Ölmüş Bir Köy Okulu: Çanakkale / Ayvacık / Arıklı İlkokulu

Ölmüş Bir Köy Okulu: Çanakkale / Ayvacık / Arıklı  İlkokulu

28 Haziran 2024

Çanakkale ilinin Ayvacık ilçesine bağlı, oksijen cenneti, misafirperver ve tarih kokan şirin bir köydeyim: Arıklı. Bu köyde YouTube'da "Bilim, Felsefe, Dil" üzerine video paylaşımları yapan Assoslufelsefeci, çevirmen ve çocuk hikayeleri yazarı Özgür Sinan ve Malatyalı emekli edebiyat öğretmeni olan, aynı zamanda çocuk hikayeleri yazarı eşi Nurten Hanım'ın konuğuyum. İki katlı taş bina, etrafı üzüm asmaları ve begonvillerle  duvarlara tırmanmış , masal gibi bir evdeyim.

Özgür Sinan, Fikri Demirtaş 

Evin terasına çıkınca , ateş tuğlasından yapılmış bir barbekü, Nurten Hanım'ın teneke kutularda  saksılarda  özenle yetiştirdiği domatesler, biberler, maydanoz, reyhan, ve rengarenk çiçekler güller içinde. Her taraf göz alabildiğine zeytin ağaçları ile dolu. Ormanın oluşturduğu manzara, beni adeta büyüledi. Yazın alevli sıcağında bile Kazdağının serinliği içinde yaşanır.

 Özgür Sinan , Nurten  hanımın taş evi

Arıklı köyü

Arıklı köyü bölgenin en önemli turistik cazibe merkezlerinden biri olan ve mitolojik öykülerde İda Dağı olarak geçen Kaz Dağları, küçük köylere, kendine has bitki türlerine ve yerel yabani hayata ev sahipliği yapıyor. Kaz Dağları'nın kuzey eteklerinde yer alan Arıklı Köyü, mitolojik hikayesi, çam ormanları ve zeytin ağaçlarıyla insanları büyüleyen bir köy olup, yaklaşık 2.500 yıldır yerleşim özelliği göstermektedir.

Arıklı köyü

 Köyün 5 kilometre kuzeyinde bulunan Kocakaya üzerinden, köyün 1 kilometre güneybatısında ve Ege Denizi’ne hakim bir noktada bulunan Zindantepe mevkii merkezine, milattan önce 4’üncü yüzyıldan itibaren Gargara Antik Kenti’nin taşındığı bilinmektedir. Köyün güneyinde kaya mezarları, kaya kesilerek oluşturulmuş antik yol izleri, sarnıç, sarnıç merdivenleri ve kesme taşlardan yapılmış bir duvar kalıntısı bulunmaktadır.

 Arıklı Köyü Camii yapılış tarihi  1885 

Arıklı Köyü, aynı zamanda eski bir Rum köyüdür. Türkler ,Rumlar yüzlerce yıl mübadeleye kadar birlikte yaşamışlar . "Türkiye ile Birinci Dünya Savaşı'nın galibi olan devletler arasında imzalanan Lozan Antlaşması da iki ülke arasında karşılıklı nüfus mübadelesi yapılmasını karara bağlamıştır. Türk ve Rum nüfusun karşılıklı mübadelesi 1923-1930 yılları arasında gerçekleştirilmiştir."
Köy yaklaşık doksan hane , bununu yarısı dışardan gelenler insanlardan oluşmuştur.
 1885  tarihli köyün camisinin minaresinin yapımı da o dönemde köyde yaşamakta olan bir Rum ustasına aittir. Köyün geçim kaynağı zeytinciliktir. Ayrıca butik oteller, dağ turizmi ve yazlık taş konaklar da dikkat çekmektedir. Öğrenciler, taşımalı eğitim sistemi ile Küçükkuyu beldesine götürülmektedir. Yunan adası Midilli, sisler arasında görülüyordu. Arıklı, tarih, doğa ve misafirperverliğin buluştuğu bir köy, zengin kültürel mirası ve doğal güzellikleriyle insanları büyülemeye devam ediyor

 Arıklı  İlkokulu.

Fotoğraf: 1980'li yıllar (Arıklı Facebook sayfasından alıntı

Rehberim Sivaslı İskender Özer ( Mekadonya kralı 2. Philip Torunu !) ile köy evinde tanıştık. Birlikte taş evlerin dar sokakların arasından yürüyerek okula gittik.

 
     Çanakkale'nin Ayvacık ilçesine bağlı şirin bir köy olan Arıklı'da zamanın durduğu bir köşe var: Anadolu'da yeterli öğrencisi olmadığından dolayı kapatılan on binlerce okuldan biri Arıklı İlkokulu...Bir zamanlar çocuk kahkahalarıyla dolup taşan bu okul, şimdi hüzünlü bir sessizliğe gömülmüş durumda. 


Okulun bakımsız bahçesinde, kurumuş ağaçlar, otlar arasında sanki unutulmuş bir köşede duruyormuşçasına Atatürk büstünün yaldızlı boyası zamanla solmuş, yer yer dökülmüştü. Bir zamanlar heybetli duran büst, şimdi solgun ve hüzünlü bir ifade takınmış gibiydi. Güneşin kavurucu sıcaklığı altında, büstün yüzündeki çizgiler daha belirgin hale gelmiş, bakışları uzaklara dalmışçasına boşluğa çakılmıştı. Okulun duvarlarında asılı duran İstiklal Marşı'nın sözleri, zamanla solmuş ve yazı okunamıyordu. Bir zamanlar coşkuyla söylenen marşın sesleri, şimdi sanki birer fısıltı gibi duvarlarda yankılanıyordu. 

Terkedilmiş köy okulunun paslı bayrak direği, gökyüzüne uzanan hüzünlü bir feryat gibiydi. Rüzgarda dalgalanmayan ay yıldızlı bayrağımız, bu sessiz okulun terk edilmişliğini daha da belirgin kılıyordu.

Boş sınıflar, tozlu sıralar ve solmuş bir tahta ile karşılaştığımda içimde tarifsiz bir hüzün oluştu. Bu okul sadece bir bina değildi; bir umudun, bir geleceğin ve bir toplumun hafızasının bir parçasıydı.
Sıralar, bir zamanlar öğrencilerin defterlerini paylaştığı, sırlarını fısıldadıkları yerlerdi. Şimdi ise üzerlerinde toz tabakalarıyla yalnızlığa terk edilmişlerdi. Bir zamanlar öğrencilerin hayallerinin filizlendiği sıralar, şimdi birer mezar taşı gibi geçmişin anılarını saklıyordu. İlk harflerin karalandığı ve hayallerin çizildiği beyaz bir sayfa olan tahta, şimdi solmuş ve yıpranmış halde duruyor.


Yazı tahtası, ilk karalamaların tanığıymışçasına solgun bir yüzle karşımda duruyordu. Artık buradan çocuk kahkahaları yükselmiyordu, sadece rüzgarın hışırtısı ve kuşların yalnızlık türküsü duyuluyordu. Rüzgarın eski tahtada çıkardığı hışırtı ve tozun kokusu, sanki okulun feryadı gibiydi.

Fotoğraf: 1990'li yıllar (Arıklı Facebook sayfasından alıntı

 Köyün üst başında bulunan okulun etrafı taş duvarla çevrili bahçedeki badem, kayısı. şeftali.karadut, ayva, incir, çam  ağaçları, bir zamanlar öğrencilerin gölgesinde dinlendiği, sırlarını paylaştığı şahitlerdi. Şimdi ise yalnızlığa terk edilmişlerdi.  Ağaçlar, dallarını sarkıtarak sanki öğrencilerin ayrılığına üzülüyormuş gibiydi. Oysa burası, çocukların en güzel anılarını barındıran, onlara ilk harfleri öğreten ve hayata dair ilk dersleri veren kutsal bir mekândı.

Bir okul, içinde öğrenciler olmasa da hemen ölmez. Okulun ölümü daha uzun sürer; onun ölümü illa ki daha yavaş ve daha acılıdır. Bahçesindeki Atatürk büstü solar , bayrak direği paslanır. Ağaçlar, çiçekler ve güller  önce ölür. Köyün semalarında çınlayan İstiklal Marşı ve Andımız sesi duyulmaz olur. Öğrenciler ve öğretmenler gidince, okullar bu ayrılığa dayanamaz ve büyük bir acıyla ölürler. Duvardaki levhalar tozlanır, bayrak solar. Bir iki bakımdan sonra okul da ölür. Çatılar akar, kapılar ve pencereler kırılır. Yarasalara, güvercinlere ve sokak köpeklerine sığınak, hatta ahır olur. Ve böylece okul da ölür.

Köy okullarının sadece eğitim kurumu değil, aynı zamanda köylerin sosyal ve kültürel merkezi olduğunu unutmayalım. Bu okullar, çocukların kendi kültürleriyle bağlarını güçlendirmelerine, yerel değerleri öğrenmelerine ve topluma faydalı bireyler olarak yetişmelerine katkı sağlar. Terk edilmiş okullar, sadece bir bina değil, aynı zamanda bir dönemin, bir kültürün ve bir umudun sembolüdür. Köy okulları, toplumsal hafızamızın bir parçasıdır. Kırsal bölgelerin kalkınması için köy okullarının yeniden açılması elzemdir. Geleceğimiz olan çocuklarımızın eğitim hakkını gasp edemeyiz.


Milli Eğitim Bakanlığı ve yetkili kurumlara çağrı: Bu kurumları, köy okullarının yeniden açılması için gerekli adımları atmaya davet ediyorum. Belki bir gün, bu köy okulları yeniden çocuk sesleriyle dolar, bahçesi güllerle donatılır.


Fotoğraf Galerisi 


Özgür Sinan 

Kitaplık ve Nurten hanımın el yapımı örgü bebeği


Fotoğraf: 1990'li yıllar (Arıklı Facebook sayfasından alıntı

Arıklı İlkokulu bahçesi

İlkokulun Giriş Kapısı
                          
Arılı Köyü Camii


Yorumlar

  1. Teşekkür ederim, Fikri Bey,, her zamanki gibi toplumun kanayan bir yarasına ışık tuttunuz. Misafirimiz olduğunuz için de ayrıca teşekkür ederim

    YanıtlaSil
  2. Araştırmacı ve yazar değerli arkadaşım gezgin öğretmen Fikri Demirtaş öğretmenime bu güzel yazısından dolayı teşekkür ediyorum. Okurken hem köy hakkında bilgilendim hem de okulun hazin sonu beni hüzünlendirdi. Bir köy okulunun sonu böyle olmamalıydı. Bu köy okulunda ve Anadolu'da yer alan tüm köy okullarında çocukların Şen şakrak halleri ve cıvıltıları olmalıydı. Bir eğitimci olarak gerçekten üzüldüm. Dilerim bundan sonra milli eğitim bakanlığının üst yönetimine gelecek kişiler bu konuya eğilir ve köy okulları yeniden açılır. Ve okullarımızda bulunan büst bayrak direği sessiz kalmaz.

    YanıtlaSil
  3. Sevgili gezgin dost, yine güzel bir beldemizi,insanlarını akıcı bir dil ve güzel fotoğraflarla bezeyip bizlere sunduğun için teşekkür ediyorum.Koylerin yanlış politikalar a kurban edilmesiyle, köylü nufus
    şehirlerin varoslarina akın etti.Dolayisiyla köy okulları da kapandı.Yapilmasi gereken, köy okulları yeniden hizmete açılamıyora mevcutta varolan köylüler için İnterneti,kütüphanesi olan köy evine dönüştürülmesi gerekir.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hekimhan - Basak Köyünde Kış Yarısı Geleneği Kuşaklar Boyu Yaşatılıyor.

Malatya'nın Ermeni Terzilerin Unutulmaz Anıları

HEKİMHAN- ULUGÜNEY İSTASYONU VAGON OKUL