Deprem, İnanç ve Yeniden Yapılanma: Adıyaman Mor Petrus ve Mor Pavlus Kilisesi'nin Öyküsü

Soldan itibaren; Adil Aktaş, M.Orhan  Alkaya, Metropolit  Melki Ürek, 
Nezir Kızılkaya,  Fikri Demirtaş 

6 Şubat 2023'te yaşadığımız ve 11 ilimizi derinden etkileyen deprem felaketinin üzerinden iki yıl geçti. On binlerce canımızı yitirdiğimiz, yüz binlerce yapıyı yerle bir eden bu acı olayda, bölgedeki ibadethanelerimiz ve kültürel miras alanlarımız da büyük hasar gördü.
Bu yıkımdan nasibini alan yapılardan biri de Adıyaman'da bulunan tarihi Mor Petrus ve Mor Pavlus Süryani Ortodoks Kilisesi oldu. 1701 yılında inşa edilen ve farklı dönemlerde restorasyon çalışmaları geçiren bu önemli yapı, ne yazık ki depremde ağır hasar alarak kullanılamaz hale geldi.
Tarihi ve kültürel değerleriyle öne çıkan bu kilisenin yeniden ibadete açılması için başlatılan restorasyon çalışmaları ise tüm hızıyla devam ediyor.

Bu önemli yapıyı ve Adıyaman’daki Süryani cemaatini ziyaret etmek amacıyla 4 Şubat 2025 tarihinde Malatya’dan Adıyaman’a bir ziyaret gerçekleştirdik. Heyetimizde Magma Dergisi yazarı ve fotoğraf sanatçısı Mahmut Orhan Alkaya, araştırmacı ve tarihçi yazar Nezir Kızılkaya, emekli eğitimci Adil Aktaş ve ben, emekli gezgin bir öğretmen olarak yer aldık. Ziyaretimiz sırasında, Adıyaman ve Çevre İlleri Metropoliti Mor Ğriğoriyos dostum Melki Ürek ile bir araya gelerek geçmiş olsun dileklerimizi ilettik.

Adıyaman da Malatya gibi deprem yaralarını sarmakla meşguldü. Adıyaman  ve Çevre İlleri Metropolitliği giriş kapısının sağ yanında asılan levhada, restorasyon çalışmalarının T.C Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütüldüğü, kontrollüğün TC Vakıflar Genel Müdürlüğü Sanat Eserleri ve Yapı İşleri Daire Başkanlığı tarafından yapıldığı, yüklenici firmanın Kale Restorasyon Turizm İnşaat ve Kimya Ticaret Limited Şirketi olduğu, sözleşme tarihinin 18.5.2023 ve işin süresinin 720 gün olduğu belirtiliyordu.

Metropolitliğin kapısından içeri girince daha önce de gördüğüm  Mor Petrus ve Mor Pavlus Kilisesi'nin  asırlık iki zeytin ağacı, heybetli bir ceviz ağacı ve bir incir ağacı bizi karşıladı. Bu ağaçlar, sanki kilisenin sessiz tanıkları gibi, geçmişin izlerini taşıyor. Ama bu kez, bu huzurlu manzaranın ardında acı bir gerçek yatıyordu. O güzelim tarihi kilise, depremin acımasız darbesiyle yerle bir olmuş. Taşlar, bir zamanlar gururla yükselen duvarları artık yerde, dağılmış bir şekilde yatıyor. Restorasyon çalışmaları başlamış olsa da, kiliseden geriye sadece bir yan duvar kalmış. Bu duvar, sanki yıkımın ortasında ayakta kalmaya çalışan bir umut simgesi gibi, geçmişin hatıralarını korumaya çalışıyor. Kilisenin o görkemli yapısından eser kalmamış olsa da, bahçesindeki ağaçlar ve o tek başına ayakta kalan duvar, ziyaretçilere kilisenin geçmişini ve önemini fısıldıyor.

Malatya'nın duayen gazeteci  Celal Yalvaç'ı  ölümünden bir kaç ay önce ofisinde  ziyaret eden ve cenazesine Adıyaman’dan  Malatya'ya gelerek katılan Metropolit Melki Ürek'e  Nezir Kızılkaya 
yazdığı  "Malatya'ya Adanmış bir ömür Celal YALVAÇ  " kitabını takdim etti.


Metropolit Ğriğoriyos Melki Ürek 
Fotoğraf alıntı

Metropolit Ürek, depremin yarattığı büyük yıkımı ve kilisenin geçirdiği evreleri şu sözlerle anlattı:

"Geçmiş olsun dileğiniz için çok teşekkür ederim. Gerçekten ağır bir deprem felaketini yaşadık. Deprem sadece kiliseye zarar vermedi. Adıyaman’da ve bölgede on binlerce bina, ibadethane, kilise yıkıldı, çevreye büyük zarar verdi. Binlerce can kaybı oldu. Deprem; az hasarlı, orta hasarlı, ağır hasarlı ve yıkım olmak üzere 4 derece hasar vermiş. Bunun ağır tarafı var biliyorsunuz, özellikle insanların ölmüş olmasıdır. Her an olabilecek depreme karşı hazırlıklı olmak gerekiyor. Keşke kilise dahi bütün yapılar depreme karşı mukavemetli yapılmış olsaydı. Şu anda hala o acı içerisinden kıvranıyoruz."
Deprem sonrasında insanların birbirine yardım etme çabasına da değinen Ürek, "Deprem sonrasında Hristiyan, Müslüman demeden herkes birbirine yardım etti, kimse yardım konusunda bencil davranmadı." dedi.

Kilisenin depremden önceki fotoğrafı

Kilisenin tarihi ve Süryaniler için önemi hakkında da bilgiler veren Ürek, şunları kaydetti:
"Kilise, 140 sene önce yapılmıştır. Daha öncesinde bulunduğumuz bu alanda, 150 sene önce yine depremden yıkılan, yaşı 325 yıl olan Meryem Ana Kilisesi bulunuyordu. Kilise yıkıldıktan sonra Deyrulzafaran Manastırı’nda (Mardin) bulunan kadasetli patriğimiz, Adıyaman’a gelerek kilisenin durumuyla yakından ilgilenmiştir. Patrik, Osmanlılar döneminde saraydan aldığı izinle Siverek metropolitliği denetiminde olan kilisenin yeniden yapılmasına ön ayak olmuştur. Kilise yıkıldıktan 10 yıl sonra yeniden yapılmıştır. Kilisenin yapımı için Urfa’dan Süryani taş ustaları getirilmiş. Ustalar, Urfa’da bulunan Mor (Aziz) Petrus ve Mor Pavlus Kilisesi’nin adını buraya vermişlerdir. O günden beri bu isim kullanılmaktadır. Urfa’da bulunan Mor Petrus ve Mor Pavlus Kilisesi ise bu kiliseden yaklaşık 60-62 yıl önce yapılmıştır. Şu anda halen ayaktadır ama kilise amacıyla kullanılmıyor -yanlışlıkla- kültür etkinlikleri için ülkemiz tarafından başka amaçlarla kullanılıyor. Sahipleri tarafından maalesef kullanılmamaktadır.

Mor Petrus ve Mor Pavlus Kilisesi’nin önemi sadece Süryaniler için değil; bölgemizde özellikle ilimiz Adıyaman için, turizm anlamında yerli – yabancı turistler ve bütün insanlar için son derece önem taşıyan bir kilisedir. Aynı zamanda bu kilise, 100 yıldan fazla hem Süryanilerin hem de Ermenilerin evidir, manevi annesidir. Dolayısıyla burası Hristiyan kardeşlerimizin ruhani hizmetlerinin görüldüğü evrensel bir kilisedir. Kilisede, ayin, nikâh, vaftiz, tövbe-itiraf ve cenaze törenleri gibi bütün ruhani hizmetlerimizi icra ediyoruz. Onun için kilisemizin buradaki, bölgedeki Hristiyan kardeşlerimizin gönlünde büyük bir yeri vardır. Kilisenin adı bölgede nam salmıştır. Meryem Ana Kilisesi’ni (yıkılan ilk kilise) ziyaret eden insanlar, hastalar iyileştiklerini söylerler. Dolayısıyla bu kilisenin insanların üzerinde manevi bir etkisi de bulunmaktadır. Değerli bir abide olarak da tarihe geçmiştir."

Metropolit Ürek, hasar alan kilisenin onarılma sürecini, sürecin nasıl yönetildiğini, ne zaman bitirilip açılacağını ve devlet nezdinde yürütülen dayanışma çalışmalarını da anlattı.
Devletin destek verdiğini ancak 1990’lı yıllarda kilisenin, Süryani halkına ve kiliselerine danışmadan Vakıflar Genel Müdürlüğü adına tescil edildiğini, bu nedenle kiliseye müdahale edilemediğini söyledi. Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün kiliseyi bir şirkete ihale ettiğini ve bütün giderlerin Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne ait olduğunu belirtti.

Ürek, kendi kiliselerini kendilerinin yapmasını istediklerini, bunun en doğal hakları olduğunu, ancak tescil konusunda böyle olmamasını dilediklerini ifade etti. Devletin kiliselere saygı duyması gerektiğini ve kiliselerin sahipleri olan Hristiyanlara, Süryanilere tescil edilmesi gerektiğini vurguladı.

Mor Petrus ve Mor Pavlus Kilisesi'nin sadece Süryaniler için değil, tüm bölge ve Adıyaman için, yerli-yabancı turistler ve tüm insanlar için ne kadar önemli olduğunu vurgulayan Metropolit Ürek'in sözleri, kilisenin yıkımının ardından yaşanan zorlukları ve duygusal boşluğu gözler önüne seriyor:


"Kilisemiz yıkık olduğundan, ibadetimiz için şartlar bize bunu başka bir yerde de yapmak zorunluluğu getiriyor. Kilisenin yanında Metropolit Binasının alt katında bulunan ufak salonumuzu değerlendiriyoruz. Salonun ufaklığına bakmıyoruz, yüreğin büyüklüğüne bakıyoruz. Öyle ki ibadetlerimiz ve hizmetimiz gerçekleşsin."

Adıyaman Metropolitlik Binası depremde sağlam kalan bina

Bu sözler, metropolitin ve cemaatin yaşadığı derin üzüntüyü ve kiliseye duydukları bağlılığı gözler önüne seriyor. Kilisenin yıkılmasıyla birlikte, cemaat ibadetlerini gerçekleştirebilecekleri bir mekandan mahrum kalmış, ancak inançları ve birbirlerine olan bağlılıkları onları bir araya getirmeye devam ediyor.
Metropolit Ürek'in "Salonun ufaklığına bakmıyoruz, yüreğin büyüklüğüne bakıyoruz" sözleri, koşulların değerlerin ve inancın önünde ne kadar önemsiz olduğunu vurguluyor. Cemaat, koşulların sınırlamalarına rağmen, ibadetlerini gerçekleştirmek ve hizmetlerini sürdürmek için ellerinden geleni yapıyor.
 "İbadethanemizde yeniden cemaatimizle bir araya geleceğimiz günleri bekliyoruz" ifadesi, geleceğe dair umut ve özlemi dile getiriyor. 

Melki Ürek, “Kilisenin tamamen söküldüğünü, numaralandırılarak sökülen  sağlam taşları ile  deforme olan taşların yerlerine Mardin Midyat'tan getirilecek taşlar  ile kilise aslına uygun olarak yerine aynı şekilde aslına uygun şekilde yeniden inşa edileceğini, Vakıflar Genel Müdürlüğü çalışmaları titizlikle yürüttüğü bilgisini verdi..

Cemaat, kilisenin yeniden inşa edileceği ve yeniden bir araya gelerek ibadet edebilecekleri günlerin hayalini kuruyor. Bu ifade, aynı zamanda  yıkımın değerleri ve inancı yok edemeyeceğini, aksine daha da güçlendirebileceğini gösteriyor.

Adıyaman’ın en önemli ibadethanelerinden biri olan Mor Petrus ve Mor Pavlus Kilisesi, sadece bir inanç merkezi değil, aynı zamanda farklı kültürlerin, tarihî dokunun ve ortak geçmişin bir simgesi. Yeniden ibadete açılacağı günün, yalnızca Süryani cemaati için değil, Adıyaman ve tüm Türkiye için de bir kültürel uyanış ve dayanışmanın sembolü olması umuduyla...


Fotoğraf Galerisi :
Adıyaman Metropolit'i Melki Ürek'ten Nezir Kızılkaya'ya teşekkür Mektubu


                                     Fotoğraf: Kilisenin  depremden önceki  görüntüsü.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Haceli: Malatya'nın Efsanevi Divanesi

Arguvan'da Lezzetin ve Geleneğin Buluştuğu Gün: Yöresel Yemek Yarışması Coşkusu

Malatya'nın Ermeni Terzilerin Unutulmaz Anıları