Validebağ Koru Camii: Doğanın Kalbinde Sükûnet

Validebağ Koru Camii: Doğanın Kalbinde Sükûnet

Malatyalı bir emekli öğretmen ve araştırmacı-yazar olarak, Anadolu topraklarının her bir köşesini karış karış gezmek, taşında saklı kalan tarihi eserlerini, halkının eşsiz kültürünü, köklü geleneklerini ve zor zamanlarda filizlenen sıcacık dayanışma örneklerini bizzat yerinde gözlemlemek, benim için her zaman bir meslekten öte, derin bir yaşam gayesi olmuştur. Yıllar yılı Anadolu’nun ruhunu defterlerime kaydettim.
​Ancak bu kez, kadim topraklarımdaki kültürel mirasın izini sürmekten çok, gönlümün en kıymetli mirasına, oğullarıma doğru yola çıktım. Malatya'nın dinginliğinden ayrılarak, kıtaları buluşturan kadim şehir İstanbul’a; sevgili Hasan ve Oğuzhan'ı ziyaret etmeye geldim. İstanbul'un kalabalığına karışmadan önce, şehrin gizlediği manevi sığınakları, bir araştırmacı titizliği ve bir baba şefkatiyle keşfetmek niyetindeydim.

11 Ekim 2025 Cumartesi günü, İstanbul’un Üsküdar ilçesi Altunizade Mahallesi, hava kapalı ve serindi; ince ince yağmur çiseliyordu. Bu dingin havada Validebağ Korusu’na, korunun içinde yer alan yeni yapılmış camiyi görmek üzere gitmeye karar verdim.

 Fotoğraf alıntı  Validebağ Koru Camii

Cami Mimarisinin Sadelik İçindeki Zarafeti

İstanbul’un Anadolu yakasında yeşil alan olarak kalabilmiş ender bölgelerden biri olan Validebağ Korusu’nda, Mimar Nebi Özbalta tarafından tasarlanan Validebağ Koru Camii, Üsküdar Belediyesine ait bir arsa üzerine inşa edilmiştir. Yapı, “Koru Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği” öncülüğünde, hayırseverlerin katkılarıyla gerçekleştirilmiş ve 17 Temmuz 2015 tarihinde ibadete açılmıştır.

Tek şerefeli minaresi ve kubbesiz yapısıyla dikkat çeken cami, çevresindeki doğayla tam bir uyum içindedir. Mimar Özbalta’nın ifadesiyle “butik cami” anlayışıyla tasarlanan yapı, gösterişten uzak fakat ince detaylarla bezenmiş zarif bir mimariye sahiptir.

Validebağ Koru Camii, 200 metrekarelik bir alan üzerine oturtulmuştur. Camide 350 erkek ve 150 kadın olmak üzere yaklaşık 500 kişi aynı anda ibadet edebilmektedir. Ayrıca cami bünyesinde bir sohbet evi ve imam lojmanı da bulunmaktadır.

            Çeşme, sebil

Caminin dış cephesinde, taştan yapılmış bir sebil çeşme yer alır. Çeşmenin üst kısmında, çatı altına yerleştirilmiş minyatür bir kuş evi, Osmanlı döneminin unutulmaya yüz tutmuş “kuş evi” geleneğini yaşatmaktadır. Bahçedeki şadırvanın su sesi, mekâna dinginlik ve huzur katar. Giriş kapısının önünde açan güz gülleri, yağmur damlalarının yapraklardan süzülerek toprağa düşmesiyle birlikte ortama ayrı bir zarafet kazandırır.

             Şadırvan

Caminin çevresini incelerken, mimarinin gelenekselden ayrılan incelikli detayları arasında en çok dikkatimi çeken, çatının kenarlarından aşağıya doğru zarifçe sarkan yağmur zincirleri oldu. Normalde, yağmur suyunu oluktan sessizce toplayarak toprağa veya bir sarnıca yönlendiren bu zincirler, iniş borularına dekoratif ve estetik bir alternatif sunarak suyun akışını adeta görsel bir şölene çevirir. Yağmur suyu hasadı adı verilen bu sürecin estetik yansımasıdır onlar.


​Ancak burada, bu zarif akışın ritmi kesintiye uğramıştı. O dinginliği toprağa taşıması beklenen zincirler, ne yazık ki toplanmış ve caminin mermer çerçeveli pencerelerini koruyan demir korkuluklara askı gibi iliştirilmişti. Sanki sessiz bir duayı toprağa indirmesi gereken bu metal damlalar, geçici olarak hapsedilmişti. Bu durum, mimarın doğayla kurmak istediği ince bağın, günlük kullanım pratikleri içinde yarım kaldığını gösteren, zarafetle işlevsellik arasında kalmış küçük ama düşündürücü bir tezat oluşturuyordu.


İç Mekânın Huzurlu Atmosferi

İçeriye adım attığımda türkuaz halılar göz kamaştırıyordu. 

Mermer mihrap sade ama görkemli,
Mihrabın üzerindeki yazıt
"fe velli vecheke şatral mescidil haram,"
Çevirisi;
Yüzünü mescidi haram yönüne çevir.
(Bakara 149'dan bölüm)

  Mihrabın üstünde duvarda hat sanatıyla yazılmış levhalarda “Allah” ve “Muhammed” isimleri,
yan duvarlarda ise dört halifenin isimleri — Ebubekir, Ömer, Osman, Ali — levhalarda hat sanatı ile yazılmış  duvarlar, pencreler altın yaldızlı , renkli çiçek geometrik  tezhiplerle işlenmişti. Ahşap minber ve kürsü ise mekâna sıcaklık katıyordu. Ahşap doğrama kapılar ve vitraylardan süzülen ışıklar, iç mekâna renkli huzur demetleri serpiştiriyordu.

Caminin kadınlar bölümü, ahşaptan yapılmış zarif bir asma kat şeklinde düzenlenmişti. İnce işçilikle hazırlanmış bu kadınlar mahfili, tıpkı bir dantel gibi oyulmuş korkuluklarıyla dikkat çekiyordu. Her bir ayrıntısında el emeği ve geleneksel marangozluk sanatının zarafeti hissediliyordu.

Mahfilin ön kısmında, ışığın en güzel vurduğu pencerelerin önüne yerleştirilmiş ahşap dolapların içinde kitaplıklar bulunuyordu. Raflarda dizili Kur’an-ı Kerim’ler, ilmihaller ve dua kitapları, ahşabın sıcak tonlarıyla bütünleşmişti.

Minberin hemen yanında duran ahşap rahle, sade ama derin anlamlar taşıyordu. Üzerinde açık duran mushaf, sanki mekânın sessizliğini ayetlerin huzurlu yankısıyla doldurmak ister gibiydi.

O gün caminin içinde dolaşırken düşündüm ki:
Bazı yapılar taşla değil, içinde yaşanan ibadetlerle anlam kazanır.

Mimari Detaylar

Caminin kuzey cephesinde, duvara bitişik mermer bir çeşme bulunmaktadır. Çeşmenin kürünlü (uzun yalaklı) kısmı üzerinde bir kitabe yer alır. Çatının alt kısmında, mermer yüzeye oyulmuş zarif bir kuş evi dikkat çeker.

Tavan göbeği, altın yaldız ve kalem işi bitkisel bezemelerle süslenmiştir. Arapça harflerle yazılmış ayetler, hat sanatıyla zarif bir biçimde işlenmiştir. Tavandan aşağıya doğru zincirle sarkıtılmış büyük bir avize, iç mekâna görkemli bir ışık yaymaktadır.

Caminin çatısı kırmızı PVC kiremit ile kaplanmış olup, iki katmanlı özel çatı kaplama levhalarıyla güçlendirilmiştir. Ahşap çift kanatlı giriş kapısı, mermer çerçeveli pencereler, ahşap doğramalar ve demir korkuluklar, yapının estetik bütünlüğünü tamamlamaktadır.

---
Gözlem ve Duygular

Validebağ Koru Camii’ni gezerken, şehrin kalabalığından ve gürültüsünden uzak, doğanın kucağında saklı bir sükûnet adasına girdiğimi hissettim. Yağmurun ince taneleriyle ıslanan taş duvarlar, sanki zamana değil huzura dayanıyordu. Korudaki ağaçların arasından süzülen serin rüzgâr, ibadet edenlerin dualarına karışıyor, mekâna ruhani bir serinlik yayıyordu.
Caminin mimarisi gösterişten uzak; fakat insanın gönlüne sessizce işleyen bir güzelliğe sahip. Ahşabın sıcaklığı, taşın sağlamlığı ve ışığın yumuşaklığı iç içe geçmiş. Sanki her ayrıntı, insanın iç dünyasında bir dinginlik penceresi aralıyor.

Kadınlar mahfilindeki zarif oyma detaylarına baktığımda, el emeğinin inceliğini ve inancın estetikle buluştuğu bir anlayışı hissettim. Şadırvanın su sesi, gökyüzünden süzülen zincirlerden akan damlalar ve kuş sesleri birbirine karışıyor; bu doğal ahenk, dualara bir melodi katıyordu.

Validebağ Koru Camii, sadece bir ibadet mekânı değil, aynı zamanda doğayla insanın yeniden buluştuğu bir ruh bahçesi. Burada zaman yavaşlıyor, kalp dinginleşiyor, insan Rabbine biraz daha yaklaşıyor.


Fotoğraf Galerisi :

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Haceli: Malatya'nın Efsanevi Divanesi

Arguvan'da Lezzetin ve Geleneğin Buluştuğu Gün: Yöresel Yemek Yarışması Coşkusu

Fırat'ın Kıyısında Bir Zaman Yolculuğu: Gerger'in Saklı Köyleri