Darende'nin Gizemli Aslantaşları
Malatya'nın tarihi Geç Hitit dönemine ait Aslantaş heykellerini ziyaret etmeyi planladığımız bir Haziran sabahında, Malatya'dan yola çıktık. Malatya'nın yerli ailelerinden Ermeni terzi Napolyon Köletavitoğlu'nun (Lapon Usta) oğlu, MalatyaHayder'in (Malatya Ermeniler Derneği) eski başkanı Hosrof Köletavitoğlu ile İsviçre'de ikamet eden Arapgirli Tateos Hanesyan'ın torunu Paul Puzant Hanessiyan, bu macerada benimle birlikteydi.
Güneşin Beydağı'nın arkasından doğup Malatya ovasını aydınlattığı o sabah, Darende Günpınar (Aşudu" Eski Ermeni köyü") şelalesini , Palanga köyünü geçtikten Yeni köyde bulunan Aslantaş heykellerini görmek üzere yola koyulduk. Rehberimiz, Darende Günpınar şelalesinin bulunduğu köy Aşudu'lu Bekir Sözen'di. ÇEKÜL Vakfı'nın Malatya temsilcisi olan Bekir Sözen, bizi köydeki kendi deyimi ile güççük evine davet etti.
Günpınar şelalesinden akan ve Bekir Bey'in evlerinin önünden geçen derenin üzerinde yer alan " HATİPLİ KÖPRÜSÜNDEN geçip akan suyun serinliği eşliğinde Bekir Bey'in evine vardık.
Misafirperver ev sahibi, bakır tepside sunduğu çerezler ve meşrubatlarla bizi karşıladıktan sonra, ilk durağımız olan Günpınar şelalesine doğru yola çıktık. Bekir Sözen'le sohbet esnasında, köyün yaşlılarının ve kendi amcasının anlatımlarına göre, 1. Dünya Savaşı yılları öncesinde Aşudu köyünün nüfus yapısının oldukça ilginç olduğunu öğrendim. O dönemde köyde yaşayan hanelerin yüzde yetmişi Ermeni, yüzde otuzu ise Müslümanlardan oluşuyormuş. Aşudu"da özellikle Ermeniler yukarı mahalle, Şuhul ve Hatipli mahallelerinde daha yoğun yaşamışlar. Şuan Ermenilerden kalan hiç bir ev yoktur.
**Günpınar (Aşudu) Köyü Birlikte Yaşam Kültürü**
Osmanlı döneminde, 1914 öncesinde Aşudu köyü, farklı din ve kültürlerin bir arada yaşadığı bir yerleşim yeriydi. Bu dönemde, köyde hem Ermeni manastırları ve kiliseleri hem de Türk camileri bulunmaktaydı.
Günpınar Mahallesinde
Köprü Paşa Camii, Büyük camii, Yokuş camii ortak yaşam kültürünün simgelerinden biriydi. Camilerden yükselen ezan sesleri ve kiliselerden yankılanan çan sesleri, Aşudu vadisinde huzur içinde birlikte yaşamanın bir ifadesi olarak gökyüzüne yükselirdi.
Köy halkı, Müslüman ve Hristiyan toplum
ların birlikte yaşadığı bir topluluk olarak, karşılıklı saygı ve hoşgörü içerisinde günlük yaşamlarını sürdürüyordu. Dini bayramlar ve festivaller, her iki topluluk için de önemli olaylar olup, bu zamanlarda insanlar birbirlerinin kutlamalarına katılarak dayanışma gösterirlerdi. Camilerdeki ezan sesleri ile kiliselerdeki çan sesleri, bu ortak kültürel mirasın bir parçası olarak kabul edilir ve birbirini tamamlayan melodiler olarak köyün atmosferini zenginleştirirdi.
Aşudu köyü, geçmişteki bu örnek yaşam tarzıyla, farklı inanç ve kültürlerin barış içinde nasıl bir arada yaşayabileceğini gösteren önemli bir örnek teşkil etmektedir. Bu kültürel miras, günümüzde de birlikte yaşamanın, hoşgörünün ve saygının önemini hatırlatmaya devam etmektedir.
Günpınar Şelalesini geçtikten sonra sağda kayalıkların bulunduğu bölgede birlaç mağarının oluşturduğu Avazan manastırı
Bağlar ve bahçelerin bir yanında, diğer yanında ise gürül gürül akan Günpınar Şelalesi'nin serin suları bulunur. Hava serin, ruhunuz ferahlıkla dolar; bu mesire yerinde kendinizi bambaşka hissedersiniz. Şelaleden sıçrayan su damlacıkları yüzünüze serin bir dokunuş bırakır. Su sesi, burada duyabileceğiniz en güzel sestir. Günpınar'da geçirilen bir gün, huzurun sırrına erişmek demektir. Günpınar, ömürden bir gün ayırmaya değerdir. Dar bir vadide, yüksekten kayalara çarparak akan şelalenin serin sularını seyredip çay içtikten sonra, asıl hedefimize Günpınar - Yeniköy Aslantaşarası 14km olan yola devam ettik.
Günpınar Şelalesi
Aslantaş Heykelleri
İnsanlık tarihi, geçmiş medeniyetler üzerine inşa edilmiştir. Tarih boyunca farklı coğrafyalarda ortaya çıkan uygarlıklar, bilgi birikimlerini, sanatlarını ve kültürlerini sonraki nesillere miras bırakmışlardır. Bu miraslar, günümüzde tarihi eserler olarak karşımıza çıkar. Her biri, kendi döneminin yaşam tarzını, inançlarını ve toplumsal yapısını yansıtır. Bu nedenle, tarihi eserler sadece taş ve tuğladan ibaret yapılar değil, aynı zamanda insanlık için birer okuldur. Onları korumak ve sahip çıkmak, geçmişin değerlerini anlamak ve geleceğe aktarmak açısından büyük önem taşır. Bu eserler, bize kim olduğumuzu, nereden geldiğimizi ve hangi yollardan geçtiğimizi hatırlatarak, insanlık tarihinin büyük mozaiğini oluşturur. Bu nedenle, kime ait olursa olsun din dil ırk ayrımı gözetmeden tarihi eserlere gereken özeni göstermek, yalnızca geçmişe değil, aynı zamanda geleceğe de yapılan bir yatırımdır.
Yeniköy'deki Geç Hitit dönemine ait tarihi Aslantaşlarıda, İlkokul yıllarımda, babamın köylere dairenin jipiyle yaptığı denetimde o zamanda toprak olan yoldan giderek görmüştüm. Yaklaşık yarım asır sonra yine toprak yoldan giderek bu heykelleri ikinci kez görecektim.
Çocukluğuma dair anılarımda, babamın Darende'de Sıtma Savaş Şube Şefi olarak çalıştığı zamanlar öne çıkar. 1969'da Darende Cumhuriyet İlkokulu'ndan mezun olduktan sonra Akçadağ Öğretmen Okulu'na gittim. En güzel çocukluk anılarım bu güzel beldede geçti.
***
Darende'nin Yeniköyköyünde bulunan Geç Hitit döneminin Aslanları'na ulaşmak için çıktığımız yolculuk, beklediğimizden daha zorlu geçti. Anayolda kahverengi bir yön tabelası gördük fakat tabelada mesafenin belirtilmemiş olması ve stabilize yollarda ilerlerken yol ayrımlarında yön levhalarının eksikliği nedeniyle kaybolduk.
Bir süre sonra yol kenarında bir çadır gördük. Arı kovanlarını kır çiçeklerinin arasına yerleştiren bir arıcıya rastladık. Arıcının eşi ve çocukları, Aslantaş heykellerinin yolunu tarif ettiler.
Ekili tarlalar ve meyve bahçeleri arasında geçen uzun bir yolculuktan sonra, Bekir Bey'in de yardımıyla yolumuzu bulmaya çalıştık
Yolunuzu kaybetmemeniz için dikkatli olun. Darende'den gelince yolun solunda kahverengi "Aslantaş" levhasını göreceksiniz. Levhadan sonra 2 km yolun krokisini Bekir Sözen arabanın içinde kalemle bir kağıda çizrek not aldı. "Yüksek gerilim hattını geçene kadar yolu takip edin ve yolun sağında alıç ağacının karşısındaki ikiye ayrılan yoldan sola devam ederek nihayet tarlanın ortasında yeşil otların arasında Aslantaş heykellerine ulaşırsınız ( biz böyle ulaştık).
Ancak, bu tarihi ve kültürel değeri yüksek mekânın yeterince önemsenmediğini görmek üzücüydü.
İl Kültür Turizm Müdürlüğünce "Aslantaşlar" karar 01.10. 2004 / 158 tescil edilmiş olmasına rağmen, ne uyarıcı, ne bilgi verici levhalar, ne de koruma amaçlı herhangi bir yapı bulunuyordu.
Yetkililerden önce dev “Taşaslanlar” yağmacılar tarafından, içinde hazine olabileceği düşüncesiyle
kazılmış ve aslanların ağzı çeşitli tekniklerle oyulmaya çalışılmış.Yol arkadaşları ile o anı ölümsüzleştirmek için Aslantaşların fotoğraflarını çektik ve birlikte fotoğraflar çekildik.
Arkeolojik fotoğrafçılığın öncüsü olarak kabul edilen John Henry Haynes (1849-1910), 1881 yılında Darende'nin Yeniköyde bulunan Arslantaşlar'ın belki de en eski bilinen fotoğrafını çekmiştir. Bu tarihi kare, günümüzde Harvard Üniversitesi arşivlerinde muhafaza edilmektedir.
Yazar Robert G. Ousterhout'un John Henry Haynes'in yaşamını ve çalışmalarını ele alan kitabının kapağında da bu önemli fotoğraf yer almaktadır. Bu görüntü, arkeoloji tarihine ışık tutan bir belge niteliği taşımaktadır ve Haynes'in alanındaki öncü rolünü vurgulamaktadır.
Bekir Sözen'in anlattığına göre, Malatya Valiliği Koruma Uygulama ve Denetim Bürosu (KUDEB) ve Malatya Arkeoloji Müzesi, Aslantaş heykellerinin çevresinde kazı çalışmaları başlatacakmış. Ancak bu çalışmalar yeterli hızda ilerlememiş ve aslan heykelleri kaderine terk edilmiş. Şu anda da bu tarihi eserler korumasız bir şekilde akibetlerini bekliyorlar.
Oysaki SİT alanındaki bu eserler güneş, yağmur, kar, rüzgar gibi olumsuzluk yaratacak dış etkenlerden korunmalı ,etrafı çitle çevrilmeli ve koruyucu bir yapı ile kontrol altına alınmalı. Yağmacılara karşı da kameralı önlem alınmalı. Aslantaş heykellerine ulaşımı kolaylaştırmak için
Burayla ilgili proje kapsamında bir çevre düzenlemesi ile toprak yolun asfalt yapılması, daha fazla kahverengi işaret levhasında gideceği yere uzaklığı "km'si yazılı" özellikle yol ayrımlarında levhalarla ziyaretçiler yönlendirilebilir.
Aslantaş heykellerine Türk futbolunun köklü kulüplerinden Galatasaray, Aslan simgesi olan bu kulübün sponsor olarak el atması çok anlamlı olacaktır.
Bu önerilerle, Aslantaş heykellerinin daha geniş bir kitle tarafından tanınması ve ziyaret edilmesi sağlanabilir.
Anadolu’da daha önce yapılan kazı çalışmalarında görüldüğü üzere. Hitit şehirlerinin girişinde Aslan başları bulunduğu için, Aslantaş heykellerinin kayıp Hitit şehirlerinden birinin kapısı olabileceğine dair görüşler var.
Arslantaş heykellerinin bulunduğu yerde herhangi bir yerleşmenin veya bulundukları yerde herhangi bir binaya veya kapısına dair bir bilgi ortaya çıkarılmamıştır. Karahöyük kazısını yapan heyet tarafından ziyaret edilen bu aslan heykelleri M. Ö. 12 ile 11 yüzyılları arasında bir döneme tarihlenmiştir.
Arslantaş heykelleri ile Sevdilli heykelinin yapılış tarzları birbirine benzerlikler göstermekte
ve muhtemelen heykellerin aynı atölyede yapılmış olduğu bilim adamlarınca dile getirilmektedir.
Yapılış tarzına göre ise M. Ö. 7 yüzyıla tarihlenmiştir (Tahsin Özgüç 1971:47 ) "Demir Devrinde Kültepeve Civarı: Kültepe and its Vicinity in the IronAge", Ankara
Çevresi tarım arazileriyle çevrili bölge yaklaşık 1700 metre rakımda yer alıyor. Kuzey-güney yönünde ayakta birbirine parelel olarak duran ve aralarında yaklaşık 4 metre mesafe bulunan heykeller, her biri yaklaşık 4-5 ton ağırlığında, boyları 1.5- 2 metre arasında . Geç Hitit İmparatorluğu dönemine ait olan bu heykeller, dünya tarihine ışık tutabilecek nitelikte. Aslantaş heykellerinin çevresindeki bu unutulmuşluk ve ihmal, bizleri derinden etkiledi. Malatya İl Kültür ve Turizim Müdürlüğü, Darende Kaymakamlığı, Büyükşehir Belediyesi ve Darende Belediyesi yetkililerinin dikkatlerine!!! Malatya'nın bu eşsiz kültürel mirası, hak ettiği değeri görmeyi bekliyor. Dünya müzelerinde anlatılan bu tarih, kendi topraklarında korunmayı ve tanıtılmayı ebetteki hak ediyor.
Günpınar Şelalesi, Aslantaşlar ve araçla dönerken Günpınar Vadisi etrafını dolaşıp. Günü Canlıoğlu Alabalık'ta yediğimiz Küşleme ile sonlandırdık.
Yeniköy'ün muhtarı Reşit Doğan ile yaptığım telefon görüşmesinde, köyün durumu hakkında bilgi aldım. Köyün ilkokul ve ortaokulunda, çevre köylerden Gaziköy, Yarımca ve Palanga'dan taşımalı eğitimle gelen öğrenciler öğrenim görüyor. Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Çakır döneminde köye bir sosyal tesis inşa edilmiş. Köy halkı, Kürt Aleviler ve Türk Sünnilerden oluşuyor. Köyde bir cami bulunuyor, ancak Aleviler ibadetlerini en yakın 10 km mesafedeki Elbistan Küçük Yapalak köyünde gerçekleştiriyor.
Köyün ekonomik durumu tarıma dayalı; kayısı ve badem yetiştiriliyor ve 70 bin dönüm arazide susuz tarım yapılıyor. Ancak, Gürün Pınarı'ndan gelen sulama kanalından yeterince yararlanamıyorlar. Köyün kanalizasyon sistemi 500 metre ileride açık bir kanal aracılığıyla açık bir kuyuya akıyor ve bu durum salgın hastalıklara yol açıyor. Hayvancılık neredeyse hiç yapılmıyor. Yetkililerden, kanalın ve kuyunun kapalı sisteme alınması talep ediliyor. Ayrıca, köyde iletişim sorunları yaşanıyor ve baz istasyonu yeterince hizmet vermiyor. Anayolda ki Aslantaş levhasından Aslantaşa giden 2 km'lik toprak yol kaymakamlık tarafından geçenlerde grederle düzeltildi ama mucur dökülmedi. Bu yol asfalt yapılmadığından gerekli ulaşım sağlanamıyor.
Fotoğraf Galerisi :
Bekir Sözen'in Güççük evi
Bu güzel anlatım ve resimler için teşekkürler
YanıtlaSil