasını sağlıyordu.

Gâvur Hacı lakabı nereden geliyor derseniz. Asıl adı Bayram Şekerci olan bu renkli kişilik, fötr şapkasıyla ve renkli giysileriyle her zaman göze çarpardı. Malatya'da Erhaç askeri havaalanı yapılırken inşaatında işçi olarak çalışmış. Hava alanının yapımında Hollandalı mühendisler teknik adamlarda çalışırmış. Onların kıyafeti çok hoşuna gittiğinden o da kapri pantolon ve fötr takmaya başlamış. Gavur lakabı da buradan geliyormuş.

Gâvur Hacı'nın sineması herkes için açıktı, ancak bir şart vardı: Sinemanın kapısında, parası olanlar için ücretli giriş yapılırken, parası olmayanlar için farklı bir ölçütü vardı. Gâvur Hacı'nın belirlediği ürünlerle ödeme yapılacaktı. Mevsime göre değişen bu ürünler genellikle ceviz, kuru üzüm, kayısı kabuğu, elma veya ayvaydı. Baharın geldiği zamanlarda ise ilginç bir ödeme yöntemi devreye girerdi: Hozelek mevsiminde, hozelek karşılığında bilet almak mümkündü. Ancak Gâvur Hacı'nın asıl amacı, herkesin sinemaya girmesini sağlamaktı; bu yüzden getirilen ürünlerin miktarına fazla takılmazdı.

Sinema içinde ise Gâvur Hacı'nın esprileri ve şakaları hiç eksik olmazdı. Örneğin, öldürdükleri 50 sinek karşılığında bedava film izleme fırsatı sunardı. Ayrıca, parası olmayan arkadaşlarına muziplik yapar, onları mutlu etmek için ellerinden geleni yapardı. Sinema salonunda, kimi zaman kimilerine şarkı söyletir, kimi zaman da esprileriyle herkesi güldürürdü. Gâvur Hacı'nın sineması, sadece film izlemek için değil, aynı zamanda toplumun bir araya gelip eğlenmesi için bir merkez haline gelmişti. Herkesin kalbinde taht kurmuş bu renkli kişilik, Çırmıktı'nın unutulmazları arasında yerini almıştı. 

Ancak, Bayram Bey'in şakacı ruhu sadece bilet satışında değil, sinema salonunun içinde de kendini gösterirdi. Seyircilere, getirdikleri ürün miktarına göre çocukları mutlu edecek sürprizler yapardı. Örneğin, az miktarda ürün getiren seyircilere, muziplik yaparak onları güldürürdü. Bazılarına ise, bedava film izleme fırsatı vermek için eğlenceli koşullar sunardı. 

Gâvur Hacı'nın sineması sadece bir eğlence mekanı değil, kasabanın birleştirici gücüydü. İnsanlar, onun cömertliği ve mizahıyla dolu olan bu yerde bir araya gelir, birlikte gülüp, eğlenir ve unutulmaz anılar biriktirirlerdi. Gâvur Hacı'nın ruhu,  hala o günleri yaşayanların anılarında  yaşamaya devam ediyor. Onun hatırası Çırmıktı'nın kalbinde sonsuza dek yaşayacak. Allah rahmet eylesin.

Şimdi  hozelek toplayanların  o günleri yılları geride kalmıştı. Hozelek toplayıcıları, elma kokulu toprak damların, sıcak saç sobalarının özlemini çekerken, içindeki çocukluk anılarına sığınıyorlardır. Barguzu'nun o eski sokaklarında dolaşırlarken, gözleri yeniden o eski günlerin mutluluğunu arıyordur. Ama artık o günler geride kalmıştı, sadece anılarında yaşayan bir zaman dilimiydi.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hekimhan - Basak Köyünde Kış Yarısı Geleneği Kuşaklar Boyu Yaşatılıyor.

AĞ TOPRAK ; BİR HEKİMHAN ÖYKÜSÜ

Malatya Hekimhan İlçesi Dursunlu Mahallesinde Dört Yüzyılık Ceviz Ağacı.