Sürmeli Gözlerin Sessizliği

Sürmeli Gözlerin Sessizliği

Geceler uzun, gökyüzü sessiz…
Ay bile sanki seni sorar bakışlarımla,
“Unuttu mu?” diye…
Ben ise susarım;
Çünkü aşk bazen konuşmak değil,
Sessizce sabretmektir.

Her rüzgâr, adını fısıldayan gizli bir ağıt şimdi.
Sonbahar değil… gönlümün dalları kırıldı birer birer.
Pencere, yalnızlığın buz tutmuş aynası; beklerim—
Belki zamanın çürümüş perdesini yırtıp gelirsin.

Her geçen gölge, içimde titreyen bir umut çakmağı;
Ama sen yoksun…
Ayrılık, sessiz bir hançer gibi içime saplı.

Özlem ateş değil artık;
Kalbimde ağır ağır akan kızıl bir lav,
Damarlarımda karanlık bir şarap gibi dolaşır.
Bir anlık kavuşmanın serabı düşse ömrüme—
Bu dipsiz hüzün mağarası bir anda ışığa dönerdi.

Eğer bir gün dönersen;
Yorulmuş ellerini tutup
Kalbimin en ılık kıyısına saklarım seni.
Düş değil, gerçeğimsin…
Ve bil ki,
Bu kalpte sana daima yer var;
Aşk küle dönse bile
Hatıran hâlâ ateş gibi yanar.

Ah… o sürmeli gözlerin!
Gecenin en parlak yıldızlarını utandıran gizli bir cennet…
Bir bakışın, bilirim, bin yıllık yorgunluğumu silmeye yeterdi.
Sen, derdime derman; canıma canan… tek muradım:
O dudaklardan bahar gibi doğan bir tek gülüş.

Varsın dünya yansın—
Ben o gülüşte
yeniden doğarım.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Arguvan'da Lezzetin ve Geleneğin Buluştuğu Gün: Yöresel Yemek Yarışması Coşkusu

Kayısı ve Su: Hayati Bir İlişki

Fırat'ın Kıyısında Bir Zaman Yolculuğu: Gerger'in Saklı Köyleri