Güngür Bebek, Fikri Demirtaş
Güngör Bebek: Sayın Fikri Demirtaş, Hekimhan Dergisi'nin yayın hayatına başladığı günden bu yana, Hekimhanlı emekli Görsel Sanatlar öğretmeni olarak dergimize değerli katkılarda bulunuyorsunuz. Her sayıda, Hekimhan'ın kültür ve yaşamına dair yazdığınız yazılarla okuyucularımızı bilgilendiriyor ve aydınlatıyorsunuz. Öncelikle, dergimize yapmış olduğunuz katkılardan dolayı size teşekkür ederiz. Okuyucularımız sizi daha yakından tanımak istiyor. Bu röportajımızda sorularımıza vereceğiniz samimi yanıtlar için şimdiden teşekkür ederiz.
Fikri Demirtaş: Güngör Bey, öncelikle bu nazik davetiniz için ben teşekkür ederim. Hekimhan Dergisi'nin benim için ayrı bir önemi var. Doğduğum ve Ata topraklara, kültürüne ve insanlarına olan vefa borcumu bu dergi aracılığıyla ödemeye çalışıyorum.
Güngör Bebek: Sayın Demirtaş, sizi daha yakından tanımak adına, öncelikle özgeçmişinizden ve aile hayatınızdan bahseder misiniz?
Fikri Demirtaş:
25.11.1958 yılında, Malatya'nın Hekimhan ilçesinde dünyaya geldim.
Çocukluk ve gençlik yıllarım Hekimhan dışında geçti. Ancak, köklerim her zaman bu topraklara bağlı kaldı. Dedem Sancoğ Ali Demirtaş'ın torunuyum. Kurtuluş Savaşı gibi zorlu dönemlerde milis olarak Hekimhan'da görev yapmış, vatanı için mücadele etmiş bir kahramandı. Ayağında, o günlerden kalma yeşil bir mermi izi taşırdı. Savaş yıllarının ardından, Hekimhan'da manifaturacılık yaparak geçimini sağlamıştır.
Ayrıca, Kandemirler ve Demirtaşlar amcalarım, annem tarafı ise Marziyaların Osman'ın kızıdır. Dolayısıyla, Hekimhan'ın köklü ailelerinden gelmekteyim.
Babam Hasan Demirtaş Sıtma Savaş dairesinde Şube Şefi, olarak görev yapmaktaydı , annem ev hanımı, iki kız iki erkek dört kardeşiz. Ben ailenin üçüncü çocuğuyum. Çocukluğumun ilk yıllarını babamın memur olmasından dolayı, Arapgir, Arguvan'da geçirdikten sonra, ilkokulun son sınıfını Darende'de tamamladım. Ortaöğrenimim için sınavla kazandığım Akçadağ Öğretmen Okulunun yolunu tuttum. Yatılı olarak okuduğum o yıllar, hayatımın dönüm noktalarından biriydi. Ardından, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü ve Bursa Eğitim Enstitüsü'nde Resim bölümünde yükseköğrenimimi tamamladım. Anadolu Üniversitesi Resim-İş bölümünde lisans eğitimini tamamladım.
Çalışma hayatıma Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü ile Tarım ve Orman Bakanlığı Ziraat İşleri Genel Müdürlüğü'nde memur olarak başladım. Ancak öğretmenlik, benim için her zaman en büyük idealdi. Bu ideal uğruna Iğdır'dan Malatya'ya, hatta Kıbrıs'a kadar pek çok farklı şehirde görev yaptım. Iğdır Lisesi, Afyon Çay Lisesi, Malatya İmam Hatip Lisesi, Turgut Özal Anadolu Lisesi, Malatya Fen Lisesi, Hayrettin Sönmezay İ.Ö.O, M. Vakfı İ.Ö.O, Mehmet Emin Bitlis İ.Ö.O ve Abdulkadir Eriş Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi gibi güzide okullarda Görsel Sanatlar öğretmenliği ve idarecilik yaptım. Yurtdışı sınavını kazanarak K.K.T.C. Mogosa Özgürlük Ortaokulu'nda da görev alarak farklı kültürlerde bulunma imkanım oldu. Malatya Fen Lisesi'nde müdür yardımcılığı, Abdulkadir Eriş Anadolu Güzel Sanatlar Lisesi'nde müdürlük ve Malatya/Yeşilyurt Halk Eğitim Merkezi'nde müdür yardımcılığı görevlerinde bulundum. 35 yıl boyunca, binlerce öğrencinin hayatına dokunma fırsatı buldum. 2015 yılında emekli oldum.
Eğitim ve sanat alanındaki birikimlerimi yerel gazete ve dergilerde yayınladığım yazılar ve fotoğraflarla paylaşmaya devam ediyorum. Hayatımın en büyük destekçisi olan rahmetli eşim Suzan Demirtaş, sınıf öğretmeniydi.
Kızım Tuğba, Sakarya Üniversitesi'nde akademisyen olarak görev yapıyor. Büyük oğlum Hasan, Borsa İstanbul'da görev yapıyor. Küçük oğlum Oğuzhan ise yönetmen ve belgeselci olarak çalışmalarını sürdürüyor.
Hayatımın en büyük zenginliği, üç evladım, bir gelinim, bir damadım ve gözümün nuru iki kız torunum Öykü ve Çağla'dır. Onlara sahip olmak, bana tarifsiz bir gurur ve mutluluk veriyor.
***
Akçadağ Anadolu Öğretmen Lisesi gezi anısı
Güngör Bebek: Akçadağ Öğretmen Okulu, Türk eğitim tarihinde önemli bir yere sahip. Siz de bu okulun mezunlarından birisiniz. Akçadağ Öğretmen Okulu'nu bize anlatır mısınız?
Fikri Demirtaş: Akçadağ Öğretmen Okulu, benim için sadece bir okul değil, bir yaşam biçimiydi. Orada, sadece bilgi değil, aynı zamanda insan olmayı, topluma hizmet etmeyi, farklılıklara saygı duymayı öğrendim. O okul, benim için bir felsefe, bir yaşam rehberi oldu.
Akçadağ Öğretmen Okulu hikayem
Biz yatılı öğrenciler gurbeti o acıları filmlerde, kitaplarda değil daha küçük yaşlarımızda yaşadık. Ama bunlar bize o günlerde birer yalanmış gibi geldi...Bugün ne köy enstitüleri, ne de öğretmen okulları / liseleri var. Ancak ruhu anıları capcanlı duruyor.
Akçadağ Öğretmen Okulu İrfan Erbuyurucu, Fikri Demirtaş , O.Nuri Aytekin
Oturanlar: Mehmet Poyraz, İbrahim Aktunç
Öğretmen okullarına giriş, o dönemde oldukça çetin bir süreçti. Bazı okullar ilkokul 5. sınıfta, bazıları ise ortaokul son sınıfta öğrenci alımı yapıyordu. Sınavlar iki aşamalıydı ve oldukça zorlayıcıydı. Ben, 1969 yılında Darende Cumhuriyet İlkokulu 5. sınıf öğrencisiyken, Akçadağ Öğretmen Okulu'nun parasız yatılı sınavını kazanma başarısını gösterdim.
Evimden ayrılıp öğretmen okuluna gittiğimde, henüz 11-12 yaşlarındaydım. Yanılmıyorsam, 140 cm boyunda, zayıf, çelimsiz ve esmer bir çocuktum. O yaşta, ailemden ve memleketimden ayrılmak, benim için hem heyecan verici hem de zorlu bir deneyimdi.
1969'da ilkokuldan sonra kapısından girdiğim yatılı öğretmen okulu, 1976 yılında mezun oluncaya kadar altı yıl boyunca yuvam oldu. Çocukluğumun ve gençliğimin en kıymetli anıları, o duvarlar arasında saklı. Sınıfların o kendine has kokusu, atölyelerdeki yaratıcılık fısıltıları, bahçelerdeki özgür koşuşturmalar... Her biri, zihnimde capcanlı birer tablo gibi duruyor.
Akçadağ Öğretmen Okulu uçsuz bucaksız bir alana kurulmuş. Birçok binadan oluşuyordu. Okulumuzun sınırlarında ne tel örgüsü ne de beton duvarlar vardı. Okulumuzun derslikleri, yatakhaneleri, işlikler, Uygulama İlkokulu, lojmanlar kısacası bütün binalar, Köy Enstitüsü döneminde öğretmenlerle birlikte öğrenciler tarafından imeceyle yapılmıştı.
Akçadağ Öğretmen Okulundan Darende'deye tatile giden öğrenciler . Alt sırada oturan Fikri Demirtaş
Meyve ve sebze bahçeleri, üzüm bağları, kümesleri, ahırları, arılıkları, hamamı, sinema salonu, uygulama ilkokulu, matbaası, elektrik santrali , demir -marangoz atölyesi, terzisi, berberi, kantini, kooperatifi, PTT'si , Su deposu, reviri vardı. iş makineleri, Otobüsü, pikabı okulun kapalı garajında hazır beklerdi. Okulumuzda hala Köy Enstitüsü zihniyetinde öğrenci yetiştirmeye devam ediliyordu.
Akçadağ Anadolu Öğretmen Lisesi
Öğrenciliğimiz boyunca dersler teorik ve pratik olarak yapıldı. Bugün dersten sayılmayan Resim, Müzik, Beden Eğitimi, İş Eğitimi, Tarım, Sağlık Bilgisi, Felsefe gibi dersler Matematik, Edebiyat kadar kadar önemliydi. Okulda beşinci sınıf sonunda ders ortalaması 8,5 olanlar Yüksek Öğretmene gider, mezun olunca okudukları okula öğretmen olarak dönerlerdi. Bizden önce öğretmen okulları arasında öğrenci değişimi yapılıyormuş. Üst sınıflarda Batıdaki öğretmen okullarından gelen öğrenciler vardı. Bizden de oralara gitmişler.
19 Mayıs Atatürk’ü anma, Gençlik ve Spor bayramı çalışmaları mart ayının sonlarında başlardı. Okulun Futbol sahasında sabah derslerden önce yapılırdı. Havalar ısınınca yalnız şortla güneşin karşısında yanardık. Öğrencilerin hem yüzleri hem vücutları bakır kırmızısına dönüşürdü. Çelik gibi olurduk. Bedenimizde, şortumuzun izi çıkardı. Futbol sahasında Milli oyunlar oynardık. Bütün okulla birlikte! Harmandalı, Aydın zeybeği, halaylar.
Bayram törenleri için Malatya’ya trenle gidilir. Stada yakın Okullarda spor elbiselerimizi giyerdik. Bunlar bir beyaz keten spor ayakkabısı, eflatun renginde şorttu. Üstümüz çıplaktı. Sonra üçerli dörder sıra halinde ellerimizde Akçadağ Öğretmen Okulu ve diğer Atatürk’le ilgili pankartlarla bir disiplin içerisinde bando takımı eşliğinde en güzel marşları söyleyerek Malatya İnönü Stadyumu giderdik.
Malatya halkı da bize özel bir ilgi gösterirdi. En son sahaya Mustafa Kemal Kız öğretmen okulu ardından, Akçadağ Öğretmen Okulu çıkardı. Öğretmen okulu, spor gösterisinde, halk oyunları gösterilerinde tek bir kişi gibi hareket ederlerdi. Yüzlerce öğrenci aynı anda Müzik grubunun çalgılarının eşliğinde, öğretmenlerinin komutunu doğru dürüst duymadan bile hiç hatasız, uyum içinde gösterilerini yapar: ’ olağanüstü güzellikte bir gösteri, kıyamet bir alkış… Tören geçidinde okulumuz geçerken bütün halk ayakta alkışlardı. Her tören sonrası olduğu gibi orada törenin sonunda birinci ilan ederlerdi. Malatya’da ve Türkiye genelinde yapılan spor yarışmalarında okulumuz öğrencileri başarılı sonuçlar alırdı.
Okulun sinema salonunda; Âşık Veysel, Kul Ahmet sazı ile şiirlerini okumuştu. Hafta sonları filim izlemek en büyük lüksümüzdü. Geceleri Lise kısmı, gündüzleri ortaokul öğrencileri yirmi beş kuruşa bilet alarak izlerdik. Yılmaz Güney, Ayhan Işık, Kadir Savun, Cüneyt Arkın, Kartal Tibet, Hülya Koçyiğit, Türkan Şorayları sinemalarda tanıdık. Buralarda sevdalandık.
Göngör Bebek: Emekli bir öğretmen olarak Eğitimle ilgili görüşleriniz, önerileriniz nedir?
Fikri Demirtaş:
Emekli bir öğretmen olarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasamızın 42. maddesinde belirtildiği gibi, 'Kimse, eğitim ve öğrenim hakkından yoksun bırakılamaz. Öğrenim hakkının kapsamı kanunla tespit edilir ve düzenlenir. Eğitim ve öğretim, Atatürk ilkeleri ve inkılâpları doğrultusunda, çağdaş bilim ve eğitim esaslarına göre, Devletin gözetim ve denetimi altında yapılır.' ilkesini benimsemekteyim.
Bu doğrultuda, ülkemde eğitimin bir ticari meta olmaktan çıkıp, her bireye eşit, ücretsiz ve kaliteli bir şekilde sunulması gerektiğine inanıyorum. Eğitimde fırsat eşitliğinin sağlanması, benim için vazgeçilmez bir prensiptir.
Bir bireyin cinsiyeti, geçmişi veya sosyoekonomik durumu ne olursa olsun, yeteneklerini en iyi şekilde ortaya koyabilmesi için eşit imkanlara sahip olması gerektiğine inanıyorum. Bu, sadece bireysel başarılar için değil, aynı zamanda toplumumuzun genel refahı ve gelişimi için de hayati önem taşımaktadır.
* Kapatılan parasız yatılı Anadolu Öğretmen Liseleri, askeri liseler, tarım meslek liseleri ve sağlık kolejleri yeniden açılmalıdır.
* Günümüz teknolojisine uygun, parasız yatılı ve gündüzlü "Endüstri Teknoloji Meslek Liseleri" adıyla yeni okullar hayata geçirilmelidir.
* Köylerin, mahallelerin nüfusuna, öğrenci sayısına göre ilkokulları açılması
* Taşımalı eğitimin yapılan köylerin okulların sorunlarının çözülmesi.
* Köy çocukları ve kırsal kesimden gelen öğrenciler için her il ve ilçede ortaöğretim kız ve erkek devlet yurtları açılmalıdır. Böylece, öğrencilerimizin cemaat ve örgütlerin eline düşmesi engellenmelidir.
* Eğitimde fırsat eşitliği sağlanmalıdır.
* Eğitimde Kalite ve Kapsayıcılık:
* Eğitimde sadece nicelik değil, nitelik de ön planda tutulmalıdır.
* Öğrencilerimizin yeteneklerini keşfedebilecekleri, ilgi alanlarına yönelik eğitim alabilecekleri ortamlar yaratılmalıdır.
* Eğitim, her bireyin potansiyelini en üst düzeye çıkarmayı hedeflemelidir.
Bu taleplerin hayata geçirilmesi, ülkemizin geleceği için büyük önem taşımaktadır. Eğitimde fırsat eşitliği ve kalite, toplumumuzun her kesiminin refahı ve gelişimi için vazgeçilmez unsurlardır.
Akçadağ Öğretmen Okulu 6.sınıf , Fikri Demirtaş
Öğretmen, öğrenci imece ruhu ve emekleriyle yapılan Köy Enstitüsü yerleşkelerinin kültürel miras duyarlılığıyla restore edilerek eğitim kurumu olarak işlevselliklerini sürdürmesi.
Akçadağ Öğretmen Okulu... Zihnimde canlanan o büyülü dünya... 19 Mayıs'ların coşkusunun yankılandığı o geniş meydanlar, spor sahalarındaki terli heyecanlar, o olimpik havuzun serin sularında yüzerken hissedilen özgürlük... Beden eğitimi öğretmenlerimizin o tükenmek bilmeyen enerjisi, içimize işleyen o coşku...
Müzik odasının kapısından süzülen kemanın o hüzünlü sesi, flütün o içimizi kıpır kıpır eden melodileri... Resim iş atölyesinin o kendine has kokusu, ellerimizin altında şekillenen o sanatsal çalışmalar... Tarım dersinde toprağa dokunmanın, bağlarda bahçelerde çalışmanın o tarifsiz hazzı...
İstiklal Marşı'nın, Öğretmen Marşı'nın o gür sesiyle yankılandığı günler... Tren istasyonunun o nostaljik düdüğü, uzak diyarlara yapılan hayallerin başlangıcı... Hepsi, kalbimin en derin köşelerine kazınmış, asla silinmeyecek anılar...
Geceleri, rüyalarımda hâlâ o okulun koridorlarında dolaşıyorum. O tanıdık sesler, o tanıdık yüzler... Akçadağ Öğretmen Okulu, benim için sadece bir okul değil, bir yaşam biçimi, bir özlem, bir hasret...
1949 Akçadağ Köy Enstitüsü mezunu Ali Doğan.
Cumhuriyete ışık veren, bize emeği geçen öğretmenleri saygıyla anıyorum...
Parasız yatılı okullarda yolu geçen tüm öğrencilere selam olsun…
***
Akçadağ Köy Enstitüsü efsanevi Müdürü Şerif Tekben öğrencileri ile
Güngör Bebek mezun olduğuz okulun Akçadağ Köy Enstitüsü, Öğretmen okulunun tarihçesi hakkında bilgi verir misiniz?
Fikri Demirtaş:
Elbette, Akçadağ Köy Enstitüsü'nün tarihçesi;
Cumhuriyet'in ilk yıllarından itibaren eğitime büyük önem veren Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, bazı Türk aydınları ve devlet adamları, kalkınma hamlelerinin köyden başlatılması gerektiğini savunmuşlardır.
Köy Enstitüleri, Cumhuriyet aydınlanmasının eğitim alanındaki en özgün ve en çok ses getiren uygulamalarından biridir. Hazırlıklarına 1935'te başlanıp 1937'de denemesine girişilen enstitüler, 1940'ta yasal bir zemine oturtulmuştur. 17 Nisan 1940'ta kabul edilen 3803 sayılı Köy Enstitüleri Kanunu'na göre, enstitülerin görevi sadece köy öğretmeni yetiştirmekle sınırlı kalmayıp, öğretmenle birlikte sağlık görevlileri, teknisyenler gibi meslek elemanları da yetiştirmekti.
Köy enstitüleri, Cumhuriyet'in halkçı ve devrimci ilkelerinin eğitim yoluyla Anadolu'da yayılmasını amaçlayan bir projenin ürünüdür. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, Millî Eğitim Bakanı Hasan Âli Yücel ve İlköğretim Genel Müdürü İsmail Hakkı Tonguç tarafından geliştirilen ve uygulanan köy enstitüleri projesi, 17 Nisan 1940 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
Akçadağ Köy Enstitüsü'nün Tarihçesi
Malatya iline bağlı olan Akçadağ, tarihte Arga adıyla bilinen bir yerleşim yeridir. 1891 yılında Akçadağ merkezde yapılan Hamidiye Kışlası, 1938 yılında Eğitmen Kursu, 1940 yılında ise Akçadağ Köy Enstitüsü olarak işlevlendirilmiştir. Ancak Hamidiye Kışlası, eğitime ve enstitülerin kuruluş amacına uygun olmadığından, Akçadağ ilçesi sınırları içerisinde, Malatya-Adana demiryolunun 30. kilometresinde yer alan Karapınar köyünde 3.160 dönümlük arazi, enstitü alanı olarak tahsis edilmiştir.
Akçadağ'da enstitü için ilk çalışma, 1941 yılının yaz mevsiminde, tek bir ağacın ve bir damla suyun olmadığı, kırmızı, çatlak toprakların üstüne çadırların kurulmasıyla başlar. Sessiz ve ıssız bozkırı kazma, kürek ve çekiç sesleri doldurur. Bir yandan enstitünün gereksinimi olan binalar yapılırken, diğer taraftan içme ve sulama suyu kanalları döşenir. Yapılanların tümü, çadırları sıvalı, boyalı, ışıklı odalara dönüştüren öğrenci, öğretmen ve eğitimcilerin ülkesinin Cumhuriyet devrimlerine olan inancının ifadesidir. Akçadağ Köy Enstitüsü, ülkemizde 1940-1943 yılları arasında yapılan 21 köy enstitüsünden biridir.
Akçadağ Köy Enstitüsü'nün kurucu müdürleri Şinasi Tamer ve Şerif Tekben'dir. Okulun projesinin mimarı Ahsen Yapanar'dır. Akçadağ Köy Enstitüsü'nün gelişiminde Şerif Tekben'in ve eğitim başı Reyzi Pamir'in büyük emekleri vardır.
Akçadağ Köy Enstitüsü Müdürü Şerif Tekben
Malatya Akçadağ Öğretmen Okulu, Türkiye'nin eğitim tarihinde önemli bir yere sahip olan köklü bir kurumdur.
Tarihçe:
* Okulun temelleri, 1938 yılında "Akçadağ Eğitmen Kursu" olarak atılmıştır.
* 1940 yılında, Köy Enstitüleri Kanunu ile "Akçadağ Köy Enstitüsü" adını almıştır.
* 1945 yılında, Köy Enstitüleri'nin adı "İlköğretmen Okulu" olarak değiştirilince, okulun adı da "Akçadağ İlköğretmen Okulu" olmuştur.
* 1974 yılında, ilkokul öğretmenliği için yüksekokul mezuniyeti şartı getirilince, okul "Akçadağ Öğretmen Lisesi" adını almıştır.
* Daha sonra Anadolu Öğretmen Lisesine dönüştürülmüştür.
* Son olarak Fatih Fen Lisesi olarak eğitim vermeye devam etmektedir.
Fikri Demirtaş, Müdür Süleyman Demir, Adil Aktaş
Günümüzdeki Durumu:
* Karapınar köyündeki Akçadağ Öğretmen Okulu'nun mirası, günümüzde Akçadağ merkezde Fatih Fen Lisesi olarak devam etmektedir.
* Okulun tarihi binaları ve arazisi günümüzde atıl bir durumda bulunmaktadır.
Akçadağ Öğretmen Okulu, Türk eğitim tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır ve binlerce öğretmenin yetişmesine katkı sağlamıştır.
**
Adıyaman ve Çevre İlleri Süryani Metropoliti Melki Ürek, Fikri Demirtaş
Güngör Bebek: Malatya'da farklı inanç ve düşünce gruplarının bir arada yaşadığı bir coğrafyada, kültür ve yaşam konularında yazan önemli isimlerden birisiniz. Bu konudaki düşüncelerinizi bizimle paylaşır mısınız?
Fikri Demirtaş:
Ben, Fikri Demirtaş. Belki de en iyi 'gezgin öğretmen' olarak tanınıyorum. Ama bu yolculuk, sadece coğrafi değil, aynı zamanda ruhani bir keşif. Öğretmen okulundan önce, çocukluğumun izleri Malatya'nın tozlu yollarında, Hekimhan'ın dağlarında saklı. O yıllarda, hayatın basit ama derin anlamlarını, doğanın ve insanların iç içe geçmiş hikayelerini öğrendim.
Emekli olduktan sonra, sevgili oğlum Oğuzhan'ın bana hediye ettiği fotoğraf makinesiyle yeni bir yolculuğa çıktım. 'Baba, sen geziyorsun, gördüklerini fotoğrafla, yazıyla ölümsüzleştir,' dedi. İşte o gün başladı benim 'gezgin öğretmen'lik serüvenim. Dağ bayır demeden, tarihi ve turistik yerleri, farklı inançlara ait mabetleri gezdim, fotoğraflarını çektim, hikayelerini yazdım. Bu yolculuk, bana şunu öğretti: Aynı güneşin altında yaşayan insanlar, aslında aynı şeyleri istiyorlar. Barış, kardeşlik, hoşgörü... Ve en önemlisi, 'iyilerin iyi olduğu' gerçeği.
Ülkemiz, farklı inançların ve kültürlerin bir arada yaşadığı bir mozaik. Bu mozaikteki her bir parça, benim için ayrı bir değer. Farklı inançlardan, farklı etnik kökenlerden insanlarla tanıştım, sohbet ettim, arkadaş oldum. Onların hikayelerini dinledim, onların acılarını paylaştım, onların sevinçlerine ortak oldum.
Bu coğrafyada yaşayan insanların, dini inanç, etnik köken veya ideolojik görüş farklılıkları nedeniyle birbirlerini yeterince tanımadıklarını fark ettim. Tarihte yaşanan acı olaylar, emperyalist güçler ve yerli işbirlikçileri tarafından istismar edilmiş, bu güzel coğrafyada kan ve gözyaşı akmasına neden olmuştur.
Ancak, ben umudumu hiç kaybetmedim. Yurdumun her köşesinden insanlarla tanıştım, onlarla sohbet ettim, dostluklar kurdum. Aynı güneşin altında yaşayan bu insanların en büyük arzusu, tarihten ders alarak birlikte, hoşgörü, kardeşlik ve barış içinde yaşamak, barınmak, aş ve ekmek ihtiyaçlarını karşılamak, doğaya sahip çıkmak, bağımsız ve hür yaşamaktır.
Bir gün, kayısı zamanı Malatya’da, dostum Orhan Alkaya ile birlikte Kuluncak’ın Bicir köyüne gittik. Türk Alevi bir köydü. Eski bir türbeyi ziyaret ederken mezarlıkta bir mezar taşı dikkatimi çekti. Üzerinde yalnızca ad, soyad, doğum ve ölüm tarihi vardı. Ve iki kelime:
“İyilik İyidir.”
İşte o an, içimde bir şeyler değişti. Anladım ki mesele din, dil, ırk değil. Mesele insanın özü, vicdanı, iyiliği…
İşte bu, benim felsefem. İşte bu, benim inancım. İşte bu, benim umudum. Bu coğrafyada yaşayan tüm insanların, bu iki kelimenin anlamını kavraması, birlikte yaşamanın güzelliğini keşfetmesi dileğiyle...
O günden sonra yazılarımda, sohbetlerimde hep bunu vurguladım: Tarih bizi ayırmak için değil, birleştirmek için okunmalı. Hepimiz aynı güneşin altında yaşıyoruz, aynı yağmurla ıslanıyoruz. Öyleyse neden birbirimizi anlamaya çalışmayalım?
Şimdi, elimde fotoğraf makinem, ruhumda merakım, kalbimde insan sevgisiyle gezmeye, yazmaya, anlatmaya , devam ediyorum. Çünkü biliyorum ki, iyiler iyidir.
Celal Yalvaç, Fikri Demirtaş
Güngör bey Malatya'nın yaşayan tarihi Celal amcayı da bu röportajda anmak istiyorum.
Malatya'nın yaşayan tarihi hafızası, duayen gazeteci merhum Celal Yalvaç amca ile emeklilik yıllarımda tanışma şerefine eriştim. Bürosuna yaptığım sık ziyaretler, benim için adeta birer tarih dersi niteliğindeydi. Malatya üzerine araştırma yapan herkes için, Celal amca adeta canlı bir bilgi kaynağı, tükenmez bir hazineydi. Her gelene kapılarını açar, bilgisini ve tecrübesini cömertçe paylaşırdı.
Bürosu, on beş binin üzerinde kitapla dolu, adeta bir kütüphaneyi andırıyordu. Orada geçirdiğimiz her an, tarih ve kültür sohbetleriyle zenginleşirdi. Yazdığım yazıları kendisine gösterdiğimde, o içten gülümsemesiyle, "Fikri hocam, ne güzel geziyorsun, gördüklerini fotoğraflarla belgeleyerek yazıyorsun. Yazmaya devam et," diyerek beni yüreklendirirdi.
Çalışma dosyalarını bana gösterirken, onun engin bilgisine ve titizliğine hayran kalmıştım. Ondan o kadar çok şey öğrendim ki... Celal amca, Malatya için yeri doldurulamayacak bir kültür insanıydı. Onunla geçirdiğim her an, benim için bir onur ve ayrıcalıktı. Ruhu şad olsun, mekanı cennet olsun.
Güngör Bebek: Yazılarınız nerelerde yayınlandı ve yayınlanmaya devam ediyor?
Fikri Demirtaş: Yazılarım, Hekimhan Dergisi'nin yanı sıra, yerel gazetelerde, dergilerde ve internet sitelerinde yayınlandı. Özellikle Malatya Sonsöz gazetesi ve Malatya Haber internet sitesinde düzenli olarak yazıyorum. Ayrıca, sosyal medyada da kendi blogumda ve hesaplarımda yazılarımı paylaşıyorum.
Yazılarım Hekimhan Dergisi, Malatya Sonsöz, Malatyahaber.com'da ve çeşitli sanal medyada grublarda, platformlarda hatta gezdiğim illerin bazılarında ( Manisa, Sakarya- Hendek, Çanakkale) yayımlandıkça insanların ilgisi arttı. Ama gezdikçe fark ettim ki bu topraklarda yaşayanlar birbirlerini yeterince tanımıyordu. Alevi, Sünni, Şii, Hristiyan, Yahudi, Türk, Kürt, Ermeni, Süryani, Rum… Hepimiz bir aradaydık ama birbirimize dair önyargılarımız vardı. Tarih boyunca yaşanan acılar, emperyalist devletlerin ve onların işbirlikçilerinin oyunlarıyla ayrılıklara dönüşmüştü. Oysa gördükçe, dinledikçe, konuştukça fark ettim: Bizi ayıran şeyler yapaydı.
Güngör Bebek Hekimhan ile ilgili yazılarınız konu Başlıkları nelerdir?
Fikri Demirtaş
Hekimhan ile ilgili yazılarımdan bazıları:
* Tahta Bavul: Hekimhan Iğdırlı Akçadağ Köy Enstitüsü mezunu Zeki öğretmenin hikayesi
* Vartar Bibi'nin Oluklu Pınarı
* Yetim Salih: Akçadağ Köy Enstitüsü öğrencisi hikayesi
* Gelin Abla
* Ağ Gül
* Hekimhan Hükûmet Konağı Yangını
* Hekimhan Mezarlığı
* Eflatun Cem Güney'in Doğduğu Ev
* Hekimhan'ın Tarihi Çeşmeleri
* Hekimhanlı Esiri Baba
* Hekimhan'a Güz Yolculuğu
* Dipsiz Göl
* Ağ Toprak: Bir Hekimhan Hikayesi
* Hekimhan Cevizi Hikayesi
* Başak'ta Kış Yarısı
* Fugacı Abbas Usta
* Hekimhan Mirolarda Torlakçılar
* Ballıkaya (Mezirme) Vayloğ Dede
* Köprülü Mehmet Paşa Camii
* Hekimhan Tarihi Surp Pirgiç Ermeni Kilisesi (Eski Cevizi)
* Hekimhan Ulugüney İstasyonu Vagon Okul
* Güzelyurt Tıpkı Ocağı
* Hekimhanlı Sadık Baba
* Hekimhan Köylü Köyünde Sarı Çam Ormanı
Güngör Bebek; Sayın Fikri Hocam, yıllardır gerek medyada yayınlanan, gerekse yayınlanmayan şiirleriniz, hikayeleriniz, gezi ve tarih konulu kültürel araştırma yazılarınızla bizleri aydınlatıyorsunuz. Bu değerli birikimi kitaplaştırmayı düşünüyor musunuz?"
Değerli dostlarım, şiirlerimi, hikayelerimi, gezi ve tarih üzerine kültürel araştırma yazılarımı yıllardır takip eden ve beni tanıyan kalem erbabı, haklı olarak aynı soruyu yöneltiyor: 'Bu birikimi ne zaman kitaplaştıracaksınız?'
Bu konuda biraz tembellik ettiğimin farkındayım. Ancak, sevgili yol arkadaşım Adil Aktaş ile birlikte, blog ve Facebook'taki yazılarımı, şiirlerimi, gezi notlarımı, hikayelerimi ve araştırma yazılarımı ayrı ayrı dosyalarda bir araya getirme çalışmalarına başladık.
Bu gayretli çalışma neticesinde, inşallah eserlerimi kitaplaştırmayı düşünüyorum. Maddi imkanlar elverdiği takdirde, bu değerli birikimi okurlarımla buluşturmak en büyük arzum.
Güngör Bebek: Sayın Fikri Demirtaş, bu samimi ve aydınlatıcı röportaj için size çok teşekkür ederiz.
Fikri Demirtaş:
Ben de, yıllardır herhangi bir kurumdan, belediyeden veya sivil toplum kuruluşundan yardım almadan, sadece dergi abonelerinin ve özel sayılarda hemşehrilerimizin maddi bağışlarıyla büyük bir özveriyle hazırlanan 'Hekimhan Kültür ve Sanat Dergisi'nin mimarı, Akçadağ Öğretmen Okulu'ndan okuldaşım emekli öğretmen Süleyman Özerol abime, dergiye büyük emek veren Güngör Bey size ve yazılarıyla dergiyi destekleyen tüm Hekimhanlı yazarlara ve dergiye abone olan herkese teşekkürlerimi sunar, saygılarımı iletirim
Fotoğraf Galerisi:
Halk Ozanı Birfani(Metin Özer) Fikri Demirtaş
İstanbul Şeyh Bedreddin Mezarı
Menemen Şehit Kubilay Anıtı
Malatya Arslantpe Höyüğü
Sakarya Hendek Şehit Mahmut Hendek Anıtı
Manisa Soma Madenciler Şehitlik
Sakarya şeyh Suceddin cami
Yorumlar
Yorum Gönder