Çanakkale Ruhu Yaşıyor: Kocaseyit Onbaşı (Anıt Mezar)


   6 Şubat 2023 depremini yaşayan, onbinlerce insanın konteyner  kentlerde yaşadığı, binlerce insanın peyderpey yeni yapılan toki evlerine taşındığı, yerinde dönüşüm, rezev alanlarda  inşaatların sürdüğü    ayağa kalkmaya çalışan Malatya'nın Beydağından 
, Ege'nin Kaz dağları Balıkesir Edremit'e doğru yola çıktım.

Bugün gezi rotam Havran'a 10 km. uzaklıkta olan Koca Seyit'in mezarı ve Anıtı ziyaret etmekti.

Havran, Balıkesir ilinin Körfez bölgesinde bir ilçesidir. Höşmerim, Leblebisi ve Çanakkale kahramanı Koca Seyit ile tanınır. Deniz'e kıyısı yoktur. Bu açıdan turizm komşu ilçelerle kıyaslandığında fazla gelişmemiştir. Zeytincilik başlıca ekonomik faaliyettir. Ayrıca narenciye olarak mandalina ve süt sektörü gelişmiştir.

Kazdağları'nın serin yeşili içinde, tarih ve doğanın iç içe geçtiği bir yolculuğa Edremit'te evinde konuk olduğum arkadaşım emekli öğretmen Metin  ile  Edremit'ten Havran ilçesine doğru yola çıktık. Havran'a doğru ilerlerken, yolun her iki yanında sıralanan zeytin ağaçları, sanki bizi bu toprakların kadim sakinleri ile tanıştırıyormuş gibiydi.
Zeytin ağaçları, asırlık gövdeleri ve  gümüş renkli yapraklarıyla, sanki zamanın akışına meydan okurcasına dimdik duruyorlardı. Bazıları, dallarını gökyüzüne doğru uzatarak adeta birer dua eder gibiydi. Bazıları ise, köklerinden toprağa sıkıca tutunmuş, hayatın zorluklarına karşı direnç gösteriyordu. Bu ağaçlar, sadece meyveleriyle değil, aynı zamanda köklü geçmişleriyle de bu topraklara değer katıyorlardı.
Zeytin ağaçlarının arasında ilerlerken, içimde derin bir huzur duymaya başladım. Bu ağaçlar, sanki geçmişle geleceği birleştiren köprüler gibiydi. Binlerce yıldır bu topraklarda yaşayan insanların izlerini taşıyorlardı.

Zeytin hasadı zamanı olduğundan, tarihi zeytinyağı fabrikalarının önünden geçerken, havaya yayılan taptaze zeytinyağının kokusu içimizi ısıttı. Bu kokuyla birlikte, zeytinin bereketli topraklarda yetiştiği bu toprakların tarihine doğru bir yolculuğa çıkmış gibi hissettik.
Havran’dan sonra, Koca Seyit köyüne ulaşmak için 14 kilometre daha yolumuz vardı. Araçla tırmanırken, İnönü köyünden geçtik. Yol boyunca zeytin ağaçlarının arasında çalışan, son zeytinleri toplamakla meşgul olan çiftçileri gördük. Emeklerinin karşılığını alacakları bu bereketli hasat, gözlerindeki yorgunluğa rağmen yüzlerindeki tebessümü silmiyordu.

Nihayet, Koca Seyit Anıtı'na ulaştık. Bu anıt, sadece bir kahramanı değil, aynı zamanda bir milletin bağımsızlık mücadelesini simgeliyordu. Anıtın önünde durup, Koca Seyit'in kahramanlık hikayesini bir kez daha düşündüm. Zeytin ağaçları gibi, o da bu topraklara kök salmış, asil bir ruha sahipti.
Anıtı gezdikten sonra, tekrar zeytin ağaçlarının arasında yürümeye başladım. Bu kez, onlara daha farklı bir gözle bakıyordum. Sadece ağaçlar değil, aynı zamanda bu toprakların insanları da zeytin ağaçları gibiydi. Zorluklara karşı dirençli, köklü ve asil...
Kazdağları'nda zeytin ağaçları arasında yapılan bu yolculuk, benim için unutulmaz bir deneyim oldu. Hem doğanın güzelliğine şahit oldum, hem de tarihin derinliklerine inme fırsatı buldum. Zeytin ağaçları, bana hayatın zorluklarına karşı direnç göstermenin, köklü bir geçmişe sahip olmanın ve geleceğe umutla bakmanın önemini bir kez daha hatırlattı.


Ocean zırhlısını batıran top atışından sonra Müstahkem Mevki Komutanı, Seyit Ali Onbaşı'dan top mermisi sırtında fotoğraf çekilmesini istemiş, ancak Seyit Ali Onbaşı ne kadar zorlansa da top mermisini kaldıramamıştır. Bunun üzerine Harp Mecmuası için ancak tahta bir mermi maketiyle fotoğraf çekilebildi.

Balıkesir Havran İlçesi 
 Kocaseyit köyündeki anıt ve müze, beni geçmişe doğru bir yolculuğa çıkardı. Bu topraklar, vatan sevgisinin en güzel örneklerinden birini barındırıyordu. 

Fotoğraf: Alıntı

Çanakkale Kahramanı Seyit Onbaşı'nın anısına, Havrana' a 14 km uzaklıkta bulunan Kocaseyit Köyüne yaptırılan ve 08 Eylül 2006 tarihinde açılan Kocaseyit Anıtı ve Müzesi ile Kocaseyit'in mezarı, İlçeye önemli bir kimlik kazandırmış, yerli ve yabancı ziyaretçilerin ilgi duyduğu yerlerden biri haline gelmiştir.

***
Çanakkale   Savaşı

Çanakkale Savaşı, Birinci Dünya Savaşı sırasında 1915-1916 yılları arasında Gelibolu Yarımadası'nda Osmanlı Devleti ile İngiltere, Fransa ve Rusya arasında yapılan bir savaştır.
Türkler ve Almanlar, Birinci Dünya Savaşı'nda binlerce kilometrelik alanda birçok cephede ortak düşmanlarına karşı birlikte savaşmışlardı. Türk-Alman ortak cephelerinde cereyan eden savaşlardan biri de 1915-1916 Çanakkale Savaşı'dır.
Yıl 1914, Birinci Dünya Savaşı başlamış ve kısa süre sonra Batı'nın sömürgeci devletleri Çanakkale'ye dayanmışlardır.
Çanakkale Savaşı, Türk halkının hafızasında derin izler bırakmış bir savaştır. Birinci Dünya Savaşı'nda kurulan en büyük donanmanın Çanakkale açıklarından mevzilere ölüm kusması, Türk askerinin destansı direnişi, Türk halkının zafere olan inancı ve hayatını kaybeden, şehit düşen binlerce insan için... İstiklal Marşı'mızın yazarı Mehmet Akif Ersoy, kahraman ordumuza "Çanakkale Şehitlerine" isimli şiirinde Türk halkının hissettiklerini, aklından geçenleri bir araya toplamış ve kalemiyle Türk halkına tercümanlık yapmıştır.

 ÇANAKKALE ŞEHİTLERİNE

Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı ki dünyâda eşi?
En kesîf orduların yükleniyor dördü beşi,
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara’ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde -gösterdiği vahşetle “Bu: Bir Avrupalı!”
Dedirir- yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!

***

Kanlı toprakların feryadıyla yazıyorum bu satırları. Kaz Dağları'nın zeytin kokulu, çam kokulu eteklerinde, tarihin kara lekesi olan emperyalist işgallerin gölgesinde, vatanı için can verenlerin sesini yükseltmek istiyorum. Çanakkale'nin o efsanevi topraklarından, şehitlerin gazilerin her karış toprağında can verdiği yerden sesleniyorum. Genç yaşlı, kadın erkek, cephane taşıyan kağnılar, katırlar, hepsi birer birer vatan için feda edildi. Toprak damların ağıtları, dağların zirvelerine kadar yükselirken, şehitlerin ülkesi olarak anılan bu topraklarda yaşıyoruz.

Seyit Onbaşı gibi nice kahramanın adını tek tek zikretmek isterim. Sırtını Kaz Dağları'na yaslayan, zeytin ağaçlarının, çam ağaçlarının gölgesinde köyün mezarlığında huzur bulan bu yüce insan, Çanakkale Zaferi'nin unutulmaz kahramanlarından biridir. Balıkesir'in Havran ilçesi Kocaseyit köyünde, savaş sonrası mütevazi bir hayat süren Seyit Onbaşı'nın anısını yaşatmak için her yıl düzenlenen törenlerin yapıldığı yerden, 
Kocaseyit köyünde bulunan Seyit Onbaşı anıtından, müzesi'nden sizlere sesleniyorum. Bu müze, 4 dönümlük geniş bir alanda, Seyit Onbaşı heykeli, Atatürk heykeli, anıt ve savaş topuyla birlikte müze ziyaretçilerini ağırlamaktadır. Burada, kahramanımızın hayatını ve Çanakkale Savaşı'nı daha yakından tanıma fırsatı bulabilirsiniz.
Gelin hep birlikte, bu toprakların kahramanlarını anmaya ve onların mirasını yaşatmaya devam edelim.

***

Koca Seyit Onbaşı Müzesi
Koca Seyit'in Ebedi Anıtı: Bir Kahramanlık Destanı
Kaz Dağları'nın eteklerinde, zeytin ağaçlarının gölgesinde yer alan Koca Seyit Köyü, Türk milletinin kahramanlarından Seyit Onbaşı'nın ebediyete intikal ettiği yerdir. Bu topraklar, sadece bir köyün sınırlarını aşan, tüm Türkiye'nin ortak hafızasında yer eden bir destanın sahnesidir.
Seyit Onbaşı'nın kahramanlığına adanan anıt ve müze kompleksi, 4 dönümlük geniş bir alanda ziyaretçilerini karşılamaktadır. 


Anıt alanında, rahmetli Prof. Dr. Tankut Öktem tarafından tasarlanan ve Seyit Onbaşı'nın gücünü ve azmini gözler önüne seren heykel, ziyaretçileri adeta geçmişe bir yolculuğa çıkarır. Heykelin karşısında yer alan Atatürk heykeli ise, büyük önderin Çanakkale Zaferi'ndeki liderliğini ve askerlerine olan güvenini simgeler.
Anıt alanındaki en dikkat çekici detay ise, Seyit Onbaşı'nın 276 kg' lık top mermisini kaldırarak topa yerleştirdiği o anı ölümsüzleştiren heykeldir. Bu heykel, Türk milletinin azim ve kararlılığının bir sembolü olarak gökyüzüne uzanır. Yanında yer alan batırılan Ocean gemisinin heykeli ise, Seyit Onbaşı'nın bu destansı kahramanlığının ne denli önemli bir zafer olduğunu gözler önüne serer.

Anıtın üzerinde yer alan iki yazıttan biri, 
"Çanakkale Dünyada Siper Savaşlarının En Çetin Yaşandığı Muharebe Alanlarından Biri
Gazi Mustafa Kemal Atatürk askerlerine; ‘Size ölmeyi emrediyorum’ dediği ve taarruz emrini verdiği bu siperlerde özellikle bomba sırtı vakasında siperdeki Mehmetçiğin nasıl metanetli olduğunu, nasıl cesaretli olduğunu hepimiz çok yakından biliyoruz. Mustafa Kemal Atatürk bomba sırtı vakasını anlatırken; "Siperler arası 8 metre. Yani ölüm muhakkak. 3 dakika önce gelen bölüğün tamamı şehit olmuş. Yeni gelenler bunu biliyor ve bir 3 dakika sonra kendisinin de şehit olacağının farkında ilerliyor. Ama ne ilerleme! Bir an bile sarsılma, durma, geriye bakmak yok. Okuma bilenler ellerinde Kur’an okuyor bilmeyenler Kelime-i şahadet getiriyor. Az sonra öleceğini bile bile gözünü kırpmadan şahadete gidiyor. İşte Çanakkale Savaşlarının zaferle sonuçlanmasını sağlayan şey milletimiz ve onun askerindeki bu yüce ruhtur" ifadelerini kullanmıştır."

"Seyit Onbaşı'nın kızının torunu olan ve Kocaseyit Müzesi'nde görev yapan Muhammet Yıkar, AA muhabirine, Koca Seyit'in 9 yıl askerlik yaptıktan sonra köyüne döndüğünü söyledi.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün, savaşlardan 11 yıl sonra Havran'a yol açılışı için geldiğini belirten Yıkar, şunları kaydetti:

"Atatürk, açılıştan sonra nahiye müdürüne 'Bu bölgede bir Seyit Onbaşı olacaktı, benim onu görmem lazım' demiş. Seyit Onbaşı eve gelerek kendisini Atatürk'ün yanına götürecek olan askerlere kıyafetinin uygun olmadığı için gidemeyeceğini söylemiş. Daha sonra askerlerle Edremit'e giden Seyit Onbaşı'nın durumunu gören nahiye müdürü, Seyit Onbaşı'yı tıraş ettirip elini ayağını yıkattırıyor. Sabah da kendi ceketini giydiriyor. Koca Seyit uzun boylu olduğu için de nahiye müdürünün ceketi küçük gelmiş. Kolları kısa, yakası bir araya gelmemiş. Atatürk, Seyit Onbaşı ile sohbet ederken ona 'Sen savaşın kaderini değiştirdin, buraya gelmişken sana maaş bağlayıp gideyim' demiş. Koca Seyit de 'Hayır Paşam, biz o zaman görevimizi yaptık, maaş için değil' demiş, istememiş. Sadece, odun kömürü işi yaptığı için orman askerlerinin kendisine çok karışmamasını istemiş. Atatürk de nahiye müdürüne o şekilde talimat vermiş."

Anıttaki diğer yazıt ise;
 Orhan Şaik Gökyay'ın "Bu Vatan Kimin" şiiri.

BU VATAN KİMİN 
Bu vatan toprağın kara bağrında
Sıradağlar gibi duranlarındır,
Bir tarih boyunca onun uğrunda 
Kendini tarihe verenlerindir.
......
Bukitabeler ziyaretçilerin yüreğinde derin izler bırakır. Atatürk'ün kaleme aldığı yazısı ve şiir, vatan sevgisinin ne denli büyük bir güç olduğunu ve şehitlerimizin bu vatan için canlarını feda ettiklerini hatırlatır.


Müzede ise Seyit Onbaşı'nın hayatı, Çanakkale Savaşı ve o unutulmaz 18 Mart günü hakkında detaylı bilgiler yer almaktadır. Ziyaretçiler, müzede sergilenen eşyalar ve fotoğraflar sayesinde, o günleri daha yakından hissedebilirler.
 Koca Seyit inanılmaz bir olayı gerçekleştirir 276 kg.lık top  mermisini kaldırır ve ateşe başlar üçüncü atışında Ocean gemisini dümen tertibatından vurur ve Ocean'da savaş dışı kalır. Fakat ertesi gün Koca Seyit, fotoğrafını çekmek için gelen Savunma Bakanlığı heyetinin karşısında aynı başarıyı sergileyemez 
Koca Seyit heyete dönerek 'Hayır o bir defa olur, o lazım olduğu anda, savaş sırasında Allah'ın yardımıyla o top mermisini kaldırdık' diye cevap vermiştir." Bu sözler, Seyit Onbaşı'nın kahramanlığının sırrını açıklar niteliktedir.
Bu da Türk askerinin inandığı durumlarda neler yapabileceğinin en basit şekilde göstergesidir. Bu başarısından ötürü Koca Seyide Onbaşı rütbesi verilir.İlerleyen dakikalarda birkaç zırhlısını kaybeden müttefik donanması boğazı geçemeyeceğini anlar ve geri çekilmeye başlar. Müttefik donanmasının çekilişini izleyen Müstahkem Mevki Komutanı Malatya Arapgirli Cevat Çoban  Paşa'nın sözleri ' gittiler, geçemediler, geçemeyecekler olmuştur.'

Kocaseyit köyündeki bu anıt ve müze, sadece bir mekan değil, aynı zamanda Türk milletinin ortak hafızasıdır. Burayı ziyaret eden herkes, Seyit Onbaşı gibi nice kahramanın sayesinde bugün özgürce yaşadığımızın bilincinde olacaktır.

****

SEYİT ONBAŞI HAKKINDA


Çanakkale muharebeleri sırasında kaldırdığı 276 Kg.lık top mermisini kaldırıp taşımasıyla ünlenen ve tarihe geçen Kocaseyit 1889 yılında Havran ilçesinin Çamlık(eski adı Manastır’dır) Köyünde dünyaya gelmiştir. Babası Cuburoğulları ailesinden Abdurrahman annesi ise aynı köyden Emine Kadın’dır. Aynı köyden Şakir kızı Emine ile evlenerek beş çocuğu dünyaya gelmiştir. Cumhuriyet döneminde “Çabuk” soyadını aldı.

Koca Seyit Askerlik çağına gelince pek çok yaşıtıyla birlikte topçu neferi olarak, Çanakkale’de bulunan Mecidiye Tabyası’nda görev alır. Düşman donanmasının 18 Mart 1915 tarihinde başlattığı deniz harekatında yaptıklarıyla tarihin seyrini değiştiren olaylardan birisini gerçekleştirir. Bu tarihi olay şu şekilde anılmaktadır.

Saat 05.30 sularında müttefik filosundan bazı gemiler, kendilerini son dakikalar içinde oldukça rahatsız eden Rumeli Mecidiye’sini yeniden ve çok şiddetli bir ateş altına almışlardı. Takım Subayı Fahri Efendi’nin emri ile sığınağa koştular. Ancak; geri kalanların bir kaçı tam istihkamın içinde patlayan mermi cephaneliği uçurduğu zaman oluşan müthiş basınçla yerlere yuvarlandılar. Bir kısmı şehit olan bu erlerin geri kalanları arasında Çamlık köyünden Seyit de bulunuyordu. Kendine geldiği zaman karşısında takım arkadaşı Ali’yi gördü. Başka kimse yoktu etrafta.

– Nerede arkadaşlar? diye sordu.
– Arkadaşlar mertebelerini buldular. 14 şehit 24 yaralımız var. Ayakta bir senle ben kaldık.

Seyit kalkıp denize doğru baktı. Düşman gemileri karaya iyice sokulmuştu. Tabyanın içinde ise üçüncü toptan gayrısı yine toprağa gömülmüştü. Seyit önce gemilere, sonra topa ve sonunda yerde duran 276 Kg.lık top mermilerine baktı. Kendi deyimiyle mermi ona “beni namluya sür” diyordu.

Arkadaşına “Gel Ali” dedi. “Yardım et de şu mermiyi sırtıma alayım”
Ali Önce topun eğilip yan yatmış metaforasına(top vinci) sonra da arkadaşının yüzüne baktı. “Kaldıramazsın Seyit” dedi. “Bir deneyelim hele”

İlk mermi kısa düştü. Bir tane daha getirip nemluya sürdü. Bu seferki de kısaydı. Fakat üçüncü mermi en öndeki geminin arka tarafında ve su kesiminde patladı. Bu gemi Ocean’dı ve dümen tertibatı bozulduğu için derhal orasını harmanlamaya başladı. Etrafındaki gemiler kaçıştılar. Seyit dördüncü mermiyi almaya giderken etraf sakinleştiği için sığınaktan çıkan Batarya Kumandanı Hilmi Bey yanında iki Alman subay ile geldi.

– Senmiydin Seyit? Vurdun gemiyi.. dedi.

Dördüncü mermi boşa gitti. Dümensiz seyreden Ocean herkesin gözleri önünde arkadan bir mayına çarparak kısa sürede sulara gömüldü.

Koca Seyit’in muharebenin mukadderatının değişmesinde büyük önemi bulunan başarısı kısa sürede duyuldu. Kendisine mükafat olarak onbaşılık rütbesi takıldı. Ve isteği olup olmadığı sorulunca “çift tayın” istedi. Ancak arkadaşlarının yanında çift tayın yemeği onuruna yediremedi ve birkaç gün sonra çift tayından vazgeçti. Daha sonraki günlerde fotoğrafını çekmek isterler. 276 kg.lık top mermisini o günkü gibi sırtına alması lazımdır. Ancak birkaç defa denemesine rağmen kaldıramaz. O tehlikeli zamanda mermileri kolaylıkla basamaklardan topa çıkaran bu kahraman o gün mermiyi yerinden bile oynatamamıştır. Kendisine sorulduğu zaman, iman gücüyle vatan aşkıyla kendisine kuvvet geldiğini, o zaman bu mermiyi nasıl kaldırdığını kendisinin de anlayamadığını söylemişti. Fotoğraf çekmek için tahtadan bir mermi yaparak o tarihi günü ebedileştirmişlerdir.

Harbin sona ermesiyle memleketine dönen Seyit Onbaşı, bundan sonraki günlerini köyünde geçirmiştir. Odun kömürü yaparak Havran’a pazara götürür, geçimini öyle temin edermiş. Daha sonraki yıllarda Havran’da Hacı Osmanoğullarının zeytinyağı fabrikasında hamallık yapmıştır. 1939 yılında zatürreye yakalanmış ve Aralık ayında köyünde vefat etmiştir.

Koca Seyit 1305 (1889) Balıkesir Havran Çamlık Köyü’nde (köyün şimdiki ismi Koca Seyit Köyü olarak değiştirlmiştir.) doğmuştur. Soyadı kanunundan sonra “Çabuk” soyadını almıştır. Koca Seyit’in ilk eşi Emine Çabuk’tan 2 kızı dünyaya gelir. Biri Ayşe diğeri ise Fatma’dır. Büyük kızı olan Ayşe Nine 15.06.1327 yani 1911 yılında doğmuştur. Koca Seyit 1914 yılında seferberlikle askere katılır. Askere giderken kızı Ayşe 3 yaşındandır. 1918’de Birinci Cihan harbi sona erip evine döndüğünde ise kızı Ayşe 7 yaşına basmıştır. Genel itibariyle, askerden döndüğünde kızının 9 yaşında olduğu hakkındaki bilgiler yanlıştır.

Kızı Fatma ise 1338 yani 1922 yılında dünyaya gelmiştir. İlk eşi Emine vefat edince Koca Seyit tekrar evlenmiştir. Seyit’in yeni eşi Hatice Çabuk’tan ise Ramazan, Osman ve Abdurrahman isimli 3 oğlu dünyaya gelmiştir.

Koca Seyit’in tüm evlatları vefat etmiştir. Son olarak kızı Ayşe Nine 2007 yılı Ekim ayında hayata gözlerini yummuştur.
***
Seyit Onbaşı'nın savaştan sonra odunculuk yaparken çekilmiş bir fotoğrafı

Savaştan sonra köyüne dönen Koca Seyit, odun keserek ve bu odunları Edremit’e ve Havran’a götürüp satarak geçimini sağlamıştır. Sonraki yıllarda Zeytin fabrikasında hamallık yapan Koca Seyit, fabrikada hastalanmış ve işten çıkarılmıştır. Hayatının geri kalan kısmında ise ayakkabı yamayarak yaşamını sürdürmüştür.Daha sonra akciğerindeki rahatsızlığı artmış, 1 Aralık 1939 yılında vefat etmiştir.

Alıntı :Havran Belediyesi

***

Fotoğraf  yazı :Fikri Demirtaş 
Havran, 17 Ocak 2025
Fotoğraf: Alıntı


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Malatya'nın Ermeni Terzilerin Unutulmaz Anıları

HEKİMHAN- ULUGÜNEY İSTASYONU VAGON OKUL

AĞ TOPRAK ; BİR HEKİMHAN ÖYKÜSÜ